Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO toplantısı için Brüksel’e hareketinden önce verdiği demeçle, Biden’la görüşmesinden sonra sözde soykırımı için “Hamdolsun, Hiç Gündeme Gelmedi” açıklaması birbiriyle çelişmektedir. “Görüşme alanımız çok geniş. Zira 24 Nisan, bizler için maalesef çok çok olumsuz bir süreç oldu. Böyle bir yaklaşımı tabii ki beklemezdik ama bu yaklaşım bizleri ciddi manada üzmüştür ve bunu gündeme getirmeden geçmeyi tabii doğru bulmamız mümkün değil. Zira Türkiye rastgele bir ülke değil. Türkiye, Amerika ile NATO’da müttefik bir ülke. İki müttefik ve bu iki müttefikin kalkıp da bu konuda NATO’yla yakından uzaktan alakası olmayan Ermeniler konusunda böyle bir yaklaşımın içerisine girilmesi bizi rahatsız etmiştir, üzmüştür. Tabii bunu hatırlatmadan geçmek mümkün değildir.” )
Biden’a hem bu iftiranın hesabı sorulmalı ve hem de kendi geçmişleri üzerinden cevap verilmeliydi. Biden’a en güzel cevabı aslında kendi vatandaşları vermiştir: “The biggest genocide in human history occur in Nazi Germany, but on American soil. 100 million Native Americans were slaughtered and lost their homeland” İnsanlık tarihindeki en büyük soykırım Nazi Almanya’sından yıllar öncesinde Amerikan topraklarında gerçekleşmiş, 100 milyon yerli Amerikalı katledilmiştir.
ABD’deki tehcirin amacı ile Ermeni tehcirinin amaçları aynıdır. Bu durumda ABD, Japon kökenli ABD vatandaşlarına soykırım suçu işlemiş olmuyor mu?
Tehcirin soykırım olabilmesi için organize bir planın varlığı ve yargı kararı gerekir. Yukarıda Mart 1942 tarihine ABD vatandaşları arasında yapılmış anketin sonuçları vardır. ABD vatandaşı olmayan Japonların Pasifik sahilinden uzaklaştırılmasına evet diyen Amerikalılar yüzde 93, ABD vatandaşı olan Japonların ise uzaklaştırılmasına evet diyen ABD vatandaşlarının oranı ise yüzde 59’dur japanese-internment-1942)
ABD Başkanları arasında ilk defa “soykırım” (genocide) kelimesini Başkan Ronald Reagen 22 Nisan 1981 tarihinde kullanmıştır. Fakat doğrudan Türkiye’yi hedef alarak bu söylemde bulunmamıştır. Biden Türklere iftira atan ilk ABD Başkanı olarak tarihe geçmiştir. Bundan sonra her 24 Nisan’da da soykırım derse ne olacaktır? Bugünden itibaren neler yapılması düşünülmelidir. Türk Milleti yapılmayan soykırım gibi bir insanlık suçu ile her 24 Nisan’da anılmayı hiç hakketmemektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekim 2014’e Joe Biden’ın “Cumhurbaşkanı Erdoğan, ki eski bir dosttur, bana dedi ki, siz haklıydınız, çok fazla insanın (Suriye’ye) geçişine izin verdik, şimdi sınırı mühürlemeye çalışıyoruz” sözlerine ilişkin olarak “Böyle bir şey söylediyse Biden benim için tarih olur” demişti. Biden’ın basına yansıyan açıklamalarından sonra Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç, “Trump’ın karşısındaki kimse onu seçerdim” diyerek Biden’a destek olmuştur.
ABD’nin sözde soykırımı tanımasının ardından Türkiye’den tazminat talebinde bulunanlar olacaktır. Onlara kötü haber “şimdilik”California’dan gelmiştir. Ermeni kökenli ABD vatandaşları Garbis Davoyan ve Hrayr Turabian tarafından 29 Temmuz 2010’da, Alex Bakalian, Anais Haroutunian ve Rita Mahdessian tarafından ise 10 Aralık 2010’da California Eyaleti Bölge İdare Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Merkez Bankası ve Ziraat Bankası aleyhinde açılan iki ayrı tazminat davasına temyiz aşamasında ret kararı verilmiştir.
California Eyaleti Bölge İdare Mahkemesi, 26 Mart 2013’te aldığı kararda, iddianın yargılamaya konu edilemeyecek ve özü itibariyle siyasi bir mesele olduğu sonucuna varmıştır. Fakat Biden soykırım dedikten sonra durum değişebilir ve yeni davalar açılabilir. Bununla beraber ABD ile imzalanan bir anlaşma olduğunun da bilinmesinde yarar vardır. )
Bu gelişmeler olurken Kanada Ermenilerinin Horizon haftalık gazetesi genel yayın yönetmeni Vahakn Karakachian’a konuşan Kilikya Katolikosu I. Aram, 29 Nisan 2020 tarihinde “Ermeni soykırımı demek sadece kınama değil, tazminat talebi de demektir” açıklamasında bulunmuştur. Katolikos, Doğu Hıristiyanlığı geleneğine bağlı bazı kiliselerde kilisenin başında bulunan kişi için kullanılan unvandır. I. Aram, “Geçtiğimiz yıllarda Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) Partisi Hay Dat (Ermeni Davası) komisyonlarının sürdürdükleri çalışmalar sayesinde onlarca devlet ile hükümet Ermeni soykırımını tanıdı. Bu tanıma, yoğun çalışmalar neticesi oldu. Dolayısıyla tazminat talep ettiğimizi de dile getirmemiz gerekir” demiştir. sadece-kinama-degil-tazminat-talebi-de-demektir/)
Birinci Aram’ın 24 Nisan 2020 tarihindeki açıklaması da şöyledir: “1915’te Osmanlı Devleti’nin Ermenilere karşı işlediği suç, 20. yüzyılın ilk soykırımıydı. Dünya Ermenileri, 24 Nisan’da Ermeni Soykırımının 105. yıldönümünü anıyor. Yaklaşık 3 düzine ülke Ermeni Soykırımını tanıdı ve kınadı.” (In 1915, the crime perpetrated by the Ottoman Empire against the Armenians was the first genocide of 20th century. The Armenians worldwide commemorate 105th anniversary of the Armenian Genocide on April 24. Nearly 3 dozens of countries have recognized and condemned the Armenian Genocide)
Bundan sonra her 24 Nisan’da Türkler olmayan bir soykırım ile suçlanacağına göre bu, Türkiye-ABD ilişkilerine çok büyük ve tamiri imkansız zarar verir. Türkiye’nin NATO müttefikine duyduğu güveni de zayıflatır. American Enterprise Institute ve Heritage Fonudation yorumcusu avukat Bruce Fein, Reagan’a bu konuda bir rapor hazırladıklarını ve lobiler tarafından anlatılan tarihin gerçekle bağdaşmadığını kanıtladıklarını açıklamaktadır. “Yalanlar, Lanet Yalanlar ve Ermeni Ölümleri” ile ilgili 7 Mayıs 2009 tarihli (25 Mayıs 2011’de güncellendi) yazısı, sözde Ermeni soykırım yalanlarını savunanlara en güzel cevaptır.
Fein, çok önemli bir tespitte bulunmuştur: “Ermeni terörü, Los Angeles’ta üç, Boston’da bir fahri başkonsolos olmak üzere 70’in üzerinde Türk diplomatın ölümünden sorumludur. Bu terör, fanatikler tarafından ABD anakarasına ve Avrupa’ya da ihraç edilmiştir.” (Armenian terror was exported to the U.S. mainland and Europe by fanatics who murdered over 70 Turkish diplomats, three of them in Los Angeles and one honorary consul general in Boston) Armenian crime amnesia? By Bruce Fein The Washington Times, Oct 16, 2007, ; ) Cumhurbaşkanı Erdoğan Biden’a neden Bruce Fein’in bu önemli tespitini hatırlatmadı, anlamış değilim.
Prof. Dr. Justin McCarthy’e göre 1912-1922 yılları arasında Anadolu’da 2,5 milyon (%18) Müslüman nüfus hayatını kaybetmiştir. Doğu vilayetlerinde hayatını kaybeden Türklerin sayısı ise 1,189,132’dir. Türkiye coğrafyasındaki katliamın yanı sıra, Trans Kafkasya’da Bakü, Gence, Tiflis, Kutaisi, Kars ve Revan (Erivan) bölgelerinde de 413.000 Türk ve Müslüman katledilmiştir. 1912-1922 yılları arasında Anadolu coğrafyasında katledilen 1.189.132 kişiye, Trans Kafkasya’da katledilen 413.000 kişi eklendiğinde katledilen Türk ve Müslümanların sayısı 1.602.132’ye ulaşmaktadır. Üstelik katledilen Türklerin durumu zorunlu göç sırasında hayatını kaybeden Ermenilerin durumundan çok farklıdır.
Ermenilerden ölenlerin çok büyük bir bölümü salgın hastalıklar ve yol şartları gibi sebeplerle hayatını kaybederken, Ermeniler tarafından katledilen Türkler ırkçı bir saldırının kurbanı olarak ağır işkenceler altında yok edilmiştir.Katledilenlerin yanı sıra Ermeni zulmüne maruz kalan yörelerin Türk nüfusunun önemli bir bölümü de katliamdan kurtulabilmek için topraklarını terk etmek zorunda kalmış ve mülteci durumuna düşürülmüştür. (McCarthy, “Ölüm ve Sürgün”, s. 265)
Ermeni tehcirinde kayıp yaşanmasının sebebi, büyük ölçüde organizasyonsuzluktur. Tehcirde hayatını kaybeden Ermeni sayısında bir uzlaşı yoktur. Fakat sözleşmedeki tanıma uyduğu sürece bin kişinin ölümü bile soykırımdır. Tıpkı Bosna soykırımında olduğu gibi. Ozan Değer, Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı’nın “Bosna-Hersek v. Sırbistan-Karadağ Kararı,” Uluslararası İlişkiler / International Relations Vol. 6, No. 22 (Yaz / Summer 2009), pp. 61-95, Uluslararası İlişkiler Konseyi İktisadi İşletmesi
)
Biden ile görüşmede sanırım Cumhurbaşkanı Erdoğan yeterince bilgilendirilmemiştir. Biden seçimlerdeki rakibi Harris’i yardımcı olarak seçmiştir. Harris, ülkenin ilk siyah başkan yardımcısı olmuştur. Kendisi, 1915 olaylarının Ermeni soykırımı olarak tanınması için çalışan bir siyasetçidir.
Önceki yıl senatörler Bob Menendez ve Ted Cruz ile birlikte ABD Senatosu’na 1915 olaylarını soykırım olarak tanınması için önerge vermiştir. Jamaikalı baba ve Hindistan kökenli annenin çocuğu olarak 1964’te Kaliforniya’da doğmuştur. Bir siyahi olarak sözde Ermeni soykırımının tanınması için çalışan ilk siyasetçidir. Sözde Ermeni soykırımı konusundaki hassasiyetini şöyle belirtmiştir:
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Başkanı Biden’a aşağıdaki iki fotoğrafı gösterip, ne tepki vereceğini sormuş olsaydı, kendisine gereken cevap etkili bir şekilde verilmiş olurdu.
Ermeniler dünya kamuoyunu etkilemek için her türlü sahtekarlıklara başvurmaktadırlar. Bu gerçek dışı sahtekarlıkların tespit edilip dünya kamuoyu ile paylaşılmasında yarar vardır. Geçmişte Nazilerin yakmaya başladıkları kitapların yazarı Yahudi kökenli Stefan Zweig’ın “Akıl ve siyaset nadiren aynı yolda buluşur” sözü günümüzde Ermeniler için geçerliliğini koruduğu sürece, sözde Ermeni soykırımı gündemden düşmeyecektir.
Diaspora Ermenilerinin Türklere ve Türkiye’ye düşmanlıkları kanlarında vardır. Bu zehir yok edilmedikçe Türkiye Ermenistan ilişkilerinin düzelmesi mümkün değildir. Eğer sözde soykırım işini ciddiye almazsak, bizim nesil ve bizden sonraki nesiller yapılmayan ve uluslararası hukuk açısından olmayan bir soykırımı yapmakla suçlanacaktır. Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın. Bir küçük çocuğunun annesine Bosna soykırımında sorduğu soru hiç unutulmasın: “Çocukları küçük kurşunla mı öldürürler anne?”
Hemingway’in “Cesaret, olaylar karşısında gösterilen zarafettir” sözüne sadık kalalım ama zarafet göstereceğiz diye sözde soykırım yalanlarına cevap vermezsek eğer, Mark Twain’e ait olduğu söylenen sözü de unutmayalım: “Gerçek ayakkabılarını giymeden, yalan dünyayı üç kez dolaşır.”
Bir yanıt yazın