Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Kabil ABD Büyükelçiliği’nde Yakılan Evrak
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, Uluslararası Sistem’deki dönüşümün köşe taşlarından biri olmaya adaydır. Oğul Bush dönemindeki müdahaleden sonraki başkanlar, çekilme programını gündeme getirmiş, asker sayısı azaltılmış, tam çekilme riski göze alınamamıştır. Bu riski alan Biden’ı beceriksizlikle suçlamak, arkadaki büyük kumpası farketmemektir. Çünkü Beyaz Saray’dakiler, genellikle hazırlanan menu ile iktifa etmek zorundadırlar. Trump’ın aksine beyanlarına rağmen “savaş lordları öyle istiyor” yakınmasını unutmayalım.
Afganistan’dan çekilirken yaşanan sahneleri, ABD’nin başarısızlığı olarak görmek anlamsızdır. Arkasında istikrarlı, sağlam bir devlet bırakmamış olmasına hayıflanmayı da özürlü buluyorum. Sanki ABD, 20 yıl boyunca güçlü, halkını koruyan bir devlet kurmayı amaçlamış da başarısız olmuş! Halbuki bütün icraat, strateji sadece Afganistan’ı değil bütün bölgeyi istikrarsızlaştırmak, fundamentalizmi olabildiğince kurumlaştırmak, kaosu her fırsatta yangına çevirmekti. Bu süreçte tek başarısızlık, ABD’nin en azından altı ay boyunca Afganistan ordusu ile Taliban’ın savaşması beklentisiydi ki bunun sonu gelmeyecek, binler hayatını kaybedecek, onbinler sakat kalacaktı. Washington’daki kana doymaz savaş lordlarının hevesleri kursağında kalmış, yöneticiler ABD gölgesinde kenara koyup kaçırabildikleriyle ülkeyi terketmiştir.
Beyaz Saray’ı, hatta müesses nizam kuruluşları Pentagon, CIA vb’ni de kontrol edebilen finans ve medya gücü, burada önem arzetmektedir. Özellikle seçilen görüntüler “biz bu filmi seyretmiştik” dedirtmektedir. IŞİD’in bir anda ABD silahlarıyla parlayıp kelle kesme görüntülerini hatırlayalım. Bu süreçte birçok malzeme yanında “ölüm mangaları” haberlerindeki görüntüler, aynen IŞİD için olduğu gibi en son tekniklerin kullanıldığı Hollywood yapımı olduğu intibaını vermektedir. Taliban veya IŞİD’in kesme, biçme eylemleri ayrı bir konu olduğu halde, ileri teknolojilerle kamuoyunun neye hazırlatıldığı sorgulanması gereken temel konudur.
Es geçilen bir haber, Kabil ABD Büyükelçiği bahçesinden yükselen dumanlardı. Asker ülkeyi terketmeden önce büyükelçilikteki birçok evrakı her ihtimale karşı yakmış, bunların dumanı bütün mahalleyi kaplamıştı. Öğrencilerimle bunun müzakeresini yaparken, yakılan evrakın hangi tür olduğunu tartıştık. ABD orudusuna yardımcı olan isimlerle yazışmalar evrakı, son derece ilkel bir görüştü. Zaten bu evrak Taliban’da da var, hükümet birimlerinde de. Asıl cevap beklediğimden kısa süre içinde geldi: Taliban içindeki ABD hizmetçileriyle ilgili olanlar!
Aynen IŞİD ve diğer terör örgütleri için olduğu gibi Taliban’ın temel stratejilerini, kurucusu olduğu ABD belirlemektedir. Son günlerde servis edilen Mücahit liderleriyle Reagan’ın fotoğrafı, Afganistan’dan Sovyetler’i Taliban’ın çıkardığına, Taliban’ın hem Sovyetler’i hem ABD’yi yendiğine inandırmaya çalışıyor. Sovyet işgalinden sonra her bir vadisi, bölgesi ayrı bir etnik grup, bir anlamda bağımsız birim olan Afgan coğrafyasında herkes kendi bölgesinde Sovyetlere karşı örgütlendi. Hepsine birden mücahitler denen bu gruplar arasında bağlantı yoktu, zaten Sovyet sonrası aralarında iç savaş başladı. Esasen etnik, din, dil, mezhep gibi birçok aykırı unsurlar da vardı. ABD Sovyetler ile çatışmada hepsine destek oldu, silah, stringer verdi. Taliban örgütü ise Sovyetlerin çekilmesinden sonra ABD tarafından kuruldu. Mücahitlerle Taliban’ı özdeşleştirenlerin en azından tarih ve bölge konusunda bilgisizlikleri açıktır.
Geçen on yıl içinde Afganistan’da bir esnaf veya resmi görevli ile sohbet fırsatı bulsaydınız, mutlaka o günlerde ABD helikopterlerinin Taliban’a götürdüğü bir destekten, Kabil’de Taliban’a havale edilen bir patlamanın veya cinayetin arkasında aslında Amerika olduğundan bahsederlerdi. Aynen 1990’larda İncirlik’ten kalkan ABD uçaklarının dağdaki PKK’ya mühimmat taşıdığına bölgedeki her askerin şahit olduğu gibi. Kabil’deki her kanlı saldırının da arkasında ABD olduğunu herkes gerekçeleriyle söyler.
ABD ve Batının çatışmaları sürekli kılma stratejisi oldukça nettir. Bunlara bakarak karar vermek, sonraki kumpaslara da fuzuli malzeme olmaktır. ABD 1990’larda Afganistan’ı Taliban’a teslim ederken, birçok MGK toplantısında bunun yol açacağı tehlikeler kayda geçmiştir. Asıl stratejinin Afganistan’a müdahale bahanesi olduğu 11 Eylül’de ortaya çıktı.
Geçen süre zarfında ABD’nin harcadığı trilyon dolarlar, sadece ABD askerlerinin girebildiği üsten her dört dakikada bir kalkan dev kargo uçaklarıyla fazlasıyla karşılandı. Bu uçaklar uranyum mu, lityum mu, altın mı taşıyordu, bilinmiyor. Zaten bu maddeler kayıtlarda yer almaz. Koca ülkeyi uyuşturucu tarlası haline getirip Avrupa’ya ulaştırmanın getirisi ayrı bir konu.
11 Eylül saldırılarından hemen önce CIA tarafından katledilen Ahmed Şah Mesud, iç savaş tarafları arasında barışı sağlamış, ülkenin yeniden kuruluşunun yolunu açmıştı. Bu gelişme batının hiç hoşuna gitmedi ve hayatına son verildi. Pençşir’den Taliban’a bayrak açan oğlu Ahmed Mesud da öncelikle kan dökülmeden ülkede barışın tesisi yolunda gayret sarfetmelidir. Bunun yolu Taliban ve diğer gruplarla işbirliğinden geçmektedir, yeni iç savaşları tutuşturmaktan değil!
Türkiye, ne Taliban ne de Pençşir direnişinin yanında yer almadan her iki grubu da uzlaştırma, insanların ölmesini, sakat kalmasını önleme stratejisi uygulamalı, bütün taraflarla temaslarını sürdürmelidir. ABD’nin Taliban-Afgan ordusu savaşını çıkarmada başarısız olmasına karşın yeni iç savaşalar hazırlığında olduğu, Türkiye’nin de oldukça kullanılışlı bir araç olacağı hevesini de kökünden kurutmak gerek.
Bu süreçte ABD merkezli küresel sermayenin bir hedefinin de Çin’i bu bataklığa çekme görüşü pek makul görünmüyor. Pekin’e koşarak giden Taliban liderlerine Çin ile işbirliğinin ön şartlarını sormak gerek: Mesela Uygur Müslümanlarına zor ile domuz eti yedirilmesine, başını örtmek isteyenlerin eğitim kamplarına alınarak tecavüzlere maruz bırakılmasına, Müslüman isimleri koymanın, camiye gitmenin, selam vermenin terörist eylem sayılması gibi resmi listelerde yer alan eylemlere son verilmesi şartları gibi. Çin’in Afganistan’a yerleşme şekli ve süreci ayrı bir konudur. Ancak ABD’nin Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’ı Afganistanlaştırma yolunda yıllardır birçok projeyi uygulama alanına koyduğu, bundan sonra da bu istikamette kumpaslar beklenmesi gerektiği açıktır.
***
Yazıyı sisteme girmeden Kabil’den patlama haberleri geliyor. Bu patlamalar konusunda ABD, önceden istihbarat paylaşmış. Afganistan’da yönetim kurmak isteyen Taliban veya iddia edildiği gibi Horasan Deaşı (???) niçin ortalığı kan gölüne çevirsinz? Bu soruların cevabında Taliban veya Deaş’ı aklama amacı yoktur! Ancak büyük kumpaslara dikkat çekmek gerek.
Öncevatan, 24.08.2021
alaeddinyalcinkaya@marmara.edu.tr
Bir yanıt yazın