HİLAFET-FETVA- BORÇ-FAİZ
09 Ağustos 2021
Şimdi, başımızı ellerimizin arasına alarak, HİLAFETİ, FETVAYI, BORÇLARI, HARAM OLAN FAİZİ, haraç-mezat satılan CUMHURİYET DEĞERLERİNİ, (Örnek; Erzurum-Erzincan Şeker Fabrikaları) Hukuk Devletini, Sosyal Adaleti, Laikliği, T.C. Anayasası’na aykırılıkları vd. lerini YANAN ORMANLAR GİBİ, YANMAKTA OLAN CİĞERLERİMİZLE birlikte düşünelim… Sakın ciğerle de düşünülür mü demeyin! Artık AKIL yetmiyor…
Vatan toprakları ile Vatan evlatlarının ciğerleri yanarken, acının tezahürünü dahi hissetmediklerini gördüklerimiz şu büyük yangına sebep olanları sanki sadece muhalefet suçlamak durumundaymış gibi, alevler karşısında hâla o suçluların, yirmi yıldır neden yok edilemediğini, neden yakalanmadıklarını, hiç de kendi kendilerine sormayı bile akıl edemediler… II. Abdülmecid Efendi’nin Üsküdar-Nakkaş Tepe ki Köşküne neden çekildiğini hiç hatırlayamadıkları gibi.
Dünyaya gelişimiz bir imtihan meselesi değil midir? Peygamberimiz Haz. Muhammed’in gelişi, Kur’an-ı Kerim’in inişi, O’nun emrettikleri, O emirlerin şart ve şekillerini belirleyen Sünnet, bütün toplumu ilgilendirmesi gerektiği kadar, söz konusu toplumu yönettiğini zannedenleri, o yönetenleri bilinçsizce alkışlayanları ilgilendirmiyor mu? Allah’ın razı olacağı, sadece insanların saygı ve sevgi şartlarını barındıran “fenalıktan sakınma, iyiliği emretme” ilkesi Müslümanları hiç mi ilgilendirmiyor. İmanın esaslarını, haram ile helâli, İslâm’ın beş ana şartını kavramış olmanın yanında, toplumun karşılıklı görev ve hakları, ticaret, aile münasebetleri ve de BORÇ- FAİZ “faize karşıyım” denmesine rağmen nereye koşuyor?
Günümüz Türkiye’sinde MEZHEP çıkış sebepleri çok kişi tarafından yeterince irdelenmeden, önce katı karşı görüşlerle, sonra sözde tarikat liderlerinin bakışıyla, orada şu bize uyar, şurada ki bizim mezhebimize daha yakındır anlayışına taşınmış, insanlar farklı guruplara ayrılmış, sonucunda her bir tarikat İSLÂM’I en doğru, en iyi kendi tarikatının anladığını iddia eder duruma gelmiştir. Kur’an-ı Kerim hükümleri, Sünnet, Manevi Dünyamız, AKLIN dışında kalırken, şahısların, mezhep imamlarının, ne yazık ki günümüz sözde tarikat liderlerinin, içtihadına veya sözde müçtehitlerin görüşüne indirilmiştir. İlahi Emirlere bir bütün olarak bakmak yerine, keser birilerinin anlayışı ve menfaatine göre yontulmaya çalışılmıştır.
Hilâfeti bünyesinde taşıyan Osmanlı İmparatorluğu, 1800 lü yıllardan itibaren yabancı sermaye, dış borçlarla o acı sonucu yaşamak durumunda kalmıştır. Mesela FAİZ HARAM diyen HİLAFET makamı, Osmanlı Bankası’nın (Bank-ı Osmani-i Şahane) kuruluşunda Şeyhülislam’a verdirdiği FETVAYI yayınlamıştır. Molla Şemsüddin-i Fenari’den (1424-1430) Medeni Mehmed Nuri Efendi’ye kadar Osmanlı da 176 Şeyhülislâm görev yapmıştır. Öyle ki FAİZ konusunda Çivizâde Muhittin Mehmed Efendi (1539-1542) ile Ebussuud Efendi’nin (1545-1574) vermiş oldukları FETVA arasında çok çelişkiler vardır.
Yine günümüzde, Hazine ve Maliye Bakanlığının 31 Mart 2021 tarihinde açıkladığı Türkiye’nin dış borcu 448,4 Milyar ABD Dolarıdır. 2020 Yılında sadece ödenen FAİZ 5 Milyar ABD Dolarına yaklaşmaktadır. Bu değirmenin suyunun nereden geleceğini sormayacak mıyız? En önemlisi, Cumhuriyet değerlerini yok sayan, laiklik ilkelerine karşı çıkan, ümmet bilincinde bir toplum yaratmak peşinde koşan iktidar, İSLÂMİ hassasiyetleri göz önünde bulunduruyor ise, ÜLKEMİN BORCU, dolayısıyla HARAM olan FAİZ neden artıyor?
“Alınlarını secdeye gelenler” diyerek (ZANNEDERSİNİZ Kİ DİĞER KESİMİN ALNI SECDEYE GELMİYOR) iktidar koltuğuna oturanların, geçmiş yönetimleri suçlarken, borcu azaltıp, FAİZİNİ düşürmeleri gerekmez miydi? Osmanlı’dan bugün ki iktidarın borçlarına bakarken ister istemez; W. Churchill’in “Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görebilirsiniz” dediğini, geçmişten ders almanın önemini nasıl vurgulamış olduğunu herhalde anlarız.
Acı hikâyemiz o kadar uzun ki, lafla, hamasetle bu gemi artık yürümüyor.
“İlk kez 1683 İkinci Viyana Kuşatması sonrası ‘İmdadı Seferiye’ adı altında ve 327.500.000 akçe miktarında bir iç borçlanmaya gidilmiş, bu borç daha sonra ‘varlık vergisi’ adı ile konulan ve her haneden toplanan bir vergi ile karşılanmıştır.”[1]
Ve Osmanlı da çöküşün başlangıcı 26 Ocak 1699 Karlofça Antlaşması,
İngiltere’ye ayrıcalık tanıyan 16 Ağustos 1838 Balta Limanı Antlaşması,
1854-1875 Fransa’dan alınan ON ÜÇ kredi, vd.
6 Ekim 1875 Ramazan Kararnamesi
6 Ekim 1875 de Osmanlının FAİZİN ödenmesinin imkânsız olduğunu ilân etmesi,
3 Mart 1878 Ayastefenos Antlaşması,
13 Temmuz 1878 de Berlin Antlaşması,
8-20 Aralık 1881 Muharrem Kararnamesi (Tevhid-i Düyun Kararnamesi)
Galata Bankerleri (Bu sarrafların en tanınmışları; Lorando Tubini, Korpu, Baltazzi, Stefanoviç, Shilizzi, Negroponte, Coronio ve Alberti isimli Levantenlerdi.) Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ise, (Köçeoğlu, Mısıroğlu gibi) Ermeni, (Kamondo, Fernandez gibi) Yahudi ve (Ogenidi Mavrogordato, Zarifi, Zafiropulo, Bogos ve Tıngıroğlu gibi) Rum asıllı Gayrımüslim sarraf-bankerler ön planda idiler.)
1883, “Memalik-i Şahane Duhanları Müşterekül Menfaa Reji Şirketi” gb. Hangisini yazsam? 1914 Yılına gelirken, “Yabancıların büyük projeler üzerindeki iştirakleri ile bazı iktisadi ve mali kuruluşlarının Türkiye’deki durumları şu şekilde özetlene bilir:
FRANSA İNGİLTERE ALMANYA
BANKALAR % 37-7 % 33-3 % 27-0
DEMİRYOLLARI % 46-9 % 10-4 % 46-6
LİMAN ve RIHTIM % 67-9 % 12-2 % 19-7
SU KAYNAKLARI % 88-6 ——– ——–
MADENLER % 100-0 ——— ——–
ÇEŞİTLİ KURULUŞLAR % 62-8 % 24-1 % 13-0
SERMAYE 830 MFr 235 MFr 575 MFr”[2]
.” Osmanlı Devleti Borçlanmaları (Özetle) 1854-1914 (Altın Lira)
Borçlanma Yılı Borçlanılan Miktar İhraç Bedeli (%) Ele Geçen Safi Miktar
1. 1854 3.300.000 80 2.640.000
2. 1855 5.500.000 100 5.500.000
3. 1858 5.500.000 76 4.180.000
4. 1860 2.240.942 62,5 1.400.588
5. 1862 8.800.000 68 5.984.000
6. 1863 8.800.000 68 ve72 6.248.000
7. 1865 6.600.000 66 4.356.000
8. 1865 40.000.000 50 20.000.000
9. 1869 24.444.442 54 13.200.000
10. 1870 34.848.000 32,125 11.194.920
11. 1871 6.270.000 73 4.577.100
12. 1872 5.302.220 98,5 5.222.686
13. 1873 6.936.600 98,5 6.832.551
14. 1873 30.555.558 42 16.500.000
15. 1874 44.000.000 43,5 19.140.000
16. 1877 5.500.000 52 2.860.000
Muharrem Kararnamesine Kadar Ara Toplam
(1854-1881) 238.597.762 54,47 129.980.220
17.1886 6.500.000 100 6.500.000
18.1888 1.650.000 70 1.155.000
19.1890 8.609.996 75 6.457.497
20.1890 4.999.500 88 4.300.000
21.1891 2.663.000 90 2.397.000
22.1893 1.000.000 70 680.000
23.1894 1.762.000 73,5 1.260.000
24.1894 631.000 91 580.000
25.1896 3.272.720 85 2.717.000
26.1902 3.467.000 80 2.713.000
27.1903 2.376.000 100 2.376.000
28.1903 2.640.000 81,5 2.151.600
29.1904 2.750.000 80 2.159.000
30.1905 5.306.664 80 4.248.932
31.1905 2.640.000 81 2.098.000
32.1906 2.751.000 87,5 1.368.000
33.1908 9.988.000 100 9.988.000
Meşrutiyet’e Kadar Ara Toplam
(1886-1908) 63.006.880 84,35 53.149.029
34.1908 4.711.124 85 3.910.000
35.1909 7.000.000 86 5.845.000
36.1910 1.712.304 86 1.489.000
37.1911 1.000.000 82 820.000
38.1911 7.040.000 84 5.737.000
39.1913 818.970 100 818.970
40.1913 1.485.000 100 1.485.000
41.1914 22.000.000 88,7 19.520.000
Meşrutiyet Sonrası Ara Toplam
(1908-1914) 45.767.398 86,58 39.624.970
DIŞ BORÇLAR TOPLAMI
(1854-1914) 347.372.040 64,12 222.754.219
Bir ülke için içinde yaşanılan ekonomik durumu doğru teşhis etmek, açıktır ki, o ülkenin geleceği bakımından doğru önlemlerin alınmasında yaşamsal önem taşır. Bunun gibi, ülke geçmişinde olup bitenleri bilmek ve ders almak da yine gelecekte uygulanacak politikaları belirlemek bakımından birinci derecede bir yere (ve öneme) sahiptir.” [3]
Belki faydası olur diyerek tekrar hatırlatayım;
USD (Merkez Bankası) (Serbest Piyasa Kurları Değil)
9 Ocak 2002………………………1.394,4
8 Ocak 2021………………………7.362,2 (9 Ocak 2021 Cumartesi)
9 Ağustos 2002………………… 1.634.-
9 Ağustos 2021………………… 8.577.3 (Serbest Piyasa Saat;14,37— 8.643,6)
HAZİNE ve MALİYE BAKANLIĞI AÇIKLAMALARI İLE
TÜRKİYE’NİN 2020 YILI DIŞ BORCU…………………….. 129,6 MİLYAR USD
TÜRKİYE’NİN 2021 YILI DIŞ BORCU………………………448,4 MİLYAR USD (31 Mart 2021)
Şimdi, başımızı ellerimizin arasına alarak, HİLAFETİ, FETVAYI, BORÇLARI, HARAM OLAN FAİZİ, haraç-mezat satılan CUMHURİYET DEĞERLERİNİ, (Örnek; Erzurum-Erzincan Şeker Fabrikaları) Hukuk Devletini, Sosyal Adaleti, Laikliği, T.C. Anayasası’na aykırılıkları vd. lerini YANAN ORMANLAR GİBİ, YANMAKTA OLAN CİĞERLERİMİZLE birlikte düşünelim… Sakın ciğerle de düşünülür mü demeyin! Artık AKIL yetmiyor…
[1] Dr. Biltekin ÖZDEMİR, Osmanlı Devleti Dış Borçları- T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı
[2] Gaston Gaıllard, Türkler ve Avrupa
[3] Dr. Biltekin ÖZDEMİR, Osmanlı Devleti Dış Borçları- T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı
Kenan Mutlu Gürses
Bir yanıt yazın