“BAZILAA YİYOLAA, İÇİYOLAA, Bİ TÜÜLÜ DOYEMEYYOLA …”
Dr. Noyan UMRUK
Bizim Davazlı böyle “deyyo”…
Ve devam ediyor: “ Poosiyonlaa da küçümencik yabıveesek doyuveeceklee mi ne deyyon be daayı…”
Ben de şöyle “cuvap veriveedim yiyenime hemencecik …”
Hikâye yeni değil. Belki de biliyorsundur; ama “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” ya… Ben hatırlatayım dedim.
*
Efenim bir zamanlar New York’un “demokrat” bir valisi vardı.
Obama’nın has adamı, David Paterson…
*
Bu vali, beyzbol efsanesi Yankees’in taraftarı idi…
Beyefendinin en büyük zevki Yankees maçlarını, en kıyak koltuktan seyretmekti…
*
Gel gör ki, “şerefsiz, vatan haini” New York Post Gazetesinin, merak edeceği tutuverdi…
Yankees Kulübü’nü arayıp, vali’nin kaç bilet aldığını,parasının ödenip ödemediğini soruverdi…
*
İlgili kurum, ABD bizim gibi “ileri demokrasi” ülkesi olmadığı, “kabile devleti” olduğu için, “Sana ne lan” diyemedi, durumu açıkladı: Yankees Kulübü, Vali’ye beş tane bilet vermiş, parasının ödenmemişti…
*Niye ödenmemiş? Vali’nin “Resmi görevli” olarak geleceği bildirilmişti. Resmi görevliden para alınmıyordu….
*Gel gör ki, “haysiyetsiz” New York Post gazetesi bu sefer neden bir tane değil de, beş tane bilet verildiğini merak etmiş, araştırmış; Vali’nin iki yardımcısına, oğluna ve oğlunun arkadaşına “avanta” bilet verildiğini ortaya çıkarmıştı…
*Utanmamış “vatan haini” gazete bir de bunu manşet yapmıştı…
Buyrun buradan yakın…
Manşetteki soru basit idi: “Avanta bilet rüşvet değil mi?”
*Vali tutuşmuştu…
Yankees’le temas kurup, parayı ödemek istediğini söylemiş. Orası “yalakalar devleti” olduğu için, Yankees kulübü “Reca ederim efenim, ödenmiş kabul edelim” dememiş; çünkü maalesef hesapları denetleniyordu; “Kredi kartı numaranızı verin, biz çekelim” demiş idi.
*Ancak sayın vali ıkınmış, sıkınmış; maçtan önce değil, gazetenin manşetinden sonra mecburen ödemek zorunda kaldığı anlaşılacaktı…
*Hal çaresi?
“Çek vereyim!” demiş.
“Okey” demişler… Ancak uyanık demokrat ya, bir cinlik yapmış, çekin üzerine eski tarih atmış. Maçtan önceki bir tarih… Sonra da bir basın toplantısı yaparak, “İftira atıyorlar… İşte ödediğim çek” diye bağırmıştı göğsünü gere gere…
*
Gel gör ki, “Ahlaksız” New York Post’un manşeti ihbar kabul edilmiş; “Badem” polisler devreye girmiş. Çek, adli tıp tarafından incelenmiş; mürekkep testi ile, çeke atılan tarihin çakma olduğu anlaşılmış. “Alçak” New York Post yeni manşeti atmıştı: “Vali yalan söylüyor!”
*
Hayda, bu kez de New York Eyaleti “Dürüstlük Komisyonu” devreye girmiş…
Orası bizim gibi temiz bir “ileri demokrasi” ülkesi olmadığı için, böyle saçma sapan komisyonları var işte…
Toplanmışlar, 62 bin 500 dolar cezayla mağdur(!) etmişlerdi valiyi… 2 bin 500 dolar bilet parası, 60bin dolar yalan söylediği için!
*
İşin bizim aklımızın alamayacağı garip yanı… Dürüstlük Komisyonu’nun üyeleri, bizzat vali tarafından seçiliyor olması; “Koltuğumuzu ona borçluyuz, pisliğini örtelim, aklayalım” demeleri gerekirken bu haltı yiyorlardı … “Nankör” herifler!
*
Netice? Uçtu, gitti vali.
*
Obama çıkıp “Kefilim” falan demedi. Torba kanunlar falan da çıkarmadı. Yargıçları filan da değiştirmedi. Zaten başkan olarak böyle bir yetkisi de yoktu… Görevden alıverdi valisini. İnsan içine çıkamıyor artık…
*
Kabile devletlerinde böyle örnekler çooook… Örneğin; 1980’lerin ikinci yarısında İtalya’da Temiz Eller operasyonu sonucu 9 yıl hapse mahkum edilen, sonra da K. Afrika ülkelerinden birinde inzivaya çekilen, ünlü “Pentapartito- 5partili koalisyon hükümeti” başbakanı sabık ve müteveffa Craxi, kendisine avantajlı kredi sağlandığı için istifa eden Alman cumhurbaşkanı, kovuşturmalara uğrayan İspanya, Danimarka hanedan mensupları, başta Japonlar olmak üzere durmadan harakiri falan yapan Uzak Doğu politikacıları vesaire vesaire…
Bunlar ne biçim devlet, ne biçim medya, ne biçim hukuk be yaa… “ Biz bir türlü ağnayameyyoss gaari”