Bilgisayarımın başına oturdum, bugün sığınmacılar konusunu ele alacaktım. Suriye’den sonra Afganistan’dan gelen sığınmacılar konusu büyük rahatsızlık yaratmıştı. Sosyal medyada da bu konuda “sığınmacı istemiyoruz” paylaşımları ile karşılaşıyorduk.
Tam o sırada çok değerli ağabeyim ve meslek büyüğüm Can Pulak’ın konu ile ilgili bir yazısı düştü. Pulak “Yurdumdaki Tehlikeli Yabancı Trafiği” başlıklı yazısında konuyu öylesine akıcı üslübüyle o kadar güzel anlatmış, bizlere tercüman olmuş ki bu yazının üstüne bir yazı yazmam mümkün olmadı.
Bu nedenle bu güzel ve anlamlı yazıyı virgülüne dokunmadan sizlerle paylaşmak istedik:
“Bayramdır dedim, sustum oturdum. Onca rezaletin üzerine gitmenin yorgunluğunu atmayı değil de, hiç değilse milletçe birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken bir döneme saygılı davranmayı düşündüm. Ama ülkemi felakete sürüklemek için ne mümkünse yapanlar, bayramda da boş durmadılar. Sınırlarımızdan oluk oluk akan Afganlı bir güruhu seyretmekle yetindiler. Tıpkı Suriyeli milyonların ülkemizi işgali gibi.
Ben merhametli, iki defa hacca gitmiş, 8 defa umre yapmış, kabenin içine girmiş (devlet imkanıyla olduğu için makbul sayılmaz) insanları hep kardeşçe kucaklamış, hep iyilik ve güzelliklerin peşinde koşmuş, Allah’a can borcundan başka kimseye borcu ve eyvallahı olmayan bir insanım. Elbette yardıma muhtaç insanlara el uzatır, destek olurum. Ama ülkemizi işgal eden Suriyelilerle, Afganlarla, Iraklı, Libyalı, Pakistanlı, Cezayirli, Faslı, Ürdünlüler ile içten pazarlıklı güruhlarla işim olmaz. Hele 250 bin doları basarak Türkiye’den ev alıp vatandaş olan meçhul ve tehlikeli yaratıklarla hiç işim olmaz. Böylelerinin ülkemde turist olarak bile bulunmasından rahatsız olurum. Olurum çünkü, neden burada olduklarının bilincine sahibim.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, Müslüman Türk Milleti, dinini AKP’nin zorlamaları ve siyasi baskılarıyla öğrenmedi. Milletimiz AKP’den önce de bilinçli Müslümandı, AKP’den sonra da öyle kalacak. Ancak AKP’nin dinimizi siyasete iyice bulaştırması, tarikat ve cemaatleri başımıza bela etmekle kalmayıp, yönetime de bilinçli sokuşturması, hem devletimize hem de Müslümanlığa çok büyük zararlar verdi. 20 yıldır bunu yaşıyor, feci sonuçlarından hepimiz etkileniyoruz. Alnı secdeye değen insanlara milletçe saygılı bir toplumduk. Ama 20 yılın sonunda geldiğimiz nokta, ateist ve deist üretimindeki çok hızlı artış oldu. Artık aklı başında insanlar, tanınmaz hale gelen dinlerini savunmakta ve gençlere anlatmakta zorluk çekiyorlar. Camilere siyaset sokulur mu, soktuk işte. İmamlar, müezzinler siyasete bulaşır mı, bulaştırdık işte. Hani biz Laik bir ülkeydik, laik Anayasa’ya sadık kalacağımıza dair şerefimiz üzerine ant içmiştik? Ne oldu o yeminler, Anayasa ihlallerine nasıl göz yumduk?
Bunları artık açık açık konuşmanın ve hesap sormanın zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir bile. Bu hesaplar mutlaka sorulacak ve yasalar çerçevesinde görülecektir. Ben sadece iktidardan değil, muhalefetten de ümidini kesmiş bir yurttaş olarak, şahsi hesabımı sorarak işe koyulacağım. Cumhurbaşkanına sorma şansım yok. Çünkü o müthiş bir dokunulmazlık zırhına sahip olup, beni rahatça içeri attırabilir. Hoş korktuğum filan yok ama salak da değilim işte. Onun için ben direk AKP Genel Başkanına soracağım. Vatandaş olarak siyasi parti genel başkanlarını eleştirme hakkına sahibim ve bu hak yasalara göre suç değil çünkü.
Bu topraklar benim vatanım, burası benim evim. Siz AKP Genel Başkanı, hangi hakla benim evime tanımadığım milyonlarca meçhul insanı sokuyorsunuz? Kimden izin aldınız, size böyle bir izni kim verdi? Müslümanlığın liderliğine soyunup, kapılarımızı doğru-yanlış tüm Müslümanlara, tüm kimliği belirsiz meçhul insanlara nasıl açarsınız? Bu milyonlarca insanı kontrolsüz bir şekilde milletimizin arasına nasıl salarsınız? Benim vergilerimle toplanan paraları, ne hakla ve hangi amaçla bunlara dağıtır, benim yoksul ve dar gelirli milyonlarca insanımı görmezden gelip, onların hakkını bu meçhul güruha nasıl yedirirsiniz? Ülkemin demografik yapısını bozdunuz. Kendi halinde yaşayan milletimizi huzursuz ettiniz. Onca danışmanınız, onca güvenlik sorumlularınız, onca istihbarat görevlileriniz size Kilis’te, Hatay’da, Antep’te, Adana’da, Mersin’de, hele hele İstanbul’da olup bitenleri anlatmıyorlar mı?
Artık birbirimize hikaye anlatmayı bırakalım. Ülkemize mülteci adı altında aldığınız milyonlarca Suriyeli savaş kaçkını, bayramda ülkelerine dönüp yakınlarıyla birkaç gün geçirdiler. Şimdi hepsi tekrar dönüyorlar. Elimde imkan olsa dönenleri kapıdan içeri sokmazdım. Hoş bizim hala Suriye’de ne işimiz var? Afganistan’da, Libya’da, Katar’da ne işimiz var? Onca askeri orada niye tutuyoruz, kimin için gencecik fidanları şehit veriyoruz? Biz kendi sınırlarımızı güçlü bir şekilde korumalıyız. İslam aleminin askerliğine, tüm belalarına neden ve kimin adına sahip çıkıyoruz ki? Biz Arap dünyasının dertleriyle uğraşacağımıza, burnumuzun dibine muazzam bir üs kuran ve burayı çok ağır silahlarla donatan Amerika ile uğraşsak ya. Yunanistan’a ve Kürtlere korkunç destek veren güya müttefikimiz Amerika, altımızı oymak için ne mümkünse yapıyor.
Kabil Başkonsolosluğuna müracaat eden tüm genç Afganlı grupları, İran Sınırına kadar güya dostumuz Amerikalılar taşıyorlar. Tüm organizasyonu ABD yapıyor. Buradan İranlılar geçiriyor ülkemize Afganları. İçlerinde kadın, çocuk, yaşlı kimse yok. Biz de bunların sınırdan girişine göz yumuyoruz. Kim bunlar, hangi amaçla sokuluyorlar ülkemize, kimlikleri nedir bunların? Hastalar mı, aşıları var mı? Brüksel’deki ABD Başkanı Biden’le yapılan görüşme sonucu mu gerçekleşiyor bu operasyon? Biz bunları bilmek, siz de AKP Genel Başkanı olarak millete anlatmak mecburiyetindesiniz. Bu operasyonları merhamet tüccarlığıyla, din kardeşliğiyle filan örtemez, gizleyemezsiniz. Amerika’nın terk ettiği, Rusya’nın başaramadığı işlerin taşeronluğuna Türkiye’yi 6 milyar dolar alacağız diye sokamazsınız. Bu millet size, aklınıza eseni yapın diye oy vermedi. Açın bakın seçim beyannamelerinize, yaptıklarınızın hiçbiri bu beyannamelerde yer almıyor. Öyleyse siz halka söz verdiklerinizi değil, vermediklerinizi yaparak suç işliyorsunuz.
Lütfen iktidarınızda ülkemize soktuğunuz tüm Arapları, geriye yollayınız. Bu konuda çok tepkili hale gelen milletimizi yatıştırınız. Merhametinizi ve dindaşlığınızı yabancılar için değil, sorumlusu olduğunuz Türk milleti için kulanınız. Hele hele şu 250 bin dolara ev alıp vatandaşlığımızı kazananların vatandaşlık haklarını hemen iptal ettiriniz. Bu yolla dünyanın tüm karanlık insanları, mafya liderleri Türkiye’de toplandı. Türklük bu kadar ucuzlatılamaz ve parayla satılamaz. Bu politika Türk milletine yapılan en büyük hakarettir.
80’ine merdiven dayamış bir Türkiye sevdalısı olarak, ülkemiz aleyhine iyice gelişen bu tehlikeleri süratle bertaraf etmenizi rica ediyor, bunu yapmadığınız takdirde size hakkımı helal etmiyorum. Türkiye Türklerindir. Ne mutlu Türk’üm diyene…”
www.facebook.com/necdet.buluz