Çatışmalı bir toplumdan barış içinde bir topluma varmak, şimdi her şeyden çok dada önemli…
Toplumsal ayrışmanın bedelini çok ağır ödüyoruz.
Ayrışmanın bedeli bazen yaşadığımız ağır borçlar oluyor, bazen çocuklarımızın işsiz kalması oluyor. Fakirleşme oluyor. Uzatmayalım ayrışmanın bedeli çok yüksek oluyor.
Böyle bir ayrışmaya nasıl geldik derseniz, gerçekten de üzerinde çok kafa yormaya değer.
Ayrışma esas itibariyle, küreselleşme ile beraber başladı. Küreselleşme düzenlenmemiş ve tekellerin çıkarına bir kapitalizm dayatınca, böyle bir kapitalizmin yarattığı insan modeli de kültürel çelişki içinde kaldı.
Küreselleşme, devletin insan ve ekonomi üzerindeki etkisini azaltmaya çalışırken, yerel kültür de kendi içinde direnmeye başladı. Sınıfsal temeli olmayan bu kültürel direnme; bu ilişkilerin, Batı ile uyum içinde yaşamak isteyen, laik cepheden geldiği esasından hareket etti.
Bu soyut anlatımı pratik olarak açıklamaya çalışırsak, ulus devlet yetkilerinin, çok uluslu şirketlere devri süreçleri yaşandı. Daha küçük devlet, daha büyük ekonomi hayali kuruldu.
Lakin, halkımız hem devletini hem de ekonomiyi kaybetmiş oldu.
Yerel kültür sahip olduğu devletini korumaya alacaktı ama nasıl?
Küreselleşme sürecinde, yerelleşmenin hızlanması, küreselleşmenin yapısal olarak öngördüğü bir etkendi. Lakin hiçbir çözümü de ifade etmemişti.
Bizde yerel kültür denince; dini kültürün varlığı ve etkisi anlaşılıyordu.
Vahşi kapitalizmi ekonomik olarak benimseyen güç odaklarının ve onun siyasi yansıması olan Siyasal İslam oluyordu.
Siyasal İslam küreselleşmenin kültürü ile doğrudan çatışma, küreselleşmenin vahşi ekonomisiyle de tam bütünleşme halindeydi.
Siyasal İslam’ın geldiği çıkmaz; ekonomide vahşi kapitalizm, kültürde dincilik…
Oysa Batı ile uyumlu yaşam tercihini yapanlar, vahşi kapitalizmden de yanaydı. Batı’nın kültürü ve ekonomik tercihleriyle bu toplum kesimi uyuşma içindeydi. Halen de öyledir.
Bu çelişkiler yumağı ayrışmayı da beraberinde getirdi.
Bugün içinde yaşadığımız toplumsal ayrışmanın sosyolojik alt yapısı böyle diye düşünürüm.
Emperyalizmin etkisi azalınca, onun ortaya koyduğu küreselleşeme modeli de yavaşladı. Ve bitti.
Küreselleşme bitti. Lakin ulus devletin malları ve kurumları elinden gitti. Halk fakirleşti. Toplum ayrıştı.
Devleti onarmak, toplumsal barışı yerli yerine oturtmak on yıllar alacaktır.
Halkın mallarını ve kurumlarını yeniden halkın ve milletin malı haline getirmek, helalleşmenin ekonomik şartıdır. Bu yol ile gelir dağılımı düzenleyicisi de kurulmuş olacaktır.
Kültürel dünyada, parazitler aradan çekilince, helalleşmek daha kolay olacaktır. 5 Haziran 2021