Filmlerinden tanidigimiz Hollywood’un meshur sinema artisti Marilyn Monroe’nun (1926-1962) annesi gazeteci Gladis Baker (1902-1984) Türkiye’yi 1935 senesinde ziyaretinde Atatürk’le mülakat yapmis.
Mülakat Cumhuriyet ve Ulus gazetesinde yayinlanmis.
Atatürk‘ün Amerikalı Kadın Gazeteci Gladis Baker‘e Verdiği Mülâkat, 20.06.1935
Ankara, 20 Haziran 1935
-“Harp çıktığı takdirde Amerika, bitaraflık siyasetini muhafaza edebilir mi!”
-“İmkânı yok, Eğer harp çıkarsa, Amerika’nın milletler camiasında işgal ettiği yüksek mevki her halde müteessir olacaktır.
Coğrafi vaziyetleri ne olursa olsun milletler birbirine bir çok rabıtalarla bağlıdırlar.
Bundan başka, Amerika büyük ve kuvvetli, ve dünyanın her yerinde alâkası olan bir devlet olduğundan kendisinin siyaset ve iktisadiyat cihetinden ikinci derecede bir mevkie düşmesine aslâ müsaade edemez.”
-“Milletler Cemiyeti’nin, sulhun muhafazası için müessir bir vasıta olduğunu zannediyor musunuz?”
-“Milletler Cemiyeti, henüz kat’î ve müessir bir vasıta olduğunu ispat etmemiştir. Diğer taraftan Milletler Cemiyeti bugün, bütün milletlerin, müşterek gayenin tahakkuku için çalışabilecekleri yegâne teşkilâttır.
Şuna da kaaniim ki, eğer devamlı sulh isteniyorsa kütlelerin vaiyetlerini iyileştirecek beynelmilel tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın heyet-i umumiyesinin refahı açık ve tazyikın yerine geçmelidir.
Dünya vatandaşları, haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir.”
-“Türkiye’de Bolşevikliğin yayılmasından korkuyor musunuz?”
-“Türkiye’de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk hükûmetinin ilk gayesi, halka hürriyet ve saadet vermek, askerlerimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır.”
-“Niye diktatör diye çağrılmaktan hoşlanmıyorsunuz?”
-“Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur.
(Bunun sebebi: Atatürk hakkinda yazilan bütün yazilarini okuyun, sohbetlerini, konusmalarini dinleyin. Hic bir zaman rakibini, dostunu, düsmanini, komsusunu kücümsememis, asagilamamis, kücük düsürmemis olmasindan ileri gelir. Kendisini ancak onlarin seviyesine cikardiktan sonra harekete gecmistir. Böylelikle giristigi her iste muvaffak olmustur).
Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence diktatör, diğerlerini iradesine râmedendir. Ben kalbleri kırarak değil, kalbleri kazanarak hükmetmek isterim.”
-“Mes’ut musunuz?”
-“Evet, çünkü muvaffak oldum.”
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 21 Haziran 1935
Peki, ya Gladys Baker Atatürk hakkinda ne düsünüyordu:
İnsanı teslim alıcı gözlerinde fevkâlade önderlik kuvveti vardır. Kalın kaşları sakin durmaz. Yüksek, entellektüel zirvelere kalkar ve şayanı hayret derecede geniş alnında derin çizgiler oyacak bir şekilde çatılır. Derisi açık renkli ve güneşten yanmıştır. Esmer değildir. Saçı sarımtırak kahve rengindedir. Ağzının temiz kesilmiş katları ve çenesi kararlarının kesinliğini gösterir. O, tetiktir, hazır cevaptır, dikkati çekecek kadar zekidir.
Azmi Güran
PhD Prof.El.Eng.