Fransa Büyükelçiliği Ataşesi Vincent Brousse’un hafta başında Eskişehir’e bir günlük gezi yapmıştır. Brousse, hem Eskişehir’i gezerek kent hakkında bilgi sahibi olmuş, hem de iki eğitim kurumunu ziyaret ederek okullarda verilen Fransızca eğitimi ile ilgililer ile görüşmelerde bulunmuştur. Fransa Büyükelçiliği’nin desteği ile okullarda ve Eskişehir’de yapılabilecek çalışmalar ve işbirlikleri hakkında görüşmeler yapmıştır.
Bir Eskişehirli olarak görüşmelerde neler gündeme geldi bilemem. Ama bildiğim, aşağıda paylaştığım konular gündeme gelmemiş olsa gerek. Gelen bir misafir de olsa, aşağıdaki gerçeklerden bazılarının gündeme getirilmesi mümkündü. Bu gerçekleri Türk kamuoyunun ve ziyaret ettiği okulların yöneticilerinin bilmesinde yarar olduğu için yazıyorum.
Paris’te 1985-1990 döneminde OECD Daimi Temsilciliği’nde Planlama Müşaviri olarak görev yaptım. Fransızları yakından tanırım. Eşim Op. Dr. Sena Karluk (Dirimtekin) göz ihtisasını Paris’te yapmış, ve Fransız hocalarının ayırımcılığına maruz kalmıştır. Fransa’da 29 Ocak 2001’de çıkan yasayla 1915 Olayları “sözde soykırım” olarak kabul edilirken, bunu reddedenleri cezalandırmaya yönelik 2012’deki yasa Anayasa Konseyi’nce ifade özgürlüğüne aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Geçek şudur. Uluslararası bir mahkeme kararı olmadan hiçbir ülke Türkiye’yi ve Türkleri soykırım yapmakla suçlayamaz. Lahey Uluslararası Adalet Divanı, 2007’de Srebrenitsa ve civarında yaşananları “soykırım” olarak nitelendirmiştir. Sırp komutan Ratko Mladic, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi Srebrenitsa Soykırımı’nından suçtan müebbet hapse mahkum edilmiş, 2016’da da “Bosna Kasabı” olarak bilinen Bosnalı Sırpların eski lideri Radovan Karadzic‘e Srebrenitsa soykırımı dahil 10 ayrı suçtan 40 yıl hapis cezası verilmiştir.
Bugün 11 Temmuz bu katliamın yıldönümüdür. Avrupa’nın ortasında 10 bine yakın sivil kadın, erkek ve çocuğun katledildiği Srebrenitsa her yıl 11 Temmuz’da törenlerle anılmaktadır. Bosna – Hersek’in Srebrenitsa kentinde en az 8.372 kişi Ratko Miladiç komutasındaki ağır silahlı Sırp ordusu tarafından öldürülmüştür. Ne Birleşmiş Milletler’in Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan etmesi ne de kentte bulunan 600 Hollanda Barış Gücü askeri katliama mani olmamıştır.
Bu insanlık dışı katliamlar karşısında suskun kalan Fransa, yasalarınca suç sayılmadığı halde 2 Haziran‘da tarih dersinde öğretmeninin anlattığı Ermeni tezlerini ve sözde Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmeyen Türk asıllı lise öğrencisi Altay, hapis tehdidi, sindirme ve radikalizmle ilişkilendirilme girişimleriyle karşı karşıya kalmıştır.
Bourgogne-Franche-Comte bölgesinde yaşayan Altay, öğretmeninin 2 saatlik dersin bir saatini tamamen Ermeni iddialarına ayırdığını ve 40 dakika boyunca “Türklerin Ermenileri, sivilleri öldürdüğünü” açıklamıştır. Türk öğrenci, hapis ve para cezasıyla korkutulduktan sonra istihbarat birimleri tarafından sorguya alınarak “Müslüman mısın, dinini yaşıyor musun, namaz kılıyor musun?” gibi sorular yöneltilmiştir. )
“En sonunda dayanamadım, sakince ‘Delil var mı?” diye sordum. Öğretmen, bana sinirlenerek ‘Buna nasıl itiraz edebilirsin?‘ dedi. “Ben de sakince bildiklerimi anlattım. Bir öğrenci daha üzerime bağırarak geldi. Ben yine sakinliğimi korudum” ifadelerini kullanan Altay, öğretmenin kendisini iddialara itirazı nedeniyle hapis cezası almakla korkuttuğunu belirtmiştir. Altay, babasına 4 Haziran Cuma gününe randevu veren okul yönetiminin kendisini “Ermeni soykırımını reddetmek” ile suçladığını, 1 yıl kadar hapis yatabileceğini söylediklerini dile getirmiştir.
Fransa’da bunun yasalara göre suç olmadığını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlamayı mecbur tutmadığını gördüğünü açıklayan Altay, 9 Haziran’da da istihbarat birimi tarafından ifadeye çağrıldıklarını söylemiştir. Altay, istihbarat birimlerinin, annesinin kardeşlerinin ismini sorduğunu, sosyal medya hesaplarını ve şifrelerini aldığını belirtmiştir
Baba Aydın, öğretmeninin Altay’ın yaptığını suç olarak nitelemesi üzerine, “Madem suç, disiplin cezası verin, 2 hafta okuldan uzaklaştırma cezası verin” dediğini, müdürün veremeyeceklerini söylediğini açıklamış, “O günden bu yana bunalımdayım. Çok endişeli olduğum için işyerimden de izin verdiler. Oğlumun psikolojisi bozuldu. Fransa’da kimse bize destek çıkmadı bu konuda, sadece iş arkadaşlarım destek oldu. Fransa yönetiminden kimse beni aramadı” demiştir.
6 Kasım 2020 tarihinde de Fransa’nın Albertville şehrinde yaşayan 10 yaşındaki 4 Türk çocuk, okullarında Hz. Muhammed’e hakaret içeren karikatürler ve öldürülen öğretmen Samuel Paty ile ilgili gerçekleştirilen bir tartışmanın ardından polis tarafından karakola götürülmüştür. Radikalleşme eğilimlerinin olup olmadıklarının tespit edilebilmesi için 11 saat boyunca sorgulanmışlardır.
Çocuklardan birinin babası şu açıklamayı yapmıştır: “Sabah saat 7’den önce, 10 maskeli polis neredeyse kapıyı kıracak şekilde çaldı ve eve uzun namlulu silahlarla girdi. Duvar süslemelerinin fotoğraflarını çektiler, bütün evi arayarak ipucu bulmaya çalıştılar. Çocuğumuzu daha sonra gelip almamızı istediler.”
Çocuğumuzu almaya gittiğimizde de “Dinsel inançlarımızla ve Macron ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki gerginlikle ilgili ne düşündüğümüze ilişkin sorular sordular. Herkes ailemizi tanıyor. Okul bizi çok iyi tanıyor; aynı okula giden birkaç çocuğumuz vardı. Radikalleşme eğilimi olsaydı herkes bilirdi” demiştir. Albertville polisi, sorgulanan dört çocukla ilgili bilgi vermemiş, ebeveynler, polisin kendilerine çocuklarının gözaltına alınma nedenlerine ilişkin belge vermeyi reddettiğini söylemişlerdir.
Fransa, sözde Ermeni soykırımı yasası çıkaran ülkedir.
Fransa, Türkiye’nin Paris Büyükelçisi’nin ASALA Emeni terör örgütü mensuplarınca katledilmesini önleyememiş ülkedir.
Fransa, Sevr Anlaşması’nın imzalandığı Sevres Porselen Müzesi önüne, Ermenilerin sözde soykırım anıtı dikmesine izin veren ülkedir.
Fransa, Paris’te Kanada Meydanı’na Kütahyalı Ermeni müziklog Gomidas veya gerçek adıyla Soğomon Kevork Soğomonyan adına anıt dikerek Türkleri sözde Ermenilere soykırım yağmakla suçlayan ülkedir.
Fransa, anayasasını değiştirerek Avrupa Birliği ‘ne katılma aşamasına gelen bir aday ülke için (Türkiye için) referandum yapılmasını öngören ülkedir.
Fransa, Paris’in en küçük sokağına Ankara (Rue d’Ankara, 148 metre)) ismini verirken Paris’in en uzun caddelerinden birine Constantinopolis Caddesi (488 metre) adını veren ülkedir.
Fransa, zaman zaman ilişkileri yumuşatmak için Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu gibi önde gelen kişilere “Legion d’Honneur” madalyası vererek Türk halkının güvenini kazanmak isteyen ülkedir. Hisarcıklıoğlu’nun, Fransa’dan böyle bir nişan almaktan büyük onur duyduğunu açıkladığını da burada belirtmekte yarar vardır.
Senegal’li bir bakan, İtalyan yazar Corrad Augias, Suriye Cumhurbaşkanı Esad, ile eski YÖK Başkanı Prof. Teziç 2004’te aldığı Légion d’Honneur nişanını bir mektupla büyükelçiliğe iade etmişlerdir. Birlikte görev yaptığımız eski Bakanlardan rahmetli Kamran İnan, Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Francois Mitterrand tarafından kendisine verilen nişanı bir mektup ile Fransa’nın Ankara Büyükelçiliğine göndermiştir.
İnan mektubunda, ”Fransız Parlamentosu’nun ve hükümetinin memleketemine karşı aldığı düşmanca kararlardan sonra, daha önce Cumhurbaşkanınız Francois Mitterrand’ın bana verdiği Legion d’Honneur nişanını muhafaza edemeyeceğimden ilişikte size iade ediyorum” ifadesine yer vermiştir.
Yukarıdaki gerçeklerin tamamı olmasa bile bir kısmı Fransa Büyükelçiliği Ataşesi Vincent Brousse’un yüzüne karşı açıklanabilirdi. Acaba davet edenler sayın Cumhurbaşkanı gibi “hamdolsun hiç gündeme gelmedi” demiş olabilirler mi?
.
OYNAT 00:47
Bir yanıt yazın