K.K.T.C. BAĞIMSIZ BİR DEVLET GİBİ DAVRANMAYI ÖĞRENMELİ VE TANINMA SÜRECİNE KENDİNİ ANGAJE ETMELİDİR! Sefa Yürükel
Bağımsızlığının tanınması konusunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildiğinden bu tarafa, sadece Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan’ın bu konuya karşı koyma çabalarından değil, aynı zamanda Kıbrıs’ta kendi garantörü olduğu Türkiye’nin, K.K.T.C ile ilgili olarak süreci doğru yönetememesinden, Türkiye’nin aşırı derecede Batıyı ürkütmemek adına bu konuyu dillendirmemesinden ve Türkiye’nin yöneticilerininde Batıya aşırı derecede bağımlı olmasından dolayı, K.K.T.C.’nin bağımsızlığının tanınma süreci hep engellenmiş ve bu yüzdende BM üyesi ülkeler tarafından da K.K.T.C. bugüne kadar tanınmamıştır.
Tanımak isteyenlerde bizzat Türkiye tarafından engellenmiştir.
Bir ülkenin bağımsızlığını ilan ettiği andan itibaren ilk hedefi, diğer meşru devletler tarafından meşruiyetinin kabulü ve uluslararası tüm ticaretten, güvenlik, askeri, kültürel, sosyal, hukuki, diplomatik gibi ilişkilerden ve işbirliğinden, meşruiyetinin kabulünden dolayı tam anlamıyla yararlanmak isteminin gerçekleşmesidir.
Ama K.K.T.C. ‘nin ilanından sonra bunun bizzat Batıya bağımlı Türkiye’nin yöneticileri tarafından engellendiğini görüyoruz.
K.K.T.C.’nin 1983’de ki ilanının ilk döneminde bile, Pakistan ve Bangledeş’in K.K.T.C.’yi tanımasını Türkiye, kendine ekstra bir yük olarak görmüş, hatta Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bile bu aşamaya geçilmemesi için de Türkiye tarafından uyarılmış ve kendisine bu konuda telkinlerde de bulunulmuştur.
Ve sonuçta Türkiye K.K.T.C.’nin tanınmasına bizzat engel olmuştur.
Bu Türkiye’den kaynaklanan yanlış ve kitleyici siyasetin sonucunda da
K. K.T.C.’yi tanımak isteyen Pakistan, Bangladeş ve Azerbaycan K.K.T.C.’yi tanımaktan vazgeçmiştir.
Yani Türkiye’nin bu konuda ki yanlış siyasetinden dolayı bugün, K.K.T.C.’nin bağımsız ve meşru bir devlet olarak tanınması ve uluslararası kurumlarda yer alması sağlanamamıştır.
Burada Türkiye’de ki yöneticilerin bu konuda ki niyetinin ise, hem Batıyı ürkütmemek olduğu hemde aynı zamanda K.K.T.C’yi Türkiye’nin bir uzantısı olarak görmek isteminde olduğu aşikardır.
Gelinen noktada ise bu tutum, Türkiye ve K.K.T.C.’ye kazandıran bir durum değil engelleri bollaştıran bir durum oluşturmuştur.
K.K.T.C. bundan dolayı da sonuçta hem bağımsız bir devlet olarak tanınmamış hemde bu yüzden ambargolara maruz kalmıştır.
Bu anlamda K.K.T.C halkı ve devletide uluslararası standartlarda bir ilişkiler ağından ve nimetlerinden mahrum bırakılmıştır.
Ülke kurulduğundan bu tarafa dünya ile sadece Türkiye üzerinden kısıtlı bir ilişki kurabilmiştir.
Bu bağımsızlığını ilan etmiş bir devlet açısından ideal bir durum değildir.
K.K.T.C. bugün son gelinen noktada, Türkiye’ye her anlamda bağımlı, kendi ayakları üzerinde duramayan, Türkiye’de ki siyasi iktidara ayak uyduran ve iradesiz bir konumdadır.
Bu yanlıştır.
Bu mevcut durum, Türkiye açısından belki romantik milliyetçi anlamda doğru gibi görülebilinir ve romantikleri tatmin edebilir ama gerçekte, hem K.K.T.C. hemde Türkiye için çok zararlı bir politik yaklaşımdır.
K.K.T.C. eğer bağımsızsa, kendini devlet olarak ciddiye aldırmak için tanınma sürecine angaje olmalıdır ve tek tek ülkeler ve uluslararası kurumlar nezdinde kendi kendinede mücadele etmesini öğrenmelidir.
Bir kere K.K.T.C’nin bağımsız bir devlet olarak diğer meşru devletler tarafından tanınması, K.K.T.C.’yi K.K.T.C’nin davasınıda hem içerde hemde dışarda güçlendirecektir.
Böyle bir durumda, Türkiye ve K.K.T.C.’de uluslararası hukuk çerçevesinde ellerini rahatlatacak ve iki devletin uluslararası meşruiyet ilkeleri
çerçevesinde de istedikleri zafer elde edilmiş olacaktır.
Ondan sonrada K.K.T.C. , başta Türkiye olmak üzere diğer meşru devletler ilede istediği şekilde ilişkiler kuracaktır.
Kendi ayakları üzerinde duracaktır.
İç dinamiklerini güçlendirecektir.
Ve bu şekilde de dış meşru dinamiklere uluslararası alanda gerçektende sahip olacaktır.
K.K.T.C ile ilgili bir başka husus ise,
Bilindiği gibi bir bağımsız devletin ilan edilmesi ve tanınması, aynı zamanda o yeni bağımsız devlette demokrasisinin işlerliği konusunu ve uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etmesinide etkileyen bir durum yaratmaktadır.
Bu her devlet için olduğu gibi. K. K.T.C içinde olumlu olacaktır
Bugün K.K.T.C.’de bu anlamda şeklen var olan demokrasi, iş gerçeğe gelince çok büyük engellerle karşı karşıyadır.
Bu çeşitli bilimsel verilerden ve medyaya yansıyan bilgilerdende bilinmektedir.
Her devlet tabiki kendi jeopolitik konumuna göre kendi olanaklarını her konuda değerlendirmelidir.
K.K.T.C. bir ada devletidir.
Ama bu ada devletinin bağımsız bir ekonomisi, parabirimi, kendine has pasaportu, tanınmış kara suları, havaalanı ve limanları yoktur.
Busu olmayan bir bağımsız ada devleti asla gelişmez.
Ekonomisi gelişmeyen böyle bir devlet ise, her bakımdan kendini kollayan ve gölgesinde yaşadığı diğer devlete aşırı derecede bağımlı olur.
İç demokrasisini, kurumlarını, rejimini ve hukukunu da geliştiremez.
Gölgesinde yaşadığı ülkeye ve orada ki siyasi değişime göre kendine ayar verir.
Bağımlı bir devlet olarak bağımsız uluslararası ilişkileride olmaz.
Bu bir bağımsızlığını ilan etmiş bir devlet için olumlu bir durum ve bağımsız bir devlet tutumu değildir.
İşte bundan dolayı, K.K.T.C.’nin kendi bağımsızlığının tanınması kendi ayakları üzerinde durabilmesi gereklidir.
K.K.T.C.’nin bu dünyada ciddi bir Millet ve devlet olabilmesi
İçin, bundan sonra adımlarını tanınma hedefiyle atması artık zorunludur.
Böyle bir gelişme katedildiği taktirde K.K.T.C., K.K.T.C. Türkiye arasında ki ilişkilerde daha dengeli, hukuki ve sağlam temellere oturacaktır.
Bununla birlikte iki bağımsız Türk devleti olarak yapılacak olan uluslarası standartlarda ki meşru işbirlikleriylede, örneğin Doğu Akdeniz havzasında birlikte güçlü bir blok oluşturabileceklerdir.
Manevra alanlarını genişleteceklerdir.
İki ülke olarak İsterlerse de referandumlarla Türkiye ve K.K.T.C. arasında siyasi ve ekonomik olarak uluslararası meşruiyeti olan bir devletler birliğide oluşturulabilecektir.
Kısaca, K.K.T.C. bu anlamda bundan sonra kendine yeni bir yol haritası çizmelidir.
Öncelikle bağımsız düşünmeli ve Kıbrıs konudunda garantör devlet olan Türkiye ile işbirliği içinde bunu geliştirmelidir.
Bu konuda adımlarını ivedilikle atmalı ve bağımsızlık ideallerini gerçekleştirmelidir.
Bu bağımsız bir devlet için lüks olan bir istem değildir.
Olması gerekendir.
Tabiki K.K.T.C. kendini ve davasını uluslarası alanda ciddiye aldırmak istiyorsa!
….
Son söz okarak her zaman olduğu gibi;
Atatürk’le kalın,
Cumhuriyetle kalın,
Hoşçakalın!
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın