Cehalet karşısında güçten düşme

Her şey küreselleşmeyi, dünyanın yeni düzeni sandığımız gün başladı. Oysa küreselleşme, çok uluslu şirketlerin ulus devletleri ortadan kaldırma ve yeni bir dünya devleti kurma projesiydi.

Çok uluslu şirketler, devletlerin pazarlarını, o devletlere, tabi olmadan kullanılması savaşıydı. Büyük ölçüde, çok uluslu şirketlerin amaçlarına ulaşmasıyla sonlandı.

Çünkü, çok uluslu şirketler ile iş birliği yapacak, bir işbirlikçi kitleye ihtiyaç vardı. Bu kitlenin, ahlaklı olması ve ulusunu savunması beklenemezdi.

Cehaletin gücünü kullanarak, ulusal pazarları özelleştirme ve devletin ekonomiden çekilme, dünya ticareti ile bütünleşme yalanlarıyla, devletin ekonomik gücü ve gelir dağıtımında ki adaleti kullanma imkanları, devletlerin elinden alındı. Sermaye sınıflarına ve onların işbirlikçilerine devredildi.

İlişkiler üzerinde, entelektüel üstünlük ve onun ahlaki baskısı, ortadan kalktı. Üstünlük, cehaletin ürettiği, istihbarat cemaatinin eline geçti.

Adalet artık adalet olamazdı. Her şey ve her ilişki, çok uluslu şirketlerin çıkarına göre düzenlenecekti. Ve bu düzenlemelerden, halkın haberdar olmaması gerekirdi. Öyle de oldu.

Devlet, yetkilerini, servet sınıfına devrederken, kronik kapitalizmin, militarist yapılanmasına da mecburdu.

Finans kapitalin, ahlak kurallarını yok sayarak, ortaya koyduğu ilişkiler ve yarattığı zihinsel yapı, mafyatik ilişkileri zorunlu kılıyordu.

Değişim sürecini yaşayan, ulus devlet, zaten kültürel ve ahlaki zaaf içindeydi. Ulus devletin ekonomi alanında boşalttığı ilişkiler, ister istemez mafyatik ilişkiler olmak zorundaydı.

Ulus devletten arta kalan ganimetin bölüşülmesinde, devlet eli olmayınca, ortaya çıkan boşluğu mafya dolduracaktı.

Ekonomik gücünü kaybeden devlete, sadece, çok uluslu şirketlere sattığı ulusal pazarların güvenliğini sağlamak kaldı.

Pazarın güvenliği, esas itibariyle çok uluslu şirketlerin güvenliği olması sebebiyle, bu güvenliğin, NATO ile birlikte sürdürülmesi zorunluluğu vardı.

Partili Cumhurbaşkanının NATO aşkı da buradan geliyordu. İktidarın dönüp dolaşıp, geldiği yerin, gene NATO olması, ülke pazarlarını tamamen çok uluslu şirketlere devredilmesindendir.

Çok uluslu şirketlerin Pazar güveliği neyi gerektiriyorsa, ulus devlet o gereği yerine getirmeliydi. Güvenlik örgütlenmesi pazarın güvenliğini koruyacak şekilde olmalıydı.

Bu güvenlikte, çalışanların taleplerini dillendirecek kuruluşlar olmamalıydı. Meclis olmamalıydı. Denetim olmamalıydı.

Geldiğimiz yer ve yapılanmamız çok uluslu şirketler ne istedi ise ona göre şekillendi.

Bizi bu düzenin içine getirenlerin, bu düzenden çıkarmak gibi bir isteklerinin olması beklenemez.

Bu düzende hiç kimsenin yerinde kıpırdamaması gerekir. Kıpırdarsa güçlü güvenlik güçleri derhal bastırır.

Demokrasi mi dediniz!

Çalışanlar örgütsüz. Karşısındakiler, tam bir, ceberut örgütlülük içindedir.

Yaşadığımız süreç budur.

18 Haziran 2021

Her şey küreselleşmeyi, dünyanın yeni düzeni sandığımız gün başladı. Oysa küreselleşme, çok uluslu şirketlerin ulus devletleri ortadan kaldırma ve yeni bir dünya devleti kurma projesiydi. - bulent esinoglu 1

Yorumlar

  1. Sesli Atbisey avatarı
    Sesli Atbisey

    Geldiğimiz yer ile çok uluslu şirketlerin ilgisi yok. Bizi bu duruma düşüren İslam dini ve de onun desteklediği cehalettir. Ulus devlet olmayan hangi ülke var? Japonya, Fransa İtalya, hepsi de ulus bunların. Ancak bizde cehalettin isimli kişi bizi yönetmekte bre. gerçekleri kimseler örtemez ki siz örtebilesiniz. Bakın bizde çökücüler var hem de ulusun malına mülküne çökenler kim onlar? Bizi yönetenler değil mi? Bu da İslamın ganimeti helal kılması sonucudur. Gerçek budur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir