Önce şunu belirleyelim:
AKP bitti. Tükendi… Ömrünü tamamladı…
O artık “Dönülmez akşamın ufkundadır, vakit çok geç…”
Ne kadar çok çaba gösterirse göstersin, ne kadar çok uğraşırsa uğraşsın, o ihtişamlı, tatlı günlerine asla geri dönemez.
Zamanı doldu. Tren kaçtı…
Çünkü geçmişte çok hatalar yaptılar. Yapmaya da devam ediyorlar.
Ve bunun sonucunda toplumdaki AKP karşıtlığı AKP düşmanlığına, AKP nefretine dönüştü.
Halk aç, sefil, perişan, işsiz… Üstelik talanı, vurgunu da görmeye başladı… Din ticareti, din istismarcılığı da artık günümüzde bi işe yaramıyor.
AKP son sürat oy kaybediyor şimdi. Anketler ortada… Parti yöneticileri bunun farkında…
Başta Genel Başkan olmak üzere tüm AKP kurmaylarının hırçınlaşmasında, öfkeye kapılmasında en büyük etken işte bu değişikliklerdir.
Durmadan sağa sola sataşıyorlar. Ağza alınmayacak sözler söylüyorlar.
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bir muhalefet partisinin liderine daha ılımlı, daha saygılı davranmalı, onunla daha hoşgörülü konuşmalıdır… Tehdit dolu, kırıcı, sert sözlerle saldırmamalıdır.
Çünkü bu tür sözler halk arasında düşmanlıklara, kutuplaşmalara, çatışmalara yol açabilir…
Bir devlet adamının, bir başkanın görevi halkını bütünleştirmek, birleştirmek, bir araya getirmek; toplumda sevgiyi, saygıyı, yardımlaşmayı yerleştirmek olmalıdır… İnsanları kavgaya sürüklemek değil.
Bakın, Başkan neler söylemiş?
“Gelin hanım beni Netanyahu’nun yanına koyuyor, onun ardından memleketim Rize’ye gidiyor. Gelin hanıma gayet güzel bir ders veriliyor.
Bu daha bir. Daha neler olacak neler. Daha dur bakalım bunlar iyi günler…”
“Bunlar iyi günlermiş…” Bunlar iyi günlerse, “Kötü günler” nasıl olacak acaba?
Cinayetler işleniyor. Kadınlar dövülüyor, öldürülüyor. Tacizler, tecavüzler yapılıyor. Küçücük çocuklara cinsel istismarlarda bulunuyorlar… Halk açlıkla, çaresizlikle boğuşuyor…
Hepsinden önemlisi parti başkanlarına, parti ileri gelenlerine, gazetecilere saldırılar düzenleniyor. Yumruklanıyorlar. Nasıl iyi günler bunlar? Birisi açıklasın da biz de anlayalım…
Benim bildiğim bir tek gerçek vardır:
Bu saldırıları düzenleyenler lümpen takımlardır. Yani hiçbir ideolojiye, düşünceye sahip olmayan seviyesiz, bilgisiz, sefil, cahil yaratıklardır… Ayak takımıdır.
Bunlar sanıldığı gibi dindar da değillerdir. Üstelik kindardırlar ve genellikle uygarlık, bilim, cumhuriyet düşmanı insanlardır.
Atatürk’ü ve Atatürkçüleri sevmezler. Onlara karşı yüreklerinde ve beyinlerinde, her zaman, kin beslerler. Onları ezilmesi gereken zararlı böcekler gibi görürler.
Bunlar Arabesk müzik ortamında yetiştiler, geliştiler. Anadolu’nun gerçek halk edebiyatından, kültüründen, türkülerinden uzak kaldılar. Pir Sultanları, Karacaoğlanları tanıyamadılar.
Sevgi, saygı, dayanışma, yardımlaşma ortamından uzak durdular…
Her iktidar döneminde, bu türden insanlar toplum içerisinde vardır. Olmuştur.
Ama 2002’den sonra AKP yönetime geçince, sayıları çok hızlı arttı. En yüksek düzeyine ulaştı. Zirve yaptı… Peki, neden böyle oldu?
Çünkü AKP, 19 yıl boyunca gerçek sanata, sanatçılara dünyayı dar etti. Müjdat Gezenleri, Metin Akpınarları karakollara çekti. Tiyatroları yasakladı. Gazeteleri, TV’leri yandaş gazeteler, yandaş TV’ler, emir kulları haline getirdi.
Bir zamanlar bir “Devekuşu Kabare”, bir “Olacak O kadar” tiyatrosu vardı. Bunlar en keskin muhalefetten daha keskindiler. Ama yok ettiler.
19 yılda ne sanatçı, ne şair ne de karikatürist yetiştirdiler. Her tarafı betonla, yolla, ucube heykellerle, binalarla ve bir de lümpen insanlarla doldurdular.
AKP’den kopmalar da olsa, parti oy yitirse de bunlar AKP’den ve onun liderinden asla kopmazlar… Kopamazlar…
Ülke ekonomik krize de girse, fiyatlar ve pahalılık zirveye de çıksa, bunu görmezden gelirler ve liderlerinin arkasından sorgusuz, sualsiz giderler… Ona söz söyletmezler.
Bu grup 19 yıldan bu yana AKP’yi destekledi. Onun yanında oldu. İşte Meral Akşenerlere, Kemal Kılıçdaroğlulara saldıranlar da bunlardır…
İktidar da arkalarında olduğu için emniyet güçlerinden, yargıdan da çekinmezler. Korkmazlar. Patavatsızca davranışlar sergilerler.
Bu beladan kurtulmanın tek yolu vardır: Tüm partilerin ve kuruluşların tek çizgide, Atatürk, demokrasi, laiklik çizgisinde birleşip bütünleşmeleri, kuru gürültüye, ilkel saldırılara meydan vermemeleridir.
Bir de muhalefet partilerinin seçim sandığını halkın önüne tez zamanda getirmeleri gerekir… Başka çözüm yolu kalmamıştır.
Millet bu iktidardan yakasını kurtardığı gün, bu ilkel, cahil, lümpen takımından da kurtulacaktır. Çünkü böylece onları besleyen, canlandıran, çoğaltan kaynak da kurumuş olacaktır…