Sizleri temin ederim ki, bu günlerde ülkemin her kesiminde konuşulan, organize suç örgütü liderinden ayda $ 10.000.00 maaş alan siyasetçi ben değilim. Kişinin isminin karanlık işlerin organize edildiği yer altı dünyasının isimleri ile beraber anılması bile, insanı rahatsız etmeye yetmektedir. Bazı yasa dışı işleri yaptırmak için kişiler, organize çetelere para verir, onlara yaptırırlar. Çek senet tahsil örgütü gibi. Ancak böyle organize çeteler, bazı siyasilere ücret veriyorlarsa, bu konunun altında ülkeyi yönetenlerden taviz beklerler. Bunun içinde onlara aylık maaş adı altında rüşvet verdikleri olur.
İş hayatım boyunca çantalar dolusu para taşıdığım zamanlar olmadı desem, doğru bir ifade olmaz. Ancak benim iş hayatımda, yasal yaptığımız işlerde, bavul dolusu para taşıdığım oldu.
Bundan kırk sene evvel 1979 senesinde Emniyet teşkilatına vermiş olduğumuz mal ve hizmet için kestiğimiz fatura oldukça yüklü idi. Bu mal ve hizmet karşılığı kesilen faturanın bedelini Kurtuluş semtinde, Kurtuluş caminin hemen arkasında bulunan emniyet teşkilatının bir biriminden ödeme yapılacağı söylenmişti, İç İşleri Bakanlığı tarafından. O gün erkenden Kurtuluşa gittim. Ne de olsa benim büyüdüğüm mahalleydi. Yıllarca emniyetin o binasının karşısında oturmuştuk. Ödemeyi yapacak kişinin odasına çıktım, görevli buyur etti, beni içeri aldı. Oturduğu koltuğun arkasında duvara monte insan boyu büyüklüğünde kocaman bir kasa vardı. Görevli memur, kasanın önündeki düğmeleri çevirdi ve kasayı açtı. Gözlerim yuvalarından fırlamıştı. Kasa alttan tavana kadar destelerle para dolu idi.
Bana fatura toplamını sordu. Sonra kasadan desteleri çıkararak toplamı masaya yatırdı. Fatura bedelinin tamamını masaya koyduktan sonra, bedelin benim tarafımdan teslim aldığına dair bir imzamı istedi. Bende yazıp imzalamıştım. Orada oturup saymamın doğru olmadığını düşündüm. Hayatımda, o güne kadar, bu miktarda parayı bir arada görmemiştim. Yanımda getirdiğim büyük torbaya anca sığmıştı. O tarihte bir çok soygun vakaları olduğundan , bankaya kadar bir refakatçi emniyet mensubu rica ettim. Caminin oradan bir taksi çağırdılar, arkaya ben oturdum, önde koruyucu, doğru Kızılay’daki çalıştığımız bankaya yol aldık. Hayatımda bu kadar korkulu dakikalar yaşamamıştım. Bankalarda soygun yapıldığı günlerin içinde, böyle bir miktar parayla bir yere gitmenin verdiği bir heyecanla, kalbim nerdeyse duracaktı. Bankanın önüne geldiğimizde, koruyucu ile beraber taksiden çıktık, Bankanın içine kadar memur bana eşlik etti. İçeri girdikten sonra , beni bırakıp geri taksiye gitti. Bende doğruca banka müdürünün odasına kendimi attım.
Banka Müdürü Soner’e ‘ Bu torbayı sayıp almadım, ama toplamın şu bedel olması gerek’ diye çuvalı Soner’e uzattım. O tarihte para sayma makinası olmadığından, odasına bir iki vezne memurunu çağırdı, ve paraları saymalarını istemişti. Hayatımda çuvalla parayı ilk defa o tarihte taşımıştım.
Ama sizi temin ederim 10 milyon dolar rüşvet konusunda da benim hiçbir alakam yoktur. Nasıl olsun, kimseye rüşvet ne teklif ettim, nede bu güne kadar rüşvet kabul etmedim. Bir tarihte Ana Vatan Partisinin iktidarı döneminde bir çok tanıdığım Bakan vardı. Milli Savunma Bakanı, Tarsus Amerikan Kolejinden sınıf arkadaşımız Ercan’dı. Kendisini Metin’le beraber nezaketen ziyaret ettiğimizde, ‘Ercan, sen Büyük Elçisin, ne anlarsın Milli Savunma konusundan’ demedik ama onu ima etmiştik. Hatta birde Maliye bakanı arkadaşımız vardı. Milli Piyango konusunda, bazı kurumlara esnek davranmasını isteyen Parti Başkanının ricasını geri çevirince, arkadaşımız Bakanlıkta bulunan, makam masasındaki şahsi eşyalarını toplamak zorunda kalmıştı. Siyaset, kuralları olmayan, anlaşılması güç bir oyun sistemi. Siyaset içinde dönem dönem öyle oyunlar oluşmakta ki, mantığını anlamanıza ömrünüz bile yetmez. Ancak oynanan bütün oyunlar düz bir mantık doğrultusunda yol alır. ÇIKAR ve MENFAAT e bağlı organize işler.
Şunu da tekrar etmek zaruretini duymaktayım, Merkez Bankasının kaybolan veya buhar olan 128 milyar dolar rezervi konusunda uzaktan yakından bir alakam yoktur. Yalnız dikkatimi çeken bir ufak detay ise, Merkez Bankasının 128 milyar dolar rezervinin kaybolduğu ortaya çıktığında, Maliye Bakanı istifasını sessizce sosyal medyadan duyurup, Saraya istifa mektubunu bile sunma gereğini duymaması, sizi endişelendirmiyor mu ?
Ülkemde olumsuz gelişen bütün karanlık işlerde mutlaka ülkeyi yönetenlerin haberi olması gerektiğine inanırım. Yoksa ülkenin istihbarat teşkilatının çalışmadığı düşünülür ki, böyle bir gerçek, vahim neticeler doğurur.
Bu gidişatın hayırlara vesile olacağını ben şahsen düşünmüyorum, ülke insanlarının da düşünmediğine inanmaktayım. Bu nedenle ülkemin sandıkla güven tazeleyip, TEK adam idaresinden en kısa zamanda kurtulması gerektiği bir gerçektir, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer
Bir yanıt yazın