ARAPLAR, TÜRKİYE’YE GÖSTERE GÖSTERE MADALYA TAKMIŞ
HÜSEYİN MÜMTAZ
Araplar Yunanistan’a madalya takmışlar.
Gazete haberi şöyle;
“ABD ile arasından su sızmayan Atina yönetiminin yeni hamlesi hem savaş uçakları hem de Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros’u Suudi Arabistan’a göndermek oldu.
Resmi törenle karşılanan General Floros Suudi mevkidaşı Fayyad Hamid el-Ruveyli ile bir araya geldi, Yunanistan Genelkurmay Başkanı’na madalya verildiğini gösteren fotoğraflar internet sitesinden yayınlandı. Suudi Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada görüşmede Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin ele alındığı kaydedildi, Kral Abdülaziz I madalyasının sunulduğu aktarıldı.” [i]
Şaşırdınız mı?
Ben hiç şaşırmadım, çünkü ”ilk” değildi.
Yüz, yüz on yıl önce de aynı Araplar yine Türklere inat, İngiliz’e takmışlardı o madalyayı.
1916-19 arasında Medine’yi; İngilizlerle işbirliği yapan Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e karşı savunup “kutsal emanetler”in İstanbul’a naklini sağlayan “Türk Kaplanı” Fahrettin Türkkan Paşa’dan daha önce bahsettiğim için tekrar aynı konuya dönmeyeceğim.
Bakın aynı yıllarda (1916-18 arası) bir Osmanlı Piyade Tümen Komutanı olarak Mezopotamya ve Filistin’de muharebelere katılan bir Alman Subayı, Emekli Tümgeneral Hans Guhr anılarında ne yazıyor:
“Artık Arapların asıl isyan bölgesinden geçiyorduk. Bundan böyle haydutça baskınlarını beklememiz gerekiyordu. Bu alçakların namussuzluklarını kısa süre sonra kendi gözlerimizle gördük. Tabanları yarılmış veya kulakları kesilmiş çırılçıplak Türk cesetleri yol kenarına dizilmişti, biraz ötede bacaklarındaki ağır yaralarla hala hayatta olan bir adam vardı, onun yakınlarında ise dizkapakları kesilerek çıkarılmış bir Türk subayı yatıyordu. Her ikisini de mekkârelere bindirip yanımıza aldık. Yolda ortalık karanlıkken, yaklaşık 1.5 kilometre uzaklıktaki bir Arap köyünden ateşe tutulduk. Başımızın üstünden birçok topçu salvosu geçti”. [ii]
Kut’ta esir edilen İngiliz Generali Townshend;
“(Türkler Dicle’ye mayın yerleştirmişlerdi). Mayınlar her iki yakaya gevşek bir halatla bağlanmıştı; tekne birine isabet etmezse halata tutulacak, ilerleyince de mayınları yan kısımlarına sürükleyecek ve havaya uçacaktı. Böylece, nehirde mayın bulan her Arap’a dört yüz rupi ödül verilmesini teklif ettim hemen. Bunun üzerine yüzlerce Arap nehirde Türk mayını aramaya başladı”.[iii]
“…Ona Eski Basra’daki tabyaya ışıldaklar takılmasını, bize karşı her zaman sadık olan Zübeyr Şeyhi’ne düşmanla ilgili çabuk bilgi edinmek için cömert ödemeler yapılmasını teklif ettim”. [iv]
“…Ben de bunun Irak’ta Türklere karşı koruma vazifesini üstlendiğimiz Arap nüfus üzerinde yıkıcı bir siyasi etki yaratacağını düşünmüş ve…” [v]
Filistin’de savaşan Teğmen Selahattin Günay;
“…Benim bildiğime göre Araplar, askerlik yapmamak ve elden geldiği kadar vergi vermemek, hükümete karşı soğuk davranmak, yabancılık göstermekle kalmayıp, okumuş tabakası da elden geldiği kadar aleyhte propagandaya girişmiş, bunlar harbin başlangıcından itibaren pek güç idare edilegelmişti”.[vi]
“Lavrens’in boşa giden bu teşebbüsünün sonunun başka türlü çıkacağını tahmin etmiştim. Zaten Dera’ya ilk taarruz ettikleri gün, yâni kurban Bayramı’nın ilk günü (16 Eylül 1918) bana da üç yerde pusu kurulmuş, akılları sıra bu üç yerdeki pusudan kurtulamayıp öleceğim, bunlar da istedikleri gibi oynayacaklardı. Düşmanın dini, vicdanı olmaz. Bunlar da, yâni Emir Faysal ve Lavrens de bayram namazına gideceğim yol üzerine bu pusuları kurmuşlardı. Hamdolsun bu üç muhtelif yerden üzerime ateş edildiği halde hiç biri isabet etmedi ve kaçmaya mecbur kaldılar”. [vii]
İkinci Abdülhamit dönemi Sadrazamı Sait Paşa;
“Kuveyt’te Mübarek El Sabah adlı emir, Osmanlı Devleti’ne ters düşen davranışlarda bulunmaktaydı. Kendisini Kuveyt’ten çıkarıp kurduğu hükümeti dağıtmak ve orada devamlı bir devlet kuvveti bulundurmak amacıyla, Altıncı Ordu Kumandanı Fevzi Paşa, Mabeyn’den verilen emir üzerine emrindeki askerlerle birlikte Kuveyt dolaylarına gitti. Bunun üzerine Mübarek El Sabah İngiltere Devleti’ne baş vurdu.”[viii]
Ve Çanakkale, Kafkas, Irak cephelerinde savaşan General Fahri Belen;
“Faysal imzasıyla yayınlanan bildiride şu sözler yer alıyordu; ‘Mekke’de kurulan yeni saltanata karşı uyanınız, elele vererek Osmanlı saltanatını yıkmak zamanı geld’.” [ix]
“8. Türk Kolordusu Lut Gölü güneyinde ve Maan batısında Arap kuvvetleriyle çarpışıyordu. Araplar Hicaz demiryolunu ele geçirerek Medine ve Hicaz’daki Türk kuvvetlerinin memleket içi ile bağlantısını kesmek istiyorlardı”. [x]
“İngiliz ve Arap kuvvetleri arasında kalan 2.Kolordu esir edildi. Hicaz demiryolu muhafızları da birer birer Arapların eline geçtiler”. [xi]
“4 ve 7. Ordu’dan kalan birlikler (30.000 kişi) Der’a Müzeyrib bölgesine çekilirken doğudan Arapların, batıdan bir İngiliz Süvari Tümeni’nin taarruzlarına uğradılar”. [xii]
“Maan 28 Eylül’de Faysal’ın Arap Ordusu tarafından işgal edildi… Allenby, Filistin’i işgal ettikten sonra Türk ordusunun takip edilmesini, atlı İngiliz kolordusuna ve Arap ordusuna bıraktı”. [xiii]
Derken 23 Mayıs 2021.
Aşağıdaki haberi, yukarıdaki notların ışığında okuyun lütfen;
“Reyhanlı sınırında yer alan Atme Mülteci Kampı’ndaki Suriyelilerin, Türkiye tarafında sınır karakolunun nöbet kulübesini ele geçirdiği iddia edildi. Bölgede yaşayan köylüler saldırıyı doğruladı…
İstanbul Bağımsız Milletvekili Ümit Özdağ, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda olayların başlama nedeninin İskenderun’daki uyuşturucu operasyonu olduğunu iddia etti. Özdağ, ‘Reyhanlı’da Suriyeliler ayaklandı. Türk sınır karakolu basıldı. Asker çatışma çıkmasın diye geri çekildi. Karakoldan silah çalındı. Olayların başlama nedeni İskenderun’da yapılan uyuşturucu operasyonu. Suriyeli mafya malıma dokunma diyor’.” [xiv]
Söz bitti mi acaba?
Fayyad Hamid el-Ruveyli başka kimlere madalya takacak dersiniz? 31 Mayıs 2021
[i]
[ii] “Türklerle Omuz Omuza”. Hans Guhr. Türkiye İş Bankası Yay. Ocak 2007. Sayfa 216
[iii] “Mezopotamya Seferim”. Charles V.F.Townshend. Türkiye iş Bankası Yay. Temmuz 2012.Sayfa 66
[iv] A.g.e. Sayfa 68
[v] A.g.e. Sayfa 405
[vi] “Biz Kimlere Bırakıp Gidiyorsun Türk? -Suriye ve Filistin Anıları”. Selahattin Günay. Türkiye İş Bankası Yay. Nisan 2006. Sayfa 22
[vii] A.g.e. Sayfa 104
[viii] “Sadrazam Sait Paşa. Anılar”. Hürriyet Yayınları. Şemsettin Kutlu. Temmuz 1978. Yaşantı Dizisi. Sayfa 228
[ix] “20’inci Yüzyılda Osmanlı Devleti” Fahri Belen. Remzi Kitabevi. İstanbul 1973. Sayfa 330. 27 nolu dip not.
[x] A.g.e. Sayfa 351
[xi] A.g.e. Sayfa 370
[xii] A.g.e. Sayfa 370
[xiii] A.g.e. Sayfa 370 [xiv]