SİYASETİNİZİ DİN VE DİNİ SÖYLEMLERE OTURTURSANIZ
Dünyada da, ülkemizde de siyasiler siyasetlerini bazı söylem, doktrin ve kutsal ögeler üzerine oturturlar.
Buradan nemalanır ve söylem oluştururlar.
Ne dünya eski dünya ne de Türkiye eski Türkiye değil.
İletişim araçları ve ulaşımın kolaylaşması, dünyamızı küçülttü, bilgiye ulaşımı çok kolaylaştırdı.
Fakat kimi siyasiler bunun farkında değiller.
Yeni bir dünya ve yeni bir gençlik söz konusu. Bazıları biat etse de, biat etmeyen, sorgulayan ve soran bir gençlik.
Konuya girersek: Siz siyasetinizi dini argümanlar üzerine oturtursanız, dini siyasetinize malzeme ve araç olarak kullanırsanız; bahsettiğim bu gençlik sizi iddialarınızla sorgulayacaktır.
Siz din, Tanrı, Kitap, edep ahlak, adalet, ehliyet diye halka siyaset yaparsanız bu asil millet de sizlere şunları soracaktır ve sizleri iddialarınızla yargılayacaktır.
1-Neden kul hakkı yemektesiniz? Bu siz yöneticilere özel bir hak mıdır?
2-Niçin yalan söylüyorsunuz? Yalan İslam’ın yasaklarından değil midir?
3-Neden iftira ediyorsunuz? İslam bu eylemi yasaklamamış mıdır, yoksa sizin beriniz mi yok?
4-Niçin kamu malını emredildiği şekilde kullanmıyorsunuz? İsrafın dindeki yeri nedir?
5-Memur alımlarında neden soru hırsızlığı yapıyor/yaptırıyor/ yapılmasına göz yumuyorsunuz?
6-Niçin emaneti ehline vermiyorsunuz?
7- Neden liyakatı göz ardı edip benim adamım, benim yandaşım siyaseti uyguluyorsunuz? İslam işi ehline ve layık olana verin demiyor mu?
8- Dinin direği ADALET değil midir? Mahkemelerde “El adlü esasül mülk” Adalet mülkün temeli yazmıyor mu? Adaletin kestiği parmak acımaz inancından, adalet mi var algısına neden ülkeyi getirdiniz? Toplumun adalete güveni neden % 12’lere kadar geriledi ve dünya sıralamasında pek çok Afrika ülkesinin de gerisindeyiz?
9- İslam şeffaflığı emrederken, siz neden sorulan sorulara “Devlet sırrı” ya da “ticari sır” koruması arkasına sığınarak cevap vermekten kaçmaktasınız? 128 milyar dolar nerede sorusuna toplum tatmin edici bir yanıtı neden vermiyorsunuz?
İslam’a göre yöneticilere bu soruları sormayanlar/soramayanlar Münafıktır.
Bu sorulara gereken doyurucu cevapları vermeyen/veremeyen yöneticilerde İslam’dan uzaktır.
Sizlerin söylemlerinize bakıp, inananlar; eylem ve uygulamalarınızı görünce önce bir hayal kırıklığı yaşamakta; ardından da İslam’dan soğumaktadırlar.
Ve sizden çekinerek sizlere b soruları sormaya cesaret edemeyenler hızla sizden ve söylemlerinizden uzaklaşmakta ve sizi gıyabınızda: “Bunlar nasıl Müslüman, bu nasıl Müslümanlık” diyerek sizi sorgulamakta ve yargılamaktadırlar.
Darılıp kızmayın ama İslam, bugünkü kadar böylesine bir uygulamayı da, zulmü de görmedi.
Böylesine bir darbe ve yıkımda yaşamadı!
Amaç nedir?
Esen kalınız. Nazım PEKER