ETHEM EFENDİ CADDESİ İSMİNİ KİMDEN ALIR?

Ethem Efendi Caddesini hepimiz biliriz. Şemsettin Günaltay Caddesi ile Bağdat Caddesi arasında uzanır. Erenköy Semtinin ana caddesidir. Kadıköy ilçesinin en prestijli caddelerinden biridir. - ethemefendi
ETHEM EFENDİ CADDESİ İSMİNİ KİMDEN ALIR?

Ethem Efendi Caddesini hepimiz biliriz. Şemsettin Günaltay Caddesi ile Bağdat Caddesi arasında uzanır. Erenköy Semtinin ana caddesidir. Kadıköy ilçesinin en prestijli caddelerinden biridir.

Peki bu güzel cadde ismini kimden alır? Hezarfen Şeyh İbrahim Ethem Efendi, 1829-1904 yılları arasında yaşamış, marangozluktan mühürcülüğe, matbaacılıktan mimarlığa pek çok alanda başarı kaydetmiş, mucit bir kişi.

Şeyh Sadık Efendi’nin oğlu Edhem Efendi, 1829’da İstanbul Özbekler Tekkesinde (Üsküdar) dünyaya gelmiştir. İlk tahsilini mahalle mektebinde yaparken, aynı zamanda babası ve amcasının yanı sıra; Buhara’dan dergah’a gelen seçkin alimlerden de muhtelif dersler almıştır. Türk, Arap, Fars ve Çağatay dillerine şiir yazacak kadar vakıftı. İlerlemiş yaşına rağmen merak sardığı hat sanatını Çarşambalı Arif Bey’den icazet almak suretiyle halletmiştir.

Onun fen ilimlerine bilhassa hendese ve kozmoğrafyaya olan fazla merakından dolayı meşhur matematikçimiz Salih Zeki Bey ve Galip Paşa, Hocaefendi’yi sık sık ziyaretine gelirlermiş.

Edhem Efendi, Şeyhlik makamını oğlu sadık efendiye bırakarak, büyük bir erdemlilik örneği gösterdi. Kendisi de ibadet haricindeki vaktini, ilim ve sanata hasretmiştir.

Doğramacılık, marangozluk, oymacılık, hakkaklık, mühürcülük, makinecilik, matbaacılık, tornacılık, demircilik, tesviyecilik, mimarlık gibi fen ve sanatlarda, kabiliyet ve hususi çalışmalarıyla ihtisas sahibi olmuştur. Kitap okumak ve dergahın altındaki iş odasında eserler vücuda getirmek suretiyle vaktini değerlendirirdi.

Ebruculuk ise onun en ziyade meziyetlerindendi. Hatta dergahın birçok ihtiyacını yaptığı sanat eserlerini satarak temin ederdi. Asalak vari anlayışı hiç kabul etmezdi. Zaten Hezarfen ismini de bu çok fazla meşguliyet kesbettiği işlerden dolayı almıştır.1869 yılında Mithat Paşa tarafından Sultanahmet Sanat Enstitüsü Müdürlüğüne getirilmiştir. Memleketimizde ilk kurşun boruyu da orada kendisi dökmüştür. Daha sonra “Tamira-ı Aliye Müdürlüğü” ile Hicaz’a gönderilmiş. Kabe’nin ve Harem-i Şerif’in tamirinde vazife almıştır. Son derece mütevazi, hoş sohbet olan Edhem Efendi zamanında, Özbekler Dergahı, ilim ve sanat akademisi olup devrin alim ve sanatkarları ondan feyz almak için ziyaret ederlerdi.

Dergahın suyunu kuyudan kendi kendine çeken bir alet yapan Edhem Efendi 1867 yılında Paris sergisine katılmış ve madalya almıştır. Kendisine bir de “ocak körüğü” hediye edilmiştir. Almanya’da göndererek takdirname aldığı bir “sünnet makinesi” de zikredilmeye değer.

Merak sardığı okçuluğu en iyi şekilde öğrenerek 93 harbine gidenlere öğreticilik vazifesi yapmıştır.

Dergahta yaptığı bir sandala, gene kendisinin yaptığı “pervaneli buhar makinesi’ni” monte etmek suretiyle boğazda, pervane kuvvetiyle yüzdürmüştür. Pervane ve buhar makinesi plakası hala durmakta. Bu çalışmalar tersanede değil dergahta yapılmıştır. Avrupa’da pervaneli buhar makinesinin 1829’da yapıldığını düşünürsek olayın önemi biraz daha artıyor.

Öğrenmede sınır tanımayan Edhem Efendi kendi deyimiyle saatçilik hariç her şeyle ilgilenmiş. Nitekim Hac mevsiminde dergaha gelen bir Hintliden dokuma öğrenmiş, daha sonra nadide Hint kumaşları dokumuş, saraya da hediye etmiştir.

Eserlerinden elde kalan pek az bir kısmı, bugün torun çocuklarının oturduğu ve vakıflar idaresinin malı olan Üsküdar Özbekler Tekkesinde muhafaza olunmaktadır. Eserlerinin bulunduğu dolabın üstünde kendinin yazdığı şu beyit bulunmakta: “Nakışlar dolapta saklıdır, yapan da toprakta gömülüdür”.Meşhur Washington sefiri (büyükelçi) merhum Münir Ertegün’ün dedesi olan Edhem Efendi’yi realist resim akımının bizdeki öncülerinden olan Zekayi Paşa, sohbetlerine devam eder. Bir gün dikkatle kendine baktığını görünce “niçin dikkatli bakıyorsun” der. Zekayi Paşa; “Efendim resmini yapacağım da ondan, özenle bakıp evde çizeceğim” diyor, “O halde burada çiz” der. Oracıkta tek resmi olan fotoğrafı çizer.8 Ocak 1904 Cuma gecesi, yatsı namazı arasında üç ihlas, bir fatiha okunurken “amenna ve saddakna” (inandık ve tasdik ettik) dedikten sonra secdeye kapanan ve bir daha kalkamayan Ethem Efendi ertesi gün Dergah’ın haziresine defnedilmiştir.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir