Şimdiye dek paraya, mala, mülke bu kadar çok değer veren bir iktidar bu ülkeye gelmedi…
Hiçbir dönemde para, mal mülk bu kadar önem kazanmadı…
Para her şeyin önüne geçti. Onun yanında ahlak, hukuk bile değer yitirdi…
Savcılar, yargıçlar, yargı olaylar karşısında suspus… Denetim altındalar…
Elinde fener, gündüz gözüyle, Diyojen’in “ADAM” araması gibi biz de “ADALET” arıyoruz şimdi…
Ortalarda ne savcı ne hâkim var. Çekilmişler köşelerine… Sessizce olup biteni izliyorlar.
Yolsuzluk üstüne yolsuzluk… Hırsızlık üstüne hırsızlık sarmış dört bir yanımızı.
Üstelik bunu makam, mevki sahipleri yapıyor. Arayan, soran yok.
Kadın bakan, kendi bakanlığına mal satıyor. Hem de kendi işletmesinden, hem de piyasaya verdiğinden daha yüksek fiyatla…
Bakıyorlar ki iş çığırından çıkmış, pislikler ayyuka yükselmiş; olacağı yok, hemen görevine son veriyorlar.
Şimdi ortalarda görünmüyor…
Ama ne arayan, ne soran var…
Üstelik görevinden ayrılırken, devlet büyükleri, yaptığı hizmetlerden (!!!) dolayı onu teşekkürlerle, methiyelerle uğurluyorlar…
Ayrıca, bakanlarımızın çoğu bakanlıklarının yanında, aynı zamanda patron, iş, güç sahibi insanlar…
Mal, mülk, işletme gelirlerine sahipler. Bir taraftan da devletten maaş alıyorlar.
Örneğin, Sağlık Bakanının özel hastanesi, Milli Eğitim Bakanının özel okulu, Turizm Bakanının oteller zinciri var…
Yani para kazanma alanında hayli tecrübeliler…
Bir elleri yağda bir elleri balda, Bin Bir Gece masallarını yaşıyorlar…
Olan halka oluyor. Çileyi halk çekiyor…
Halk aç, sefil ve perişan…
İnsanlarımız şimdi iş, güç arıyor… Çünkü AKP, daha önceden sanayi kuruluşlarını, fabrikaları “Babalar gibi” sattı. Yerine yenisini de koymadı… İş alanı bırakmadı.
Şimdi sıra ormanlara, derelere, tepelere, hazinedeki altın satışına geldi. İkizdere’ye geldi. AKP’ye yüzde 80 0y veren halkın mağdur edilmesine geldi.
Ağaçları kesiyorlar. Dereleri kurutuyorlar.
Bir ağaç kaç yılda yetişiyor, biliyorlar mı acaba, haberleri var mı?
Ama onların umurunda bile değil…
Yeter ki yandaş müteahhit para kazansın… Servetine servet katsın. Daha da zenginleşsin…
Yeter ki 5’li çeteye kazanç kapısı açılsın. İş imkânı sağlansın…
Ama çiftçilerin traktörleri, öküzleri, tarlaları hacizde… Ziraat Bankası köylülere değil, patronlara milyarlarca lira kredi veriyor…
Esnafın dükkânı aylardan beri kapalı… Kimin umurunda?
İcra dairelerindeki karşılıksız çekler, dosya sayısı bir yıl öncekine göre ikiye katlanmış durumda.
Merkez Bankasının 128 milyar doları kayıp. Bu konuda hiç bilgi yok.
İktidar halkın sorunlarını çözeceği yerde boş ve gereksiz işlerle uğraşıyor. Şeriat devletinin temellerini oluşturmaya çalışıyor.
Örneğin içki satışını yasaklıyor.
İstanbul sözleşmesini feshediyor. Kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler ikiye, üçe katlandı…
Beysbol sopaları ile belediye başkanlarını dövüyorlar.
Ama bilmiyorlar ki bir gün o adalet, hak, hukuk onlara da gerekecek…
Cep telefonu ile polisin görüntülenmesini, ses kaydı alınmasını yasaklıyorlar.
Yani kısaca temel hak ve hürriyetlere kısıtlamalar, sınırlamalar getiriliyor.
Ama bu yol, yol değil.
Bu gidiş, gidiş değil.
Tarihin şaşmaz yargısı, mihenk taşı göstermiştir ki baskıyla, zulümle, korkutarak iktidarda kalınmaz.
İktidar olunmaz.
Bu yolu ve yöntemi seçenler eninde sonunda tarihin mezarlığında yerlerini alırlar. Ve alacaklardır.
Tarih, bu türden iktidarların kırık dökük mezar taşlarıyla doludur…
Bu, iki kere iki, dört eder kadar kesindir…
Bir yanıt yazın