Borç ile ilgili akla gelebilecek her şeyi yazdığımı sanıyorum. Şimdi sıra borç disiplinine geldi.
Borç refahı stratejisi ve hayali sermaye yaratımı, insanlara yeterli ücret vermek yerine, çalışanların ve hane halkalarının borçlandırılmasıdır.
Bildiğiniz gibi, para toplumsal hayatın örgütleyicisidir. Partileri de sermayeden yana para örgütler. Para en hızlı örgütleyicidir.
Para, örgütlemeye örgütler de bu para nereden gelecek? İşin püf noktası burasıdır.
Reel sermaye, yani artı değerin ürettiği sermaye, yer yüzünde sınırlıdır. Bu sebepten, finans kapital de borç verilmesini sağlayacak, hayali sermaye üretilmiştir.
Hayali sermaye ile gerçek sermaye paçal edilerek, çalışanlara ve hane halklarına borç verilir.
Borç veren, verdiği borcu faizi ile birlikte geri alınca, alınan faiz geliri reel sermaye tarafına yazılır.
Borcu alan kişi daha çok çalışmak ve faizi ile birlikte borcunu ödemek için belli bir disiplin içinde olsun ki, borcunu ödeyebilsin.
Sermayeden yana olan iktidarlar da borcunu ödemeyenleri ağır cezalar vererek, borç disiplinine katkı yapar.
Zaten yoksul kesim, borcunu ödemede oldukça disiplinlidir. Borç namus der. Ve borç disiplini katmerleşmiş olur.
Borçlu mutlak yoksulluğa kadar borçlanır.
Dünyada, ekonomisi kapitalizm olan ülkelerde hem devletler borçludur hem de hane halkları borçludur.
Böylece, finansal riskler toplumsallaştırılmış olur. Çünkü verilen borcun içinde aynı zamanda, reel sermaye de olduğundan, risklerin toplumsallaştırılması zorunluğu vardır.
Sadece hayali sermayeyi borç diye verseler kimse almaz. Hayali sermaye ile reel sermaye paçal olduğundan, sermaye düzeni reel sermayeyi garanti altında tutar.
Bir değere dayanmayan yani hayali sermayeyi biraz anlamak gerekiyor.
Alınıp satılan kağıtların arkasındaki teminat; toprak, taşınmaz, makine veya maddi bir varlığa dayanmalıdır. Dayanmalıdır ki adı “Kıymetli Kâğıt” olsun.
Oysa kıymetli kâğıt diye alınıp satılan varlıkların, arkasında bir boşluk var.
Kıymetli Kâğıt, artık kıymetli değildir. Çünkü arkasında değer yoktur.
Dünyanın ve insanlığın içine düştüğü çukur burasıdır. Bir de buna, arkasında altın gibi kıymetli bir maden olmayan paraların basılması var.
Yani ortalık, karşılığı olmayan kıymetli kağıtlar ve karşılığı olmayan paralarla dolmuş.
Borç disiplini ne kadar yüksek olursa olsun, riskler ne kadar toplumsallaştırılırsa toplumsallaştırılsın, borçlar bir an gelecek ki ödenemeyecek.
Sınırsız borçlanma, sınırsız para basmayı zorlayacak, ki şimdiki durum bu, bir yerde durulmak zorunda kalınacak.
Böylece dünya bir uygarlık anlayışından, başka bir uygarlık anlayışına, zorunlu olarak ayak basacak.
8 Nisan 2021
Bir yanıt yazın