Yeryüzünde hiçbir iktidar dünyaya direk kalmadı.
Kazık çakmadı…
İyisi de kötüsü de çekip gitti.
Şimdiye dek bu yaşlı yeryüzü nice krallar, padişahlar, prensler, nice komutanlar, sultanlar, başkanlar gördü.
Bazıları umutsuzluk, sıkıntı, hastalıklar, acılar içinde yataklarında kıvranarak can verdi…
Bazıları ihtilallerle, darbelerle görevlerinden alındı… İpe çekildi, kurşuna dizildi…
Bazıları seçimle işbaşından uzaklaştırıldı. Servetini, itibarını kaybetti.
Özellikle kendilerini herkesten üstün, büyük ve kudretli görenlerin, gösterenlerin akıbeti hep karanlık ve hüzünle sonuçlandı…
Zamanla iktidarlar değişince yargı anlayışı, hukuk da değişti. Yargı, iktidara ve politikacılara bağımlı olmaktan kurtulup; gerçek ve doğru çizgisine girdi; işlemeye başladı.
Baskı altında tutulan, tehdit edilen hâkimler, savcılar özgürlüklerine kavuştular.
Bu değişim sonucunda geçmişte işlenen suçlar, haksızlıklar, kirli çamaşırlar ortaya döküldü.
Şimdiye dek AKP hep iktidardaydı. Ülkeyi dilediği gibi yönetti. Kimseye hesap vermedi. Kimse ona hesap sormadı, soramadı.
Ülkeyi “Tek adam rejimine” dönüştürdüler. Meclis karar verme, değiştirme, yasa çıkarma yetkisini ve özelliğini yitirdi. Sadece yukardan gelen emirleri uygulayan bir onay kurumu haline geldi.
Ve AKP sattı, savdı. Ülkede ne fabrika, ne arsa, ne orman bıraktı.
Yandaş müteahhitleri besledi. Trilyonerler yarattı…
Suriyeli mültecileri ülkeye doldurdu, millet aç susuz yaşarken onlara 40 milyar doların üzerinde para harcadı.
19 yıldan bu yana bu düzen böyle yönetiliyor…
Dile kolay… Tam 19 yıl…
Ve Atatürk Cumhuriyeti şimdi adım adım, yavaş yavaş, İslam cumhuriyeti olma yolunda ilerliyor.
Halk aç, perişan, işsiz yaşamını sürdürürken, vatan, “Kurtlar sofrasına” dönüştü.
Bakanlar, kendi bakanlıklarına kendi şirketlerinden mal satın aldılar. Onlar zenginleşirken vatandaş yoksullaştı.
Ülkeyi yönetenler, Çile çeken, garip gureba insanlara sabretmelerini; “Allah’ın onları sınadığını, direnmeleri gerektiğini, Allaha dua ederek, ondan yardım istemelerini” tavsiye ettiler.
Ama bir grup mutlu azınlık, yine çalıp çırpmaya, hırsızlığa devam etti.
Hz. Muhammedin; “Bana cennet gösterildiğinde, ahalisinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm” dediği rivayet olunur… (Buhârî, Rikâk, 16).
Bu yönetimi ve kötü gidişatı gören vatandaşlarımız iktidar değişikliğinden, “Kurtuluştan” umudunu kestiler. Bozuk düzene ve yönetime teslim oldular.
Baskıya, zulme, her çeşit sömürüye boyun eğdiler.
“Böyle gelmiş, böyle gider, bizi kimse kurtaramaz artık” dediler ve hak aramayı, adaletsizliklere, hukuksuzlara direnmeyi terk ettiler.
Sonsuza dek bu iktidarın babadan oğula ve yandaşlara geçeceğine inanmaya başladılar.
Ama yanıldılar.
Çünkü geçmişe, tarihe baktıkları zaman göreceklerdir ki iktidarlar zamanla değişir, adalet yerini bulur ve soygunun, talanın, halka yapılan zulmün hesabı mutlaka sorulur.
Devletlerde belgeler asla kaybolmaz, yapılanlar asla unutulmaz…
Adalet suçluları yargılamayı yetiştiremese bile ya da suçlular bir fırsatını bulup, kaçsa bile, tarih asla onları affetmez tüm ihanetlerini, hırsızlıklarını ortaya döker. Anlatır. Gözler önüne serer.
Günümüzde gözetilen, desteklenen, beslenen bazı itibarlı, imtiyazlı yani ayrıcalıklı çevreler yaslandıkları iktidara güveniyorlarsa eğer çok çok yanılıyorlar.
Çünkü sonsuza dek yönetimini sürdüren kalıcı bir iktidar yeryüzünde yoktur. Olmamıştır.
“Onlar, beğenseler de beğenmeseler de bu düzen böyle devam edecektir” diyenler ise daha çok yanılıyorlar.
Nitekim muhalefetin 19 yılda yapamadığı sarsıntıyı, depremi, bir Sedat Peker 19 günde gerçekleştirdi… Ortalık Çarşamba pazarına döndü.
Sonuç: AKP bitmiştir, tükenmiştir. Karanlık, kapkaççı dönem kapanmak üzeredir.
İğneden ipliğe, samana varıncaya dek her şeyi dışarıdan alan ve hiçbir şey üretmeyen bu iktidarın artık gitme zamanı gelmiştir.
Muhalefet kolları sıvamalı, bu çöküş sürecini hızlandırmalıdır. Kuru gürültüyü bırakıp, İktidarı seçime zorlamalıdır…
Halk tek adam yönetiminden, baskıdan, şiddetten, fakirlikten, işsizlikten, üst üste gelen büyük zamlardan bıkmış, usanmıştır artık.
Onu alaşağı etmenin zamanı gelmiştir…