Ortadoğu’da ve coğrafyamızda yalnız kaldık. Yalnızlığımızı gidermek amacı ile Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BEA) ile yeniden sıkı ilişkiler içinde olmanın yollarını arıyoruz.
İlk durak Mısır. Mısır ile ilişkilerimizin rayına oturması Suudi Arabistan ve BEA ile ilişkilerimizin normalleşmesinde de kapıları aralayacak. Öyle görünüyor ki, Mısır ile olan ilişkiler diğer Körfez ülkeleri ile olan ilişkilerimizi de etkileyecek.
Türkiye, Doğu Akdeniz’de gerilimin azaltılması amacıyla Mısır yönetimiyle ilk kez yüz yüze üst düzey diplomatik müzakereler için masaya oturdu. Bununla birlikte, iki ülke ilişkilerinde Müslüman Kardeşler (İhvan) anlaşmazlığı henüz çözüme kavuşmayacak görünüyor.
Türkiye, Arap Baharı’yla birlikte parlamentoda çoğunluğu kazanan ve daha sonra Cumhurbaşkanlığı’na Muhammed Mursi’nin seçilmesiyle Mısır’da yönetimi üstlenen Müslüman Kardeşler’e 3 Temmuz 2013’te askeri darbe yapılması üzerine dondurduğu Kahire’yle ilişkilerini tekrar canlandırma arayışında. Bu amaçla Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal başkanlığındaki Türk heyeti, Kahire’de Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hamdi Sanad Loza başkanlığındaki heyetle müzakere yürüttü.
Türk Dışişleri’nce “samimi bir havada geçtiği” açıklanmasına karşın iki günlük müzakere kapsamında nasıl sonuçlar elde edildiği henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. Gelecek süreçte hangi adımlar atılacağına ilişkin ileriki günlerde kararlar alınacağı belirtilmekte birlikte, Ankara’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu düzeyinde görüşme trafiği yürütülebileceği görüşü dile getiriyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçmişte “Rabia” işaretiyle simgeleştirdiği Mısır’daki darbe karşıtı çok sert söylemleri nedeniyle henüz iki ülke devlet başkanları düzeyinde görüşme olması beklenmiyor.
Erdoğan’ın kullandığı “Rabia” işareti, Mısır’da, Rabiatül Adeviyye Meydanı’nda 2013 yazında Mursi’nin 4. Cumhurbaşkanı olmasını anımsatmak amacıyla yaptığı bir işaretti. Ancak Erdoğan, ilk dönemde Mısır’daki darbe karşıtı söylemleriyle kullandığı bu işareti özellikle de Türkiye içerisinde Kürt sorunu çözümü sürecinden vazgeçilmesiyle birlikte “tek millet, tek devlet, tek vatan ve tek bayrak” şeklindeki dört temel ilke için kullandığını ifade ediyor.
Mısır hattında neler olabileceği yönünde görüşlerini açıklayan uzmanlar da Ankara’nın yakın zamanda, Müslüman Kardeşler aleyhine hızla mevcut Kahire yönetiminden yana tavır almayacağı görüşünde. Uzmanlar, iki ülke açısından öncelikle ekonomik ilişkileri güçlendirme yönünde adımlar atılacağı, öncelikle siyasi sorunlara değil Libya’da çözüm süreci gibi ortak çıkarlara odaklanılacağı düşüncesini paylaştı.
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’nde Güvenlik Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nı yürüten Prof. Dr. Yavuz ve ORSAM bünyesinde Levant Çalışmaları Koordinatörü olarak Türkiye’nin Suriye, Lübnan, Ürdün’le ilişkilerini izleyen Orhan, VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlarken şu görüşlerini paylaştı. Biz de konumuz içinde bu görüşleri sizlerle paylaşmak istedik:
“Doğu Akdeniz’e baktığımızda özellikle 2019 yılından itibaren deniz yetki alanları ile ilgili sorunlar Türkiye’nin dış politikasında öncelikli konular haline geldi. Yunanistan-Rum ikilisince İsrail yanlarına alınarak, Doğu Akdeniz’de bazı konularda özellikle deniz yetki alanları konusunda oldu bitti yaratmaya çalıştı. Bu duruma Fransa katıldı aynı zamanda İtalya ve Amerikan şirketleri de sürece dahil oldu. Avrupa Birliği’nde Fransa ve İtalya’nın da etkisiyle Yunanistan ve Güney Kıbrıs yanında tutum oluştu. Bu arada NATO ittifakı içerisinde de özellikle Rusya ile yaklaşma, İran ile yaklaşma, Suriye konusunda ABD ve diğer ülkelerle farklı politikalar Türkiye’nin ittifakla gerilim yaşamasına yol açtı. Mısır ile ilişkiler ise Arap Baharı sürecine kadar belki çok iyi değildik ama kötü de değildik. Güçlü bir Mısır liderliği olduğu zaman Arap Birliği içerisinde daha düzen olduğunu görüyoruz. Keza bunu mesela Suudi Arabistan parasıyla temin edemiyor. Arap Birliği içinde istikrar Türkiye’nin her zaman menfaatinedir. Libya’da da yine Arap Baharı’yla birlikte ortalık allak bullak oldu. Türkiye, 2019’un Kasım ayında Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile 29,3 kilometrelik bir sınırla Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanları Anlaşması’nı imzaladı. Buna karşı ise Yunanistan Ağustos 2020’de Mısır’la benzer bir anlaşma imzaladı. Türkiye ile Yunanistan’ın deniz yetki alanları çakışması ortaya çıkınca Ankara, biz keşke daha önceden Mısır’la sözleşme yapsaydık noktasına geldi. Zaten eğer Arap Baharı çıkmasaydı ve sonrasında 2013’te ise Mursi’ye yapılan darbe olmasaydı bu anlaşma yapılacaktı. Kişisel olarak darbeyi ben de kabul etmiyorum ancak başta ABD olmak üzere Avrupa Birliği’nin bazı ülkeleri Sisi yönetimini ülke çıkarları nedeniyle alkışlarken bence Türkiye tepki işini biraz fazla abarttı. Bu kadar uzatmamalı ve ya abartmamalıydı. Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları sorunları Avrupa Birliği boyutuna taşınınca, işin içerisine ABD, Trump yönetimi de dahil olarak Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetimine destekleyen demeçler verince Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerini gergin devam ettirmesinin anlamsızlığı görüldü.”
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın