BULU’N BAKALIM

BULU’N BAKALIM

Kayıtlarda doğum günüm olarak yazılan 1 Ocak 2021 tarihinde niye korkmuştum biliyor musunuz ? Bay Recep, Cumhurbaşkanı olarak 2 Ocak ta yayınlanan kararnamesi ile , İstanbul Boğaziçi Üniversitesine hariçten bir Rektör olarak, Melih Bulu’yu atamıştı. Eyvah dedim, İstanbul’un en mutena yeri Boğazdaki Bebek sırtlarındaki, eski adı ile Robert Kolej’in, yerleşkesi kısa bir zaman sonra Katar emirine altın tepsi içinde sunulup, karşılığında bütçenin açığı kapatılacak diye endişem vardı. 

Hemen antenlerimi çalıştırıp, arazinin kimin veya kimlerin adına kayıtlı olduğunu araştırdım. Çünkü 1852 ile 1856 yılları arasında Amerika Birleşik Devletlerinin 3 harp gemisi İstanbul Dolmabahçe açıklarına demirleyip, Osmanlı Devletinden okul açmak için icazet koparmaya gelmişlerdi. Osmanlı Devletinin  Duyunu Umumiye adı ile vergilerin yabancılar tarafından toplanmasına cevaz veren fetva sı ile, yabancılar alacakları için İstanbul’un üstüne çökmeye başlamışlardı. 

İşte bu arada Amerika’da, genelde Ermenilerin yoğunlukla yaşadıkları yerlere okul açma için Osmanlıdan aldıkları 240 okul icazetinin ilkini İstanbul da, Bebek’te Robert College adı ile bir okul inşa ettiler. Daha sonraları Kayseri’de Talas, Mersin’de Tarsus, Merzifon da, Samsun’da, Tokat’ta, Gaziantep’te, Elazığ’da, İzmir’de, İstanbul Üsküdar’da  okulların açılmaları takip etti. Bütün bu kurgulamanın  açık bir hedefi vardı. 

Amerika, az gelişmiş ülkelerde zengin yer altı kaynağı varsa, o ülkeyi idare edenlerle yakın ilişki içinde olmayı çok ister. Çünkü mühim olan ülke değil, onun sahip olduğu yer altı kaynağıdır. Bu nedenle, belirlenen ülkede ‘FRIENDS OF AMERİCA ‘ yı pekiştirecek bir sistemi, o ülkelerde İngilizce konuşulan okullar tahsis ederek, bu okullara misyonerleri gönderip, eğitim görecek çocuklarla sağlamayı planlamış oldukları hakikattir. 

Hatırlar mısınız, hani petrol fiyatlarını bir günde arttıran İran Şahı Rıza Pehlevi yerine Molla Humeyni yi CIA yetiştirip, organize edilen bir Devrimle rejim değişikliği yapılan İran’a getirilmesine yardım etmişlerdi. Bu senaryo tutmamış, Mollalar ülkede Amerikan karşıtı dini rejimi yerleştirmişti. Bu olaydan sonra Orta Doğuda ılımlı İslâm devletleri olacak,  sınırlar değişecek diye, Condoleezza Rice ilan etmişti. 

Bizde ise bir müptezel din adamını kullanarak , Türkiye de ve çevre ülkelerde, onun adına okullar ve hastaneler yapılarak, burada yetişen cemaate bağlı çocukları, ülkemizin önemli yerlerine atanması, mevcut iktidar tarafından ‘NE İSTEDİLER DE VERMEDİK’ adına yapıldı. Kim ne derse desin Amerika nın bu oyunu, önce 17 Aralık 2013 de rüşvet skandalı ile denendi. Daha sonra 15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişimi senaryosu, iyi planlanmamış bir orta oyunundan ileri gidemedi. Meddahın kavuğu düştü, kel göründü. Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, eğer bir harekat planlarsa, emir komuta zinciri esasına göre yapar. Ancak ülkemin içinde Talat Aydemir misali bir ayaklanma, ancak 15 Temmuz komedisine benzer. O gün evimin balkonundan seyrettiğim, jet uçaklarının Mamak- Kayaş – Meclis hizasındaki sortilerinde, konunun ne kadar acemi bir plan olduğunu, o gün söylemiştim. 

Şimdi bu tiyatro eserini, Boğaziçi Üniversitesine atanan Melih Bulu ile ne bağlantısı var diye düşünmekteyim. 15 Temmuz’da BULU neden görevden alındı? Aslında Melih Bulu, kendine iki Rektör yardımcısı atamıştı. Büyük bir ihtimalle Saraydan verilen direktifle yapılan bu atamanın ne kadar mer-i olduğu konusunda endişelerim var.

Toplum, Sarayın bir Rektör ataması yerine, Üniversiteler için kalıcı bir çözüm olan idari ve akademik özerkliğin kurumsal yapıya dönüştürmesini beklemekte.

Belki de Saray toplumla  didişmeyi bırakıp şirin görünmeye çalışarak, Z  kuşağın ortada sürüklenen oylarına talip olmak için atılmış bir olta mıdır diye düşünmekteyim.

Ülkemin temel değerlerine saygı gösteren idarecilere ihtiyacımız var. Aptal insanı yönetmek basittir. Önce aç bırakırsın, sonra vereceğin bir dilim ekmek, bir şişe su ile istediğini yaptırmak kolay gözükür. Ancak eğitimsiz aç insan, çaresiz kaldığında inançlarını bile yer. Bu nedenle ülkem için gelecek, pekte aydınlık olmasa gerek. Çünkü Saray Algı mekanizmasını çok rasyonel kullanmakta, salt koltuk sevdasına bilinçsizce kullandığı için, fakir daha fakir, zengin ise daha zengin olması kaçınılmazdır.  Ülkedeki milli gelirin büyük bir bölümü, Saraya iş yapan müteahhitlere aktarıldığından, fakir halkın sırtına daha fazla yük binmekte, ülkenin değerleri heba olmakta. Belki Saraya yakın beş müteahhide aktarılan bu meblağların bir kısmı, iktidar partisine geri dönmediğini kimse iddia edip, ispat edemez. Olsun Boğaziçi Üniversitesi Bulu dan kurtuldu ya, gerisi önemli değil dersek yanlış olur. Bu adam şimdi evinde çocuklarına, toplumun içinde arkadaşlarına ne diyeceğini düşünmekteyim, siz olsanız ne yapardınız, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına. Metin Atamer


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir