YAFEM 15. Türk Dünyası Gazeteciler Buluşması etkinliğinde Doğu Türkistan’da Yaşanan İnsan Hakları İhlalleri” oturumunda konuşan İparhan Uygur, Doğu Türkistan’da yaşanan Çin zulmünü anlattı. İparhan yaptığı konuşmasında “Hiç kimse şüphe etmesin. Çin zulüm yapıyor ,insanlık suçu işliyor ve yalan söylüyor” dedi.
İşte bu nedenle YAFEM, bu yıl düzenlenen etkinliğe Doğu Türkistan konusunu getirerek damga vurmuş oldu. Etkinliği düzenleyen Muhsin Sevencan Hocamı ve YAFEM Başkanı Özer Koyuncu’yu ve emeği geçen arkadaşlarımızı yürekten kutluyoruz.
YAFEM 15. Türk Dünyası Gazeteciler Buluşmasına konuk olan Doğu Türkistanlı Uygur Türk’ü İparhan Uygur, Doğu Türkistan’da şu anda Çin tarafından bir insanlık suçu işlendiğini belirterek, “Bizim kökümüz bir, atamız her şeyimizle biriz. Burada bir kedi dahi ölse ayağa kalkabiliyorken Doğu Türkistan’daki insanlar o kampta can çekişiyor. Lütfen kimse Doğu Türkistan için sessiz kalmasın” dedi.
Sözü fazla uzatmayalım. İparhan Uygur’un etkinlikte yağtığı açıklamalarını birlikte okuyalım:
“Gençler ve çocuklar sistematik bir şekilde asimile ediliyor. Her hafta onlarca insan yerlerinden edilerek Çin’in başka bölgelerine gönderiliyor. Bir daha bu insanlardan haber alınamıyor. Zorla inançları ve dilleri değiştirilmeye çalışılıyor” diyerek Türk ve dünya Müslümanları yardım etmeleli. Helalden tamamen koparılarak, haram yiyecekler, bunlar domuz başı ve alkol olmak üzere teşvik edilmekte hatta zorlanmakta. Çince bilmeyen insanlara zorla Çince öğretilmekte öğrenmek istemeyenlere sistematik cezalar uygulanmakta. Özellikle kreşlerdeki çocuklara çok kötü muameleler yapılmakta. Bir yatakta en az üç çocuk yatırılmakta, hijyen konularına kesinlikle dikkat edilmemekte. Bu kreşlerdeki öğretmenlerin tamamı Çinli olduğu için asimilasyon genç ve çocuklar üzerinden çok etkili bir şekilde yapılıyor. Eğitim diye bize dayatılan bu durum aslında bir ulusu tamamen yok etmek için planın ta kendisidir. Çinli yetkililerin dünya kamuoyuna yağmış oldukları açıklamaları da külliyen yalan olduğunu söylemeliyim. Bunların tamamen bir algı çalışması olduğunu görmekteyiz. Olan biten tüm olayların dünyadan saklanması için kurnazca planın bir parçasıdır. Yaptıkları bu zulümleri süslü yalanlarla dünyaya şirin görünmeye çalışıyorlar. Süslü yalanlar, kurnazlıklar Çin’in profesyonel alanıdır.Doğu Türkistan için hiç kimsenin sessiz kalmamasını bekliyoruz. Şu anda orada sosyal medya yasağı olduğu için sadece Çin’in kendi uygulaması çalışıyor orada. Dolayısıyla oradaki halk tamamıyla şuan yurtdışından herhangi bir irtibat kuramıyor veyahut yurtdışındakilerde oraya irtibat sağlayamıyor.
Kendi uygulamalarını da yasakladılar. Oranın mesela WeChat uygulaması var Biz oradan en azından ailemizin sesini duyabiliyorduk. Daha sonra onu da yasakladıkları için şu anda 2 yıldır kimse konuşamıyor. Durum şu anda çok vahim. Tamamen bir soykırım söz konusu. O kamplarda insanlar işkence çekerek ölüyor. Hasta olduklarında hastaneye gitmek bile yasak. O kampın içerisinde en temel ihtiyacınız bile yasak. Günde bir öğün yemek veriliyor. Maalesef ki şu anda haram yedirilmeye çalışılıyor. Orada domuz eti zorla yedirilmeye çalışılıyor. İnsanların beynini uyuşturmak adına bir takım iğneler vuruluyor. Kamplarda olan tüm bu işkenceleri Çin dünyaya hiçbir şey olmamış gibi gösteriyor. Çin bütün dünyaya yalan söylüyor ve inkâr ediyor. O kamplarda eğitim veriliyor diye haberler yaptırmaya başladılar. Dolayısıyla biz şu anda kendimizi ne kadar savunsak ta sürekli Çinlilerin daha güçlü çalışmalarından dolayı Doğu Türkistan zulmünün gerçekleri ortaya bir türlü çıkmıyor. Çin’de insanlık suçu işleniyor. Ben herkesin insan gözüyle bakmasını istiyoruz. Bizim kökümüz bir, atamız her şeyimizle biriz. Burada bir kedi dahi ölse ayağa kalkabiliyorken Doğu Türkistan’daki insanlar o kampta can çekişiyor.
Bu zulme insanların duyarsız kalması Müslümanlığa yakışmaz. Lütfen kimse Doğu Türkistan için sessiz kalmasın.”
Memleketine döndükten sonra bir ay içerisinde dört kez sorgulanan İparhan Uygur, “En son karakola gittiğimde telefonuma polis el koydu. Anladım ki işler kötüye gidiyor, hemen Türkiye’ye geri döndüm. Bu arada babamı tutukladıklarını öğrendim. Fakat annemin akıbetinden haberim yok” dedi. Ayrıca “Doğu Türkistan’da sosyal medya olmadığından ailemle haberleşmek çok zor. Yalnızca Çin’in bir uygulaması var onu da kullanmak çok tehlikeli, çünkü o uygulama bizi takip edebilmek için yapıldı” diye devam etti.
Çin hükümetinin baskıcı uygulamalarından korktukları için kendisini telefonlarından silen akrabalarının hiçbirinden haber alamadığını söyleyen İparhan, Türk yetkililerden bu konuda yardım etmelerini istedi. Annesinin 2018’de gönderdiği ses kaydından başka bir haber olmadığını söyleyen İparhan, kampa gidip gitmediğini bilmediğini söyledi.
Özetleyelim:
YAFEM, yıllardır sürdürdüğü etkinliklerde ezilen Türk topluluklarının da sorunlarını her zaman birinci ağızdan dünya kamuoyuna duyurmayı başardı. Doğu Türkistan’daki durumun da yine birinci ağızdan dünya kamuoyuna duyurulmasının küçümsenmemesi gerektiği görüşündeyiz.
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın