IRKÇILIĞIN VE AYRIMCILIĞIN HARLAYICILARI

TÜRK VATANDAŞLARINI, ETNİK VE DİNİ KAVRAMLARLA TOPLUM İÇİNDE NİTELEYENLER IRKÇILIĞIN VE AYRIMCILIĞIN HARLAYICILARIDIR. Sefa Yürükel

Türkiye’de herkes Anayasal olarak TC’ne vatandaşlık bağıyla bağlıdır.

Ve Türkiye Halkı olarak Türk Milletini oluşturur.

Herkes vatandaş olarak eşittir.

Hiç bir seçmen yada siyasi parti, sosyal ve kültürel gruplar olarak kamusal alanda etnik ve dini hitabetle nitelenemez.

Türkiye Coğrafyasındaki hiç bir seçmende, hiç bir siyasi partinin ve grupların tapulu ve torpilli malıda değildir.

Seçmen özgür insandır.

Düşünür.

Değişik entereseleri vardır.

Değişik sınıfsal karekterdedir.

Kanaat oluşturur.

Sandığa gider.

Oyunu kullanır.

İstediği eyleme katılır.

Robot değildir.

Ve davar hiç değildir.

Olmamalıdırda.

Anayasal olarak zaten hiç bir seçmen, örneğin, Türk- Kürt veya Hıristiyan-Yahudi-Müslüman- Ateist yada Alevi- Sunni vs gibi etnik veya dini kimlikler üzerinden nitelenemez, ayrılamaz, muhattap görülemez ve alınamaz.

Ülkede var olan değişik siyasi, sosyal ve kültürel grupları etnik ve dini şekilde bir hitapla, özelliklede son 20 yıldır ayıran ve ayrı gören bir anlayışda esasen bu topraklarada yabancıdır zaten.

Türkiye dışından değişik süreçler içinde, emperyalistler ve işbirlikçileri arasında oluşan bir çıkar dahilinde, sanki tarihi ve nadir bulunan bir mal gibi ithal edilen bu hastalıklı anlayış, zaten Batılı emperyalistlerin zaman zaman ve aynen 1900 başlarında olduğu gibi, İnsan Hakları adı altında bugüne kadar Türkiye içinde yürüttüğü Emperyalist ve bölücü projeler dahilinde Türkiye’ye girmiştir.

Bu konuda her dönemde olduğu gibi, şimdide var olan İşbirlikçilik heveslileride rollerini gerçekten son 20 yıldır sistemli olarakta çok iyi oynamaktadır.

Görünüşte toplumda insancıl gibi gözüken bu yaklaşım ve zihniyet, esasında tek bir Milleti etnik ve dini katagorilere ayırarak bölmektedir.

Ve giderekte bu hastalıklı anlayış, toplumsal anlamda da emperyalizmin denetimindeki etnik ve dini çıkar grupları tarafından da üretilen çok kötü bir sonuç olarakta ayrımcılığın ve ırkçılığın nedeni olmaktadır.

Bu anlayış Türkiye’de ki son 20 yıllık süreç içinde de İdeolojik ve siyasi olarak ırkçı ve ayrımcılığın toplum içinde ki siyasi, kültürel ve sosyal alt yapısını yapmaktadır.

Bu hasta anlayış zaman içinde Türk devlet ve Milletinin fertlerinin arasına: nifak sokmak, gerginlik yaratmak, fiili çatışma çıkarmak, psikolojik bariyerler koymak, ırkçılık ve ayrımcılığı körüklemek için yerleştirilen saatli bir bomba vazifesinin kavramsal ve beyin yıkayan katalizatörüde olmaktadır.

Bu sadece Türkiye’de böyle değildir.

Türkiye’ye paralel olarak tüm dünyada var olan bu tip konulardaki olayları incelediğimizde, etnik ve dini nedenler gösterilerek Millet içinde bölücü ve gayri medeni olan ilkel, ayrımcı ve ırkçı bir durumun oluşmasına sebep olmuştur.

Ve daha sonrada bu anlayış filli hayattaki sonuçları itibariyle toplumların içinde ve arasında çok acılı olaylara sahne olmuştur .

Bu hasta anlayış, Türkiye’de Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinede 180 derece ters olanda bir anlayıştır.

Bilindiği gibi bu hasta anlayış Türkiye’de son 20 yıllık süreç içinde gelişmiştir.

Özellikle bu ırkçı ve ayrımcı yaklaşım bir ABD projesi olarak temeli 12 Eylül Amerikancı askeri darbesinden sonra atılmıştır.

Türkiye’de ki bu etnik ve dini ayrılıkçı ve ayrımcı nitelemeler 12 Eylül sonrasında sistemli olarak toplumda yavaş yavaş yayılmış ve toplum bilerek bu tip bir merhalede örgütlenmeye çalışılmıştır.

Kimse son 20 yıldırda bu hastalıklı anlayışa fazla ses çıkartmamıştır.

Özelliklede kamuda ki yönetici ve toplumda kanaat önderleri konumundakiler ve özgür vatandaş olan bireyler bu hasas konuda bilinçli ve sorumlu davranmamıştır.

Sonuç olarak geldiğimiz bu safhada da gittikçe değişik etnik ve dini çıkar grupları tarafından toplum içinde bilerek kaşınan ve yaygınlaştırılan bu hastalıklı anlayış, topluma çeşitli emperyalist ve işbirlikçi projeler bazında ( örneğin BOP) özel ve planlı olarak yaptıkları müdahalelerle, toplum ideolojik, siyasi, kültürel ve sosyal olarak iğdiş edilmiştir.

Ve günümüzde gördüğümüz gibi bu hastalıkli anlayış toplum içinde de bir bakıma ‘normalleşmiştir’.

Bu anlamdada, Türkiye karşıtı emperyalist projenin önemli bir kavramsal alt yapısı olan bu ayrımcı ve ırkçı, etnik ve dini tuzağa veya oltayada düşenler ve gelenler, bu anlayışın taşıyıcıları olarak görüldüğü kadarıylada bayağı başarılıda olmuştur.

Bu taşıyıcılar, her geçen gün, kendilerine karşı bilinçli bir şekilde, toplumsal ve devlet olarak mücadele edilmediği içinde gittikçe çoğalmaktadırlarda.

Bu ırkçı ve ayrımcı, etnik ve dini çerçevedeki emperyalist oltaya takılan kalleş işbirlikçiler, emperyalizm tarafından Türkiye’yi dizayn etmek için kendilerine verilen çeşitli etnik ve dini ayrımcı ve ırkçı vazifeleri katmerli ve çok iyi bir şekildede yapmaktadırlarda.

Türk Milleti, tabiki bu ırkçı ve ayrımcı anlayışlı olan bu emperyalist oltaya, asla bu ahlaksız işbirlikçiler gibi gelmemelidir.

Ve işbirlikçilerle Türkiye’yi etnik ve dini temelde dizayn etmek için hazırlanan bu emperyalist yapımı ırkçı ve ayrımcı anlayışı temelden reddetmelidir.

Çünkü Türk Milleti bir balık ve balık sürüsü değildir.

Peki tüm bunlara karşı ne yapılmalıdır?

Yukarıdaki yazılan sebeple, bundan sonra etnik ve dini kimlikler üzerinden siyaset yapanlar ve bu kavramları toplumsal arenada kullananlar Millet ve Devlet tarafından iyi tanınmalıdır, teşhir edilmelidir ve aynı zamanda da bunlarla Millet kavramı temelinde de kıyasıya mücadele edilmelidir.

Bu hastalıklı anlayışı toplumda yayan veya yaymaya çalışan işbirlikçi vazifelilere karşıda toplum, toplumsal olarak ve Devlet olarak yasal yaptırımlar yapmalıdır.

Milletin tüm fertleri bu hasas konuda bir yurtsever özgür vatandaş olarak sorumlu ve bilinçli davranmalıdır.

Tabiki Türk vatandaşları bunu, birey olarak, kendi ailelerinin ve mensubu oldukları Türk Milletinin; birliğini, dirliğini , iriliğini, vatandaşlarının eşitliğini ve iyiliğini istiyorlarsa yapmalıdır.

Bunun tersini yapmak istiyorlarsa sonuç uzakta değildir ve tamda sınırın ötesinde ki haldir.

Bu konuda Türk Milleti tarafından sınırın öbür tarafında olan olayların ve sonuçlarının herkes tarafındanda iyi tecrübe edinilmesindende görüldüğü gibi günlük yaşam herkes için bir hezeyan ve cehennem olacaktır.

Herkes bu anlamda Millet ve birey menfaati için dik durmalıdır.

Kısaca, yukarıda bahsedilen ve toplum içinde normalleştirilmeye çalışılan bir konu olan bu;ırkçı ve ayrımcı katagorideki etnik ve dini, bölücü, ırkçı ve ayrımcı anlayışa karşı toplum içinde sistemli bir karşı mücadele ile bu yanlış gelişmenin hızla önü alınmazsa, sonuçta hemen hemen herkes, Türkiye’nin de bir Suriye, bir Lübnan, bir Somali, bir Afganistan yada bir Irak olmasınıda ister istemez yaşayacaktır.

Bu konuda seçim ve tercih vatandaşın ve Milletindir.

Kimsenin bu konuda bu yazılanlara ilişkin olarak bir gocunma göstermesinin gerçekte hiç bir anlamı yoktur.

Ama bu konuyu bir vatandaş ve Millet olarak acil ve detaylı bir biçimde sorgulamasının ve bu konuda sorumlu davranmasının bir anlamı vardır.

Bu konuda, Milletçe ve safça, adam sende uydurma, bize birşey olmaz denilmesin.

Bu konuda karşı tedbir alınmazsa, uyanık olunmazsa ve mücadele edilmezse olur.

Hemde bal gibi olur.

Benden söylemesi…

Demedi demeyin…!!
..
Her zaman olduğu gibi yine:

Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın!

Sefa Yürükel

TÜRK VATANDAŞLARINI, ETNİK VE DİNİ KAVRAMLARLA TOPLUM İÇİNDE NİTELEYENLER IRKÇILIĞIN VE AYRIMCILIĞIN HARLAYICILARIDIR. Sefa Yürükel - RTE Kuran Diyanet

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir