Aşılar konusunda kafalar karışık. Bilim insanları “Aşılanmaktan kaçınmayın. Ancak 3 doz aşı da yeterli olmayabilir. Maske, mesafe ve hijyene dikkat” diyorlar.
Uyarılar art arda geliyor. Hastalığın geçmediği ve çok daha dikkatli hareket edilmesi gerektiğini söyleyenlerin sayısı da artıyor.
Türkiye’de 1 Temmuz’dan itibaren kısıtlamaların tamamen kalkmasıyla beraber vatandaşların sanki salgın bitmişçesine kişisel korunma önlemlerini de bırakmasının çok tehlikeli olduğunu söyleyen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Murat Akova, önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin en büyük aşı faz çalışması olan Sinovac Faz 3 çalışmasının koordinatörlüğünü de yapan Prof. Dr. Akova, aşılanmanın tam olarak istenen düzeyde olmadığı bu günlerde maske kullanmayı bırakmanın ciddi bir hata olduğuna değindi. Söyledikleri şöyle:
* Türkiye’de şu anda yapılan büyük bir yanlış var. 1 Temmuz’dan itibaren davul zurna ile tekrar eski halimize döndük.
* 2019’daki gibi, sanki pandemi öncesi dönemdeymişiz gibi, maske kullanımı minimumda, kalabalıklar korkunç düzeyde, yurtdışından özellikle Delta virüs salgını olduğu bilinen ülkelerden (Rusya olmak üzere) çok sayıda turist geliyor.
* O turistlerin olduğu turizm bölgelerinde de maske kullanımı neredeyse yok, kapalı ortamlarda önlemlere dikkat edilmiyor.
* Bence şu anda esas bilimsel kanıt, ister varyant olsun, ister orijinal virüs olsun, hastalığa karşı en etkili yöntem halen maske ve diğer korunma önlemleri. Kalabalık ortamlarda, havalandırması olmayan ortamlarda maskesiz ve uzun süreli bulunmak en büyük risk faktörü.
Eğer bu şekilde önlemlere uyulmamaya devam edilirse Delta varyantın Türkiye’de de baskın hale gelmesinin kaçınılmaz olduğuna işaret eden Prof. Dr. Akova, şöyle konuştu:
* Şu anda vaka sayısı 1’dir 3’tür çok da önemi yok artık. Bayramdan sonra, Temmuz ayının sonuna kadar muhtemelen Türkiye’deki yaygın virüs Delta virüsü olacak. Bu konuda hiçbir şüphe yok. Aynı öngörü AB ülkeleri için de geçerli, Amerika da bu projeksiyonu yapıyor şu anda.
* Amerika’da ortaya çıkan yeni vakaların yüzde 50’si Delta varyantı. AB ülkelerinde de Delta vakalarının Ağustos başına kadar yüzde 90’a erişeceği düşünülüyor. Türkiye’de daha erken olur ama daha geç olmaz, Delta varyantı baskın olacak.
* Siz bütün korunma önlemlerini bırakıp 3. doz aşımızı da olalım, Delta’ya karşı da korunuruz diye düşünürseniz çok yanlış olur. Bütün aşılar 3 doz da olsanız 5 doz da olsanız Delta varyanta karşı kısmi koruma sağlıyor.
* Siz kendinizi korumaya devam etmediğiniz sürece, şu andaki aşılarla ne kadar aşılanırsanız aşılanın yüzde 100 koruma söz konusu değil” dedi.
mRNA aşılarının varyantlara karşı daha etkili olabileceği yönündeki tartışmalara da değinen Prof. Dr. Akova, bu konuda küçük çaplı da olsa bilimsel çalışmaların yapıldığını ancak henüz yeterli düzeyde kesinlik olmadığını, daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Akova, Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyada aşıya ulaşabilen bir kesiminin mRNA ile aşılanıp diğer kesimin aşılanamamasının, salgını bitirmenin önündeki en büyük engel olduğuna dikkat çekerek inaktif, mRNA ya da diğer aşılar olsun, DSÖ’nün kriterlerini sağlayan her türlü aşıya ihtiyaç olduğunu söyledi.
* Aslında asemptomatik enfeksiyonla ilgili düzenli kontrollü bir çalışma yapılmış değil. Ama küçük çaplı çalışmalar var. O çalışmaların sonuçlarına göre asemptomatik enfeksiyonlara karşı bu aşıların (mRNA) etkinliği var deniliyor.
* İnaktif aşılar da ki sadece Sinovac değil diğer inaktif aşı olan Sinopharm’ın da sonuçları da 10-15 gün önce JAMA’da yayınlandı. Orada da aynı şey söz konusu. Bunlar asemptomatik yani hafif belirtili vakaları engellemiyor.
* Muhtemelen taşıyıcılığı da yani hastalanmadan virüsü etrafa yaymayı da engellemiyor. Ama şöyle bir şey var, Batı ülkeleri şu anda aşıya çok rahat erişiyor. Türkiye de öyle. Ancak dünyada hala aşılanmamış milyarlarca insan var. Afrika Kıtası’nın 1,5 milyar nüfusu olan kıtanın, sadece yüzde 2,5’i aşılandı.
* Bunun da yüzde sekseni Kuzey Afrika’da, yani Tunus, Cezayir Mısır, oralarda. Sahra altı Afrikası’nda, Güney Afrika’yı bir tarafa koyarsak, aşılanma oranları yüzde 1’in altında. Buralardaki toplumsal bağışıklık dediğimiz, toplumun büyük kesimlerini aşılamak için çok sayıda aşıya ihtiyacınız var.
* Bu gruplar içerisinde aşılamayı ne ile yaparsanız yapın, toplum içerisinde hastalığa bir bariyer koymuş oluyorsunuz. Ciddi hastalığı ölümü engellemiş oluyorsunuz.
* O aşamadan sonra da artık asemptomatik, semptomatik enfeksiyonların çok önemi kalmıyor. Yani toplumun yüzde 70’den fazlası aşılanacak olursa bunun çok fazla bir önemi kalmıyor.
* Ama küçük gruplarda toplumun yüzde 10’unu aşıladınız, onların içinde asemptomatik olup aşılıyım diye ortalığa saçanlar olduğu sürece enfeksiyon bitmez.”
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın