Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti Başbakanı Cengiz:“ANKARA, UYGURLARIN FERYADINA TERCÜMAN OLMAK ZORUNDADIR”
Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin resmi bir ziyarette bulunmak üzere ülkemize gelmiş olması, bölgesel ve küresel gelişmeler açısından ve özellikle Doğu Türkistan’da artan sorunların görüşülmesi bakımından değerlendirilmesi gereken önemli bir ziyarettir. Çinli heyet ile yapılacak ikili görüşmelerde;1-Kanal İstanbul Projesi2-Doğu Türkistan Uygur Sorunu3-Virüs Aşısı tedariki4-İpek Yolu Projesi5-Yatırım Projeleri; Çin’den finansal yatırım ve teknolojinin intikalinin sağlanması6-Türkiye ile Çin Arasında İmzalanan Suçluları İade Anlaşması7-Avrasya -Atlantik mücadelesi8-Doğu Akdeniz sorunu9-Kıbrıs Sorunu10-Suriye ve İdlip Sorunu11-Teröre karşı güvenlik işbirliğinin güçlendirilmesi,12-Çin’in Yeni İpek Yolu projesi ile Türkiye’nin Orta Koridoru projesi arasında uyumun sağlanması, (Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye)13-İpek Yolu Projesi ile entegrasyonu sağlamak üzere, “Edirne-Kars Hızlı Tren Projesi”nin görüşülmesi…14-Yenilenebilir enerji ve nükleer enerji santrali, üçüncü nükleer enerji santralinin inşa edilmesi…15-İki ülkenin halkları arasındaki anlayışın ve dostluğun derinleştirilmesi için kültürel ilişkilerin teşvik edilmesi…16-Ve böylece Çin-Türk karşılıklı stratejik güveninin gerçek eylemlerle derinleştirilmesi…, konularının görüşülmesi planlanmaktadır.
Bu ziyaret esnasında gündemin en önemli maddelerinden biri de şüphesiz 1949’dan bu yana ÇHC egemenliği altındaki Doğu Türkistan’da yaşayan soydaşlarımızın durumu olacaktır. Bu çerçevede;
•Suriye’de İdlip Bölgesi’ndeki Türkistan İslam Partisi TİP’e mensup silahlı Uygur mücahitlerin durumu,
•Suçluları İade Antlaşması’nın TBMM’nde onaylanması,
•Çin’de gözaltına alındığı söylenen Uygur asıllı T.C. vatandaşlarının akıbetleri,
•Doğu Türkistan’daki kampların durumu,
•Türkiye’nin bölgeye göndereceği heyetin ziyaret tarihinin belirlenmesi gibi konuların görüşüleceği tahmin edilmektedir.
Bu görüşme esnasında Türkiye’nin (Çin Uçak Gemisi’nin Magusa limanına demirlemesi, KKTC Temsilciliği’nin Pekin’de açılması, Kanal İstanbul Projesi’nin Çin sermayesi ile gerçekleştirilmesi ve askeri teknoloji transferinin yapılması gibi) öncelikli beklentilerini elbette saygıyla karşılıyoruz.
Ancak Türklüğün kaynağı olan Doğu Türkistan’daki yangının söndürülmesi, 30 milyon kardeşimizin dini ve milli kimliklerini koruyarak huzur içinde yaşamalarının sağlanması gerekmektedir. Bu bizim insani, vicdani, dini ve milli sorumluluğumuzdur. Aynı zamanda ikili ilişkilerin, kuşak-yol ipek yolu projesinin sağlıklı yürümesi de bu sorunun çözülmesine bağlıdır. Bu husus, Çinli yetkililere aktarılmalıdır. Türkiye, Çin’e mahkum bir ülke değildir, ancak Çin’in Türkiye’nin iş birliğine ihtiyacı olduğu gerçeği unutulmamalıdır. 3 kıt’anın ortasında yer alan Türkiye, Çin’i Avrupa’ya, Orta Doğu’ya ve Afrika’ya taşıyacak stratejik ve jeopolitik konuma sahiptir.
Çin’i besleyen enerji hatlarının ve İpek Yolu güzergahının Avrasya coğrafyası üzerinde olduğu, Türkiye’nin de bu coğrafyanın lokomotif ülkesi olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Türkiye’nin bu avantajların ötesinde sadece Çinli yetkililere “Uygurlar bizim akrabamızdır. Devletimizin forsunda Uygurları temsil eden ülke olarak bölgedeki kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntılar bizi yakından ilgilendirmekte ve rahatsız etmektedir. Bölgede huzur ve istikrarın sağlanması, ilişkilerimizin her sahada olumlu gelişmesini sağlayacaktır” demesi, Doğu Türkistan’da iddia edilen insan hakları ihlallerinin durmasına, kapıların açılmasına vesile olacaktır.
Ankara; mirasçısı olduğu,kendisine sığınan akrabaları Uygurların, (Kazakların, Tatarların Özbeklerin, Kırgızların, Salur Türkmenlerinin,Nogayların)feryadınatercüman olmak mecburiyetindedir.Dökülen göz yaşlarınamendil tutmak zorundadır.
Amerika, Kanada, Hollanda gibi dini ve milli açıdan hiçbir bağımızın olmadığı ülkeler, Uygur Türkleri’ne yapılanları “soykırım” olarak nitelerken, Fransa, Belçika, Avustralya, Japonya gibi onlarca Hıristiyanülkesi, Uygurlar reva görülen baskıdan söz ederken, Türkiye’nin kamuoyu önünde yeterli tepkiyi göstermemesi bizleri üzmektedir.Ancak Türkiye’nin Çinli yöneticilerle yaptıkları ikili görüşmelerde Uygur meselesinin süreli gündeme taşıdıklarını biliyoruz. Soruna çözüm arayışı içinde olduklarını düşünüyoruz.
Türkiye’nin Uygur Türkleri ile ilgili yeterli ve arzu edilen düzeyde, çözüm odaklı politikalar üretmediği görülmektedir. Genelde bu konuyla ilgili kalıcı belirlenmiş milli bir siyasetin belirlenmediği görülmektedir. Vakit geçirilmeden kısa, orta ve uzun vadeli ve kalıcı politikalar üretilmelidir. Yüzyıllardır ilişkilerimizin olduğu Çin ile yine yüzyıllar boyunca her alanda temas kurmaya devam edeceğiz.
Özellikle küresel güç olmayı ve ürünlerini sorunsuz pazarlamayı hedefleyen Çin Hükümeti’nin birçok bakımdan Türk Cumhuriyetlerine özellikle Türkiye’ye ihtiyacı olduğu dikkate alınarak, Uygur Türklerini de içinde alan bir milli siyaset geliştirilmelidir.Uygur Türkleri ve diğer Türk unsurlara (Kazak, Kırgız, Özbek, Nogay, Tatar, Salur) uygulandığı iddia edileninsan hakları ihlallerininsona ermesi, Türk-İslam dünyasının özellikle Türkiye’nin kararlı bir duruş sergilemesine bağlıdır. İslam ülkelerinin uygulayacağı ekonomik ambargo, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan gibi ülkelerin Çin’e enerji kaynaklarını aktarmayı durdurmasına bağlıdır. Ve özellikle Türkiye’nin diplomasi masasında Uygurların her zaman yanında olduğunu kararlı bir şekilde dillendirmesi halinde zulüm son bulacaktır. Çünkü, hangi açıdan bakarsak bakalım, yukarıda değinildiği üzere Çin, Türkiye’ye muhtaç durumdadır. Türkiye, Çin’in bu durumunu değerlendirmeli ve Doğu Türkistan için de Pekin yönetimine “one minute” demelidir. İşte o zaman zulüm, son bulacaktır!Tabii ki, bu noktada OİC, NATO, HABITAT, AGİT gibi uluslararası kurumların; Amerika, İngiltere, Hollanda, Hindistan, Endenozya, Malezya, Japonya, Almanya gibi ülkelerin Çin’e yönelik sergileyecekleri kararlı duruş, ambargo ve benzeri önlemler, Çin Hükümeti’ni geri adım atmaya zorlayacaktır kanaatindeyiz.Ayrıca şu noktayı da dikkatinize sunmak isterizki, Doğu Türkistan davası Amerika’nın, Hıristiyan dünyasının insafına terk edilemeyecek kadar Türk-İslam dünyasının dini ve mili bir davasıdır.
Özellikle Amerika’nın Uygurlara sahip çıkmasının gerisinde, Uygurlara sahip çıkma duygusu kesinlikle yoktur. Amerika’nın milli çıkarları karşısında, Uygurların en küçük bir değeri dahi yoktur. Kanada ve AB ülkelerin bir kısmı gelişmelere “insani” açıdan yaklaşıyorolsa da, Amerika’nın yaklaşımı tamamen çıkarları gereğidir.Çin’i kendisine rakip olarak gören ABD, Demir İpek Yolu Projesi’ni de çıkarlarına uygun görmediğinden AB ve diğer ülkeleri Çin karşısında tavır almaya davet etmektedir. Bu şekilde Çin’i abluka altına almayı hedefleyen ABD, menfaatleri gereği, Uygurları ön cephede kullanarak, Çin’i rahatsız etmeye devam edecektir. Türkiye bu meselede devrede olmak durumundadır. Türkiye’nin bu mesele ile yakından ilgilenme mecburiyeti ve hakkı vardır. Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndayer alan Uygur Devleti ve Karahanlılar Devleti bayrakları, Türkiye Cumhuriyeti olarak Uygurların mirasçısı olduğumuzun hukuki belgesidir. Türkiye, Çin ile ilişkilerini geliştirirkenUygur meselesini sürekli gündemde tutmalı, Uygurların hak ve hukukunun sağlanmasını, huzur ve istikrar içinde yaşamasını temin edecek önlemler almaya Pekin Hükümeti’ni zorlamalıdır. Uygurların, Türk-Çin ilişkilerinde her alanda “köprü rolünü” oynaması sağlanmalı, aksi halde ilişkilerin sağlıklı yürüyemeyeceği diplomatik lisanla Çin yönetimine aktarılmalıdır.
Yazıları posta kutunda oku