Rafael Sadi, Oda Tv’deki yazısında İsrail dış istihbarat teşkilatı Mossad hakkında Aaron j. Klein’in yazdığı Mossad Operasyonlarının Efendisi adlı çeviri kitabı çıkan Yusuf Süha Sonuç ile görüşmesini paylaştı.
R.S. Evet Yusuf Bey neden Mossad?
Y.S. İsrail Devleti, dünyada ve ülkemizde en çok ilgi çeken devletlerin başında gelmektedir. İsrail’in ise en dikkat çeken kurumu şüphesiz Mossad. Türkiye’de Mossad’a dair farklı yaklaşımlar söz konusu. Kimileri Mossad’u korku salan (fobi) bir örgüt olarak görürken bazıları Mossad’a hayranlık düzeyinde ilgi duyuyor. Mossad’ın geçmişte gerçekleştirdiği infaz ve Nazi üyelerini yakalama operasyonları heyecanla okunuyor, görsel yayınlar izleniyor. Siyasi yorumcuların çoğu Mossad’ın dünyadaki imajının güç kullanımından kaynaklandığını söylese de operasyonların arkasındaki bilgi temin etme ve operasyonu planlama aşamaları hep göz ardı ediliyor. Şunu da belirtmek gerekir ki, istihbarat faaliyetleri sadece tehlike arz eden birinin kaçırılması veya etkisiz hale getirilmesi değildir. İstihbarat dünyasında, istihbarat örgütlerinin hedef ülkelerin istihbarat teşkilatlarına, önemli kurumlarına sızabildiği ve yüksek düzeyli kişilerle güçlü ilişki sağladığı ve onları kendi saflarına çekebildikleri ölçüde başarılı olduğu kabul edilmektedir.
Mossad, Türkiye’nin de aşina olduğu bir istihbarat teşkilatıdır. Mossad’ın kurucu başkanı Reuven Şiloah, 1958 yılında (Türkiye’de Demokrat Parti döneminde) kendisinin planladığı “Periferi Doktrini” kapsamında “Türkiye-İsrail-İran (Şah dönemi) Arasında İstihbarat ve Güvenlik İşbirliğini” tesis etti. Türk başbakanı Adnan Menderes ile İsrail başbakanı David ben Gurion 29 Ağustos 1958 tarihinde Ankara Esenboğa Havalimanında bir araya geldiler ve “İstihbarat İşbirliği” resmen başladı. Hatta Tel Aviv’de, bugün Mossad’ın eğitim merkezi olarak kullanılan binalardan biri, o yıllarda “Periferi Doktrini” kapsamında Türk, İsrailli ve İranlı istihbarat görevlilerinin ortak merkeziydi: İsrailli istihbarat görevlileri “Beyaz katta”, Türk meslektaşları “Sarı katta”, İranlılar ise “Mavi katta” çalışıyorlardı. Binada dinlemeye karşı korunaklı toplantı salonları bulunuyordu ve istihbaratçıların kendi ülkeleriyle temas kurmalarını sağlayacak telsiz bağlantıları kurulmuştu. Türkiye, 27 Mayıs ve 12 Mart askeri darbelere şahitlik etse de bu ilişki hep sürdü. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Sezai Orkunt Paşa’nın da dediği gibi “Ankara’da o yıllarda bu ilişkiyi bilenlerin sayısı bir elin parmağını geçmezdi.” Periferi Doktrini’nin detaylarını merak edenler için Mart 2019’da kaleme aldığım “Periferi Doktrini Bağlamında Türkiye- İsrail İstihbarat İşbirliği” başlıklı akademik bir makalem mevcut. Türkiye’de bu konuda yazılmış en kapsamlı çalışma olmakla beraber internetten ücretsiz bir şekilde erişebilirsiniz.
Son dönemde Türkiye ile İsrail arasındaki kötü seyreden siyasi ilişkiye rağmen Mossad ve MİT arasında temasın devam ettiğini görüyoruz. Bu temas zaman zaman üst düzeyde dahi gerçekleşmiş. Hürriyet gazetesi ve NTV’nin haberlerine göre Haziran 2013’te Mossad Başkanı Tamir Pardo Ankara’ya geldi ve MİT Müsteşarı ile görüştü. Tamir Pardo’nun ailesi Türk Yahudisiydi. IŞİD terör örgütünün Suriye’de faal olduğu dönemde de iki ülke teşkilatlarının görüştüğü basına yansımıştı. İki teşkilatın Suriye ve İran konularında da fikir teatisinde bulunduğunu tahmin etmek zor değildir.
R.S. Bildiğim kadarı ile İbranice biliyorsunuz. Önceden “Eli Cohen Casus” kitabını İbraniceden tercüme etmiştiniz. Şimdi ise “Mossad Operasyonlarının Efendisi: Mike Harari” kitabını İbraniceden çevirdiniz. Neden İbranice yayınlanan Mossad hakkındaki kitapları tercüme ediyorsunuz?
Y.S.: Mossad’a dair kitapları İbraniceden tercüme etmemdeki maksat, kuşkusuz birincil kaynakları Türkçeye kazandırmaktır. Ülkemizde Mossad’a dair çokça eser var ancak nitelik bakımından tartışmalı haldeler. Neredeyse tamamı İngilizce ve birincil olmayan kaynaklardan istifade edilerek yazılmış. İbraniceden çeviri yaparken özellikle biyografik eserleri ön plana alıyorum. Biyografik eserlerde siyasi tarih anlatımı olmakla beraber topluma dair önemli bilgilere rastlamak mümkün. Önceki sorunuzun cevabında da belirttiğim gibi Mossad’a dair dünyada ve ülkemizde iki uç görüş var. Bu çevirilerle, Mossad hakkında net ve gerçekçi bilgiye ulaşmayı arzuluyorum.
R.S. En son İbraniceden tercüme ettiğiniz “Mossad Operasyonlarının Efendisi: Mike Harari” kitabının yazarı AARON KLEIN ve kahramanı ise MIKE HARARİ. İkisi hakkında da detaylı bilgiler verirseniz memnun olurum.
Kitabın yazarı Aaron Klein İsrailli gazeteci ve yazar. İsrail’in askeri istihbaratı AMAN’da çalışmış bir istihbarat görevlisi. Emekli olduktan sonra İsrail’in önemli gazetelerinde güvenlik konularında analiz yazıları kaleme aldı. Time dergisinin askeri ve istihbarat konularında yıllarca Kudüs temsilciliğini yürüttü. Yazılarıyla Mossad’ın operasyonlarına dair ilginç bilgileri ilk kez duyuran isim oldu. Temmuz 2016’da kanserden dolayı vefat etti.
Kitapta hayatı ve Mossad’daki kariyeri anlatılan Mike Harari’yi tanımlamak için tek kelimeyle “İsrail’in derin devleti” denilebilir. Mossad başkanları, gizli operasyonlar için İsrail başbakanlarının onayını alamadıklarında Mike Harari, siyasi görüşü ne olursa olsun başbakanları ikna eden bir isimdi. İsrail’in siyasetçileri ona tam anlamıyla güveniyor ve itimat ediyordu. İsrail Devleti kurulmadan önce savunma örgütü Hagana’da görev yapmış, İsrail Devleti’nin ilanından bir süre sonra Mossad’a dahil olmuştur. Periferi Doktrini bağlamında görev yapmıştır. Filistinli örgütlerin İsraillilere ve İsrail çıkarlarına yönelik saldırılarına cevap vermek için Mossad’ın infaz birimi “Kidon”u kurdu. Yıllarca Mossad’ın en gizli birimi olan Kayserya’ya başkanlık yaptı. Avrupa’dan Afrika’ya, Orta Doğu’dan Küba ve Panama’ya kadar geniş bir coğrafyada Mossad’in istihbarat görevlisi olarak çalıştı.
Mike Harari, 1972 Münih Olimpiyatlarında İsrailli sporculara yapılan saldırılara cevap olarak başlatılan ve meşhur yönetmen Steven Spielberg’in Münih (2006) filminde konu edindiği “Tanrı’nın Gazabı Operasyonu”nun mimarıydı. Gençlik Baharı Operasyonu (1973, Lübnan) ve Entebbe Operasyonu’nda (1976) istihbaratı sağlayan ekibin başında yine Mike Harari vardı.
İsrail güvenlik anlayışına “önleyici müdahale”ve “ortak güvenlik mekanizması” anlayışını getiren kişi oldu. Çoğu araştırmacı Mossad’ın caydırıcılık özelliğine kavuşmasının Mike Harari sayesinde olduğu konusunda hem fikirdir. Mossad Başkanları Meir Dagan ve Tamir Pardo kitap için önsöz yazdılar ve önsözde her ikisinin de belirttiği husus şuydu: “Mossad halen Mike Harari’nin mirasından istifade etmektedir.”
Emekli olmasına rağmen Mike Harari’nin “devlet görevi bitmedi.” Panama devlet başkanları Torrijos’un ve Noriega’nın yakın dostluğunu kazandı. Noriega’nın aracılığıyla Küba’nın efsanevi devlet başkanı Fidel Castro ile defalarca görüşmüş ve İsrail-Küba arasında gizli bir ilişki tesis edilmesi için çaba göstermiştir.
İsrail’in güvenlik anlayışının değişmesi ve gelişmesinde Mike Harari’nin etkisi üst düzeydedir. Bugün tüm dünya MOSSAD’ı caydırıcılık ve ürkütücü olma özelliğiyle tanımaktadır. MOSSAD’a bu sıfatı kazandıran isim ise kuşkusuz Mike Harari’dir.
Kitapta, Mike Harari ile Türkiye’yi kesiştiren husus ise Ankara’ya yaptığı ziyaretlerdir. “Mossad Operasyonlarının Efendisi: Mike Harari” kitabının, Mossad ve İsrail konularına ilgi duyan okuyucuların okuması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum.
Rafael Sadi
Bir yanıt yazın