İnatla soranlara inatla yanıtımdır: ben Ortadoğulu değilim.
Bunu hâlâ anlamadınız mı? Neden illa da beni Ortadoğulu yapmak istiyorsunuz? Yuh artık.
Ben Türküm, Orta Asyalıyım. Eğer beni zorlamayla Ortadoğulu yapmaya ve o sınıfa sokmaya çalışırsan direnirim, kızarım, öfkelenirim, kükrerim. Zira ben asla ve asla Ortadoğulu değilim. O kültür bana hep yabancıdır, ben de ona yabancıyım.
Onlar fistan giyer, buldukları yere pisler, bense elbise giyer tuvalet kullanırım.
Onlar kadını köle ve seks insanı görür. Bense kadını baş tacı, arkadaşım, yoldaşım görürüm. Kadın, ailenin ve toplumun sultanı, kraliçesidir. Eşim öyle, annem öyle, ninelerim de öyleydi. Her konuda fikirleri alınırdı. Her ne kadar ataerkil olsak da kadın ağır basardı bizde.
Onlar sürüyle çocuk yapar, sokağa salar, terör örgütlerine eleman yapar. Bense beş değil iyi eğitebileceğim, kültürlü yapabileceğim kadar.
Kimse kusura bakmasın ama ben yere tükürmem, balgam çıkarmam, çöp atmam; biraz yürür çöp kutusunu bulur ona atarım.
İçkisini içen içsin, namazını kılan kılsın fark etmez. Kılana “Tanrı kabul etsin”, içene “yarasın” der benim kültürüm.
Evde demokrasi vardır. Herkes söz ve fikir sahibidir. Biat değil saygı ve hoşgörü ile huzur vardır.
Toprağı ana, suyu kutsal biliriz. Çevreye saygılıyız, yer içer temizleriz.
Temizlik imandandır der, tertemiz gezeriz. Yemeği yedikten sonra parmaklarımızı yalayıp ellerimizi koltuk altlarımıza silmeyiz.
Kedi de severiz, köpek de besleriz. Kafeste kuşumuz da vardır, akvaryumda balıklarımız da. Hepsine de Tanrı’nın yaratıkları diye bakar, her baktığımızda da Tanrı’nın gücünü, sanatını ve dehasını görürüz.
Sanatsız bir milletin hayat damarlarından biri kopmuştur der. Her türlü sanata, sanatkâra ve zanaatkâra saygı duyarız. Halıya kilime sevgimizi, aşkımızı, hürmetimizi işleriz oya oya.
Okuruz, yazarız, çalar, söyleriz.
Bizde cin, peri cin çıkarmak, badelemek yoktur. Saygı, sevgi, Tanrı için koruma ve kollama vardır.
Tarih yazarız, tarih okuruz. Tarihe not düşer, tarihten ilham ve ders alırız.
Kahramanlar çıkarır, destanlar yazarız. Olmadık anlarda bir güneş gibi doğar, ısıtır ve ısınırız.
Gazi M. Kemal Atatürk’ü severiz. Sevme nedenini iyi biliriz. Bu asil milleti kulluktan kurtarıp, efendiler yaptığı için. Milletin ocağı köylümüze: “Bu milletin gerçek ve hakiki efendisi köylüdür!..” dediği için. O kurtuluşumuzun, cumhuriyetimizin ve kültürümüzün sembolüdür.
Yıllar geçtikçe daha iyi anladığımız, hayranlık duyduğumuz milletimize ve Atatürk’ümüze minnettarız.
Ayrıştırmacı değil, birleştirici; birlikte dirlik vardır vizyonuyla ben Ortadoğulu değilim.
Laik, sosyal hukuk devleti, çok partili demokrasi anlayışıyla da ben Ortadoğulu değilim. Ben ve biz, bu beyne de, bu ortak akla da, kollektif işbirliğine de, iradeye de, yüreğe de sahibiz.
Düşünen, üreten, cumhuriyete bağlı, fikirlere saygılı, halkına sadık, kültürüne uyumlu insanlarız. Çağdaş olmayı, çağı yakalamayı hedefleyen “Ne mutlu Türkün diyene!.” Parolasıyla Ortadoğululardan ayrılmaktayım.
Aydınlık mı istiyorsunuz: Kur’an ve Nutuk yeter. Önder mi istiyorsunuz Hz. Muhammed ve M. Kemal yeter.
Ben coğrafi olarak Ortadoğulu olsam da, inanç, yaşayış ve kültür olarak asla Ortadoğulu değilim. Düşünen, akıl yürüten, eleştirenim ve asla biat eden değilim. Ben asla, “Padişahım çok yaşa” diyenlerden olmadım.
Esen kalınız. Nazım PEKER
Bir yanıt yazın