İsrail’in katliama yol açan son saldırıları Türkiye dahil tüm dünyada kınanmıştır. Ama kınamak yetmez. 57 Müslüman ülkenin üye olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler genelde sessiz kalmışlardır. Dışişleri Bakanı sayın Çavuşoğlu “Yine hep böyle kınıyoruz ama Ümmet adım atmamızı bekliyor artık bu tür saldırılar durması gerekiyor elbette uluslararası hukuk çerçevesinde Filistinlilerin haklarını korumamız lazım” demiştir ama bu yeterli değildir. Hz. Mevlana der ki, “Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden erken açar. Ne güneş vaktinden erken doğar. Bekle senin olan sana gelecektir” demiştir ama geçen sürede haklı çıkmamıştır.
Falih Rıfkı, Zeytindağı’nda (1915) önemli bir tespitte bulunmuştur: (s. 43) “Floransa ne kadar bizim değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda turistler gibi dolaşıyoruz…Ticaret, kültür, çiftlik, endüstri, binalar her şey Arapların veya başka devletlerin.. Yalnız jandarma bizim idi; Bürokrasi bile tam-Arap, yahut yarı-Araptır. Türkleşmiş hiçbir Arap görmedikten başka, Araplaşmamış Türk’e az rastgeliyordum…Suriye, Filistin ve Hicaz’da Türk müsünüz? sorusunun cevabı Estağfurullah idi.”
Zeytindağı’nda, insanın kanını donduran tarihi süreç ve imparatorluğun çöküşü yazılmıştır. Okuyanınız vardır. Okumayanlar mutlaka okumalıdır. Özellikle “Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti” diyenler okumalıdırlar. Çünkü kitap Cumhuriyet öncesi yazılmıştır. Kitapta Mehmetçiğin Yemen’de, Aden’de, Kanal’da, Gazze’de, Arap Çölleri’nde nasıl kırıldığı, yenilgiden sonra bir vagon dolusu mecidiye altınının nasıl bırakıldığı açıklanmaktadır.
Rahmetli annemin babası (anne dedem) Çanakkale zaferinden sonra Yemen’de, Aden’de, Kanal’da, Gazze’de, Arap Çöllerinde savaşmış, fakat geri dönememiştir. Rahmetli annem ve dayım genç yaşta öksüz kalmıştır. Bu bir faktör olabilir ama ben şahsen Araplara karşı bir sempati duymuyorum.
Fakat Filistinlilere yönelik saldırıları kabul etmem mümkün değil. Çünkü Filistin’de bir insanlık dramı yaşanıyor. İnsan olan herkes bu katliamı kınamalıdır.
Cemal Paşa’nın emir subayı olarak o günlerde en yakınında olan Falih Rıfkı, Zeytindağı’da tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri destan olabilecek, askerin günlükleri, kaybedilen Ahmetlerin, Mehmetlerin hikayeleri tüylerinizi ürpertir. Bu kitabı okumak bir borçtur, bir görevdir. Özellikle genç nesiller için.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu derki; “…Falih Rıfkı’’nın son eseri Zeytindağı, Cumhuriyet devri edebiyatının en büyük hâdiselerinden birini teşkil etti. Falih Rıfkı’nın bize hatırlattığı devir, Türk milletinin geçirdiği ve geçirebileceği felaket devirlerinin en facialısı, en dehşetlisi ve ruha en çok bezginlik verenidir. Eğer, muharririn keskin ve yüksek zekası bu devir üstüne berrak bir aydınlık gibi aksetmemiş olsaydı, biz ona doğru başımızı çevirip tekrar bakmak arzu ve cesaretini kendimizde bulamayacaktık.”
Arap hayranlığı ile Türkiye bir yere varamaz. Türk düşmanı Suud Krallığı 5 Osmanlı eserini yıkmış, Türkiye tarafından kınanmamıştır. Osmanlı eserlerine yönelik “kültür soykırımı” yapan Suudi yönetimi, Kral Fahd’ın emriyle Türk düşmanı Thomas Edward Lawrence’in evini müzeye dönüştürmüştür. Evin kapısına, ‘‘Bu ev, Osmanlı’ya karşı bağımsızlık savaşı veren Suudilere yardımcı olan Thomas Edward Lawrence tarafından karargáh olarak kullanılmıştır’’ yazısı asılmıştır.
Arapların yıktıkları Osmanlı eserleri arasında en önemlisi Ecyad Kalesi’dir. Kasım 2007’de Türkiye’ye gelişinde ülkesinin bayrağı göndere çekilerek karşılanan Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Atatürk’ün ölüm yıldönümüne denk gelen 10 Kasım’da ayrılırken kendi bayrağının yarıya çekilmesine izin vermeyince uğurlanışı bayraksız olmuştur.
Kral Abdullah’ın ölümü sebebiyle Türkiye’de 24 Ocak 2015 tarihinde bir günlük yas ilan edilmiş ve Türk bayrakları yarıya indirilmiştir. Bu, büyük önder Atatürk’e saygısızlık değil de nedir? 23 Eylül 1932‘de Suudi Arabistan Krallığı ilan edilmiştir. 10 Kasım 1938’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatında Suudi Arabistan ne yapmıştır? Bayraklarını indirmemesinin kendilerince makul sebebi vardır ama bir günlük yas ilan edilmemiştir.
Suudi Arabistan’a 1980’li yıllarda iki defa gittim. Her gidişimde lokantada tavuklu pilavı ellerini yıkamadan yediklerini, yağların dirseklerine kadar aktığını, yemek sonrası ellerini beyaz elbiselerine sildiklerini görünce tiksindim. Yıllar sonra Riyad’a Anadolu Üniverstesi’nin bir etkinliği için gittiğimde manzara biraz değişmişti. Elle yemek devam ediyordu ama ellerini artık beyaz entarilerine silmiyorlardı.
Evi müze yapılan Edward Lawrence, Filistin Cephesi’nde komuta ettiği Bedevi süvari alayına katliam emri veren İngilizdir. Filistin Cephesi’nden Anadolu’ya doğru çekilmekte olan Türk ordusu at arabalarının üstünde giderken, ilkel sedyelerde yaralılar taşınıyordu. Binlerce bedevi atlısı Türk ordusuna arkadan saldırırken, teslim olmak için el kaldıranlarını da öldürmüşlerdir. Ümmet kardeşlerimiz olan Araplar Lawrence’in “esir almak yok” emrine uymuştur.
Filistin Cephesi’nde Lawrence’nin komuta ettiği Bedevi süvari alayından iki bin Mehmetçik Şam’daki hastaneye yatırılmıştı. Yeterli sağlık personeli, ilaç, narkoz yoktu. Yaşananları Lawrence “Lanet olsun bunlara” diyerek Filistin cephesinden ayrılıp Mısır’a dönmüştü. Bedevilerin Türk kanı içme isterisi ile sağlık personeli dahil, kurtulan tek kişi olmamıştı. İngiliz subayları bu duruma isyan etmişti: “Biz Arapları destekledik ama hastane baskını da istemedik ki…”
24 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıs Rum Lideri Makarios tarafından kurulan cinayet örgütü EOKA Tuğgeneral Nihat İlhan’ın evini basıp eşi ve üç çocuğunu banyoda vahşice öldürdüler. Kıbrıs’a gidenler bu vahşeti görürler. Lefkoşe’nin Türk mahallerinde 39, Girne’de 7, Baf’da 49, Larnaka’da 21 ve Magusa’da 21 Türk katledilmiştir.
O günlerde Yaser Arafat Kıbrıs’a gelerek “Filistin Halkı Kıbrıs Rumlarını ve haklı mücadelelerini desteklemektedir” demiştir. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın “Doğu Türkistan’da Çin haklıdır!..” açıklaması kabul edilemez. Filistin ve Arap dünyası Yunanistan’ın yanında yer almıştır. Girit’e Suud uçakları inmiştir: “Pilotlar sizden, uçaklar bizden.” Acaba sayın Kalın bunlara ne diyor?
Biz Türkler balık hafızalıyız. Geçen yıl ABD’de sözde Ermeni soykırımı karar tasarısı ile yaptırım tasarısı Temsilciler Meclisi’nde oylanırken dikkat çekici bir durumla karşılaşılmıştır. ABD’deki ara seçimlerde, Demokrat Partili Müslüman adaylar Arap kökenli Rashida Tlaib ve Ilhan Omar ABD’nin Michigan ve Minnesota eyaletlerinden Temsilciler Meclisi üyeliğine seçilmişlerdir. Böylece Tlaib ve Omar ABD Kongresi’nin ilk kadın Müslüman üyeleri olmuşlardır.
Dikkatimi çeken husus, hayır oyu veren 11 Temsilciler Meclisi üyesi arasında iki Müslüman üyenin bulunmamasıdır. Üstelik bunlardan biri Filistin kökenlidir. Filistin’e verilen büyük desteğe rağmen Filistin kökenli üyeye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gösterdiği yakınlığın bir anlamı olmadığı ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanı BM Genel Kurulu’nda Filistin haritasını göstererek Filistinlilere sahip çıkmıştır ama Filistin kökenli Temsilciler Meclisi üyesi Rashida Thalib Türkiye aleyhine oy kullandığı için Ermeni kuruluşu ANCA tarafından onurlandırılmıştır.
Tlalib, kendisine gönderdiğim “Deputy rashida tlaib, photographs of nine Turkısh citizens who lost their lives to vote against the bill that you use Turkey is attached” mesajıma cevap bile vermemiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile fotoğraf çektiren diğer Temsilciler Meclisi üyesi Ilhan Omar (D-Minn.) ise 24 Nisan 2020 tarihinde soykırım kararına verdiği desteği tweetlemiştir: “Minnesota ve dünyadaki Ermenilere kayıp yaşamları yas tutmak için katılıyorum ve Ermeni halkının olağanüstü dayanıklılığını onurlandırıyorum.”
Filistin konusunda 57 Müslüman ülke arasında hiçbir dayanışma olmadığı gibi büyük hizipleşmeler vardır. Suudi Arabistan Türkiye’ye ambargo uygulamak için girişim başlatırken bu ülkenin İstanbul Havalimanında milli günü kutlanmıştır.
Bu Suud seviciliğini anlamak mümkün değil. Kaşıkçı cinayetini işleyenler cinayetten sonra ellerini kollarını sallayarak Türkiye’den ayrılabiliyorlarsa, başkasını suçlamak yerine önce dönüp kendimize bakmamız gerekir. Suudi Basın Ajansı’nın aşağıdaki haberini okuyanlar, Araplar hakkında acaba ne düşünürler?
“Suudi Arabistan Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin bu ay içinde gerçekleştirilecek olan Falcon Eye 1 tatbikat manevralarına katılan uçağı, Girit Adası’nın Souda Hava Üssü’ne teknik ve destek ekipleriyle ulaştı. Suudi Hava Kuvvetleri ve Yunanlılar Akdeniz’in gökyüzünde hava harekatı ve ortak tatbikatlar gerçekleştirecekler. Tatbikatın, hava harekatlarının yürütülmesi ve planlanması alanındaki askeri deneyimlerin paylaşılmasının yanı sıra, hava ve teknik ekiplerin becerilerini geliştirmeyi ve geliştirmeyi, hava kuvvetlerinin savaşa hazırlığını artırmayı amaçladığı açıklanmıştır.” (Saudi Press Agency,
Cumhurbaşkanı Erdoğan son gelişmelere tepki göstererek, “Suudi Arabistan’ın Yunanistan’la ortak tatbikatını da Suudi Arabistan yetkilileriyle ayrıca görüşeceğiz ki bu böyle olmamalıydı, olmamalıdır diye düşünüyoruz” demiştir. Fakat bu çok yumuşak bir tepkidir. Benzer bir tepki de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan gelmiştir. Adamlar burnumuzun dibine gelip bize karşı tatbikat yapacaklar ve biz sesimizi yükseltmeyeceğiz. Bana kalırsa kurttan post Arap’tan dost olmaz. Eğer olsaydı tüm Arap ülkeleri KKTC’yi resmen tanırlardı. Hıristiyan dünyası Güney Kıbrıs Rum Kesimini AB hukukunu yok sayarak tanımış ve AB üyesi yapmıştır. Bu, sözün bittiği yerdir. Nokta.
Bir yanıt yazın