ROBOTLAŞTIRIP SÜRÜLEŞTİRİLEN İNSANI VE TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN TEHLİKELER..
Tüketim toplumundaki bireylerin(!) birçoğu dayatılan kültürel kalıpların kendisine sunduğu kişiliği tümüyle benimser ve öz kimliğini bırakır,kendi olmaktan çıkar. Böylece kendinden beklendiği üzere tıpkı diğerleri gibi insancıklar olurlar. Böylece ortak kimlikte buluşanlarla birlikte ‘Ben’ ile dünya arasındaki tutarsızlık ve onunla birlikte de bilinçli yalnızlık ve güçsüzlük duygusu ortadan kalkar. Kendi benliğinden vazgeçen ve robotlaşan kişi diğer robotla özdeşleşir. Ve artık kendini yalnız hissetmez, kaygı duymaz. Çünkü: Kendi benliğini yitirmiştir.
Çoğunluk kendisini düşünme, hissetme ve dilediği gibi davranma özgürlüğüne sahip bireyler olarak düşünür. Aynı zamanda bu düşünce, duygu ve istemlerin “kendisine ait” olduğuna içtenlikle inanır.
AYNILIKLARI ÖZGÜR DÜŞÜNCE SANMAK
Halkın büyük çoğunluğu, özellikle siyasi konularda, aynı şeyleri söyler. Sosyal medyada aynı şeyleri paylaşırlar.
Hepsinin de X konusunda savundukları düşünceler birbirinin aynısıdır. Ve hepsi bu fikirleri kendilerinin özgün düşüncesi sanırlar. Gerçekte bu fikirler başta takipçisi oldukları sosyal medya fenomenleri(*)nin, izledikleri televizyonlardaki konuşmacıların, okudukları gazetelerdeki yazarların düşünceleridir. Bu düşünceleri içselleştirip papağan gibi tekrar edip dururlar. Sadece düşünceleri değil, duyguları da aynıdır. Hatta yiyip içtikleri, giydikleri bile birbirine benzer. Siyaseten hepsi aynı politikacıyı sever, hepsi aynı politikacıya kızar ve aynı politikacıdan nefret eder. İzlediği televizyonlar da, okudukları yazarlar da hep aynıdır. Türkiye’nin ve dünyanın sorunlarına bakış açıları ve çözümleri de aşağı yukarı aynıdır. Gerçekte bu tam teslimiyettir.
Bu robotlaşmaya sürüleşme de denebilir. Sürüye katılan koyunlar da özgürce dolaşmaktan vazgeçer ve sürüye katılarak kendilerini güvende hissederler. Çoban nereye derse, oraya giderler. Çünkü çobanın kararını kendi kararları sanır. Bunun da ayırtında değillerdir.
Özgürlükten kaçanların bazıları da dini cemaatlere katılır. Cemaatler onlar için tam bir sığınma evidir. Bağlandıkları şeyh ne derse doğrusu odur diye kabullenirler. Şeyhin düşüncelerini o denli benimserler ki bunları kendi özgün fikirleri sandıklarından şiddetle savunurlar.
Özgürlükten kaçanların ortak, temel özelliği eleştirel düşünceden uzaklaşmış olmalarıdır.
Eleştiri yok, araştırma yok, sorgulama yok, peşin kabul ve benimseme vardır. Öylesine benimserler ki başkasına ait olduğunu unutup kendi özgün düşünceleri sanırlar. Kıyasıya savunurlar.Bu nedenle tartışmadan çok ağız dalaşına(münakaşaya ) meyilli olurlar.
Eleştirel düşünceden uzaklaşan kişinin özgün düşünce, duyumsama ve arzuları da törpülenip kaybolur. Bunların yerini, katıldığı sürünün veya bir parçası olduğu robotlar topluluğunun düşünce, duyumsama ve arzuları almaktadır.
Emperyalizm, (tüketim insanı haline gelen) robotlaşan böyle sürüleri kolaylıkla kullanabilmekte. Hatta milletine ihanet edecek duruma getiribilirler. Közkaman ve mankurtlar bunların içinden çıkar. (1)
Türkiye özelinde yazmak gerekirse…
– FETÖ terör örgütünün 15/16 Temmuz 2015 gecesi kalkışmasında yaşananlar bunun en yeni,en iyi örneğidir.
Robotlaşmış, sürüye dönüşmüş, emperyalizmin piyonu haline gelmiş, sahte Atatürkçülerden, sahte milliyetçilerden, sahte solculardan, sahte dindarlardan bu ülkeye bugüne kadar hayır gelmediği gibi büyük zararları da olduğu malum.
Türkiye’nin özgür,bağımsız geleceği için özgürce eleştirel olarak düşünebilen, “Müdafaa-i Hukuk” ve “Hakimiyet-i Milliye” ülküsünü benimsemiş yurttaşların birlikteliği ile oluşacak kadrolara gerek vardır.
Bunun ön koşulu Feridun Andaç’tan alınmış ödünç sözcüklerle “Arayıp inceleyip sorup sorgulamak için okuma zamanı yaratabilen; bir avuç tuz verene boyun eğmeyen, kendi tuzunu tuz kayasından koparan “ okurlar olmaktır.
(1 ) https://www.turkcenindirilisi.com/mankurtluk-mu-kozkamanlik-mi-makale,154.html
(*)Sosyal medya fenomeni: Birçok insan tarafından paylaşımlarına ilgi duyulan, paylaşım ve fikirlerinin sosyal medya kullanıcılarının beğendiği insanlardır diyerek anlaşılır bir tarif yapabiliriz.
Not: Bu yazı Eyüp S. Karakaş’ın Özgür düşünce ve robotlaşma yazısından alıntılar olan bir derlemedir