Site icon Turkish Forum

GÖSTERİŞ BUDALALARI

“Canım”,Bu günlerde ne büyük bir söz.Gerçeklerin hayallere dönüştüğü, yaşamın artık anı yaşamak olduğu, insanların birbirine inançla değil, anlık ilişkiler, işler, duygular ile bağlandığı dünyamızda, “CANIM” sözcüğü Kulağımda; sanki sahtelikleri, sahte ilişkileri yumuşatırcasına bir bağlaç oluşturuyor…Kulağıma sahte “canımlar” da bütünleşmiş insan sesleri geliyor…Günü birlik çıkar tepsilerinde sunulmuş geçici bir kelime. Bana sanki işim bittiğinde sen benim hayatımda yoksun der gibi…Güzel bir gün Mersin, Aydıncık, Karatepe Sahil muhteşem…Güneşin, denizin ufkundan, sis pembeliklerinin ardından yükselişi, esen hafif rüzgarda çam ağaçlarının, begonvillerin oynaşları sanki bana sahte “canımlar” ‘ ı unutturmaya çalışıyor….Palmiye ağaçlarının arasında kaybolan sarı, kırmızı, pembe, beyaz güller, renk renk çiçeklerde bu oynaşın içinde galiba…Sabahın bu güzelliğinde neden bu kelimeye takıldığımı anlayamıyorum…Jean Sarte’nin varoluşçuluğu ararken yaşadığı bulantıları yaşıyorum bu güzelliklerde.Nietzsche gibi baş ağrıları çekmiyorum ama. Midem bulanıyor… Karnım ağrıyor. Yüreğim sıkışıyor….Tam dostu bulduğumu sandığım anda çıka gelen “Canım” kelimesi…..Bulantılarım; inandıklarımı söyleyememekten değil, kaprislerim boyun eğememekten de değil.Arada bir ortaya çıkan bazen kırgın, bazen toplum adına kaygılı, hatta çoğu zaman insanlık adına kaygılı davranışlarım arasında, projeler proje dürtüleri arasında yoğun duygusallıklarda bir şeyler yapabilme adına çıldırıyorum.10 Mayıs anneler gününde sosyal medya üzerinden yaptığım duyuruda, Müslüman bir anne olarak çocuklarımızın din bezirgânlarının elinde, mumyalaşmış bir toplum sessizliğine bürünen cahilliğin karanlığında kalmasından korktuğumu belirtmiştim…Annelere, kadınlara seslenip; Fani dünyanın cahil karanlığında birleşip, bir yürek olmayı, birleşmeyi, “Sağlıklı Mini Eko-Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma” projemizi başlatıp, cahilliğin kırsala ve toplumun üzerine yaymaya çalıştığı sis perdesini kaldırıp, kendi ışığımızı yayarak bu cahilliklere karşı bilgiyle, inançla mücadele edelim demiştim.Çok güzel arkadaşlarım var… Sağ olsun, canımlar, cicimler hep yol alıyoruz….Tüm kadınlarımız çok yol alıyor. Hepsi bilinçli. Öldürülen kadınların arkasından yas tutuyoruz.Yok olan kırsal alanların arkasından, kaybolan ahlaki değerlerin arkasından da canım, cicimlerle yas tutacağız.Eylemler yapacağız sadece… Kendimizi o eylemlerde göstereceğiz.Ne güzel… Ey Kadınlar… Kendi yetiştirdiğiniz egemen erkek kavramı içerisinde ışıklarımız sönmeye devam ederken bilin ki arkanızdan eylemlerle yaşınız tutulacaktır. Yarın kızınızın, oğlunuzun sahipsizliği mezarınızda sizi üzmesin.Mumyalaşmış bir toplumda sadece eylemlerle sürdürülen ve belli bir kesimin katılımı ile önceden belirlenen seçilmişlerle yapılan eylemlerde siz bir süre anılacaksınız. Ama kadınlar ölmeye devam edecek…Kırsal alanlarımız yok olmaya devam edecek…Çocuklarımız anne babaya el kaldırıp, “bak bana yanaşırsanız sizi savcıya bildiririm” demeye devam edecek.Ve sevgili kadınlarımız, seçilmiş sevgili kadınlarımız da, ellerine verilen yönergelerdeki kurallarla seçim çalışmalarını yürütüp, ya çaldıkları fikirlerde, ya arkalarına aldıkları tarikatlarla, ya da babadan gelme şan, zenginlik, çevre ile var olan kaynakları kullanarak, kendi üretimleri olmayan projelerde, tasarımlarda kaybetme korkusuyla sahte canımlar la, sahte ilişkiler de korkularla,Sadece bulundukları yetkilerde kalarak, işlerini yürütebilmeyi amaçlayan çaresizlikleri içerisinde, baskılanmış, sönmüş yüreklerde partilerinin sesini duyurmaya çalışacaklardır.Aynı kadınlar parti toplantılarında süslü giysiler içerisinde birbirlerine canım, meleğim diyerek sevişme emareleri gösterip,“Ay canişkom, bugün bebeğime İnternet'ten mama siparişi verdim. Bu günlerde bebeğim çok hasta. ”Diyerek, kucaklarındaki süslü canlarını da sevmeye devam edeceklerdir.Yaşamayı kendi canlarını koruma olarak görenlerin Dünyasında toplumun geldiği noktada yaşanacaklardan da o canımız sorumlu olacaktır. - suffering

“Canım”,
Bu günlerde ne büyük bir söz.
Gerçeklerin hayallere dönüştüğü, yaşamın artık anı yaşamak olduğu, insanların birbirine inançla değil, anlık ilişkiler, işler, duygular ile bağlandığı dünyamızda, “CANIM” sözcüğü Kulağımda; sanki sahtelikleri, sahte ilişkileri yumuşatırcasına bir bağlaç oluşturuyor…
Kulağıma sahte “canımlar” da bütünleşmiş insan sesleri geliyor…
Günü birlik çıkar tepsilerinde sunulmuş geçici bir kelime. Bana sanki işim bittiğinde sen benim hayatımda yoksun der gibi…
Güzel bir gün Mersin, Aydıncık, Karatepe Sahil muhteşem…
Güneşin, denizin ufkundan, sis pembeliklerinin ardından yükselişi, esen hafif rüzgarda çam ağaçlarının, begonvillerin oynaşları sanki bana sahte “canımlar” ‘ ı unutturmaya çalışıyor….
Palmiye ağaçlarının arasında kaybolan sarı, kırmızı, pembe, beyaz güller, renk renk çiçeklerde bu oynaşın içinde galiba…
Sabahın bu güzelliğinde neden bu kelimeye takıldığımı anlayamıyorum…
Jean Sarte’nin varoluşçuluğu ararken yaşadığı bulantıları yaşıyorum bu güzelliklerde.
Nietzsche gibi baş ağrıları çekmiyorum ama. Midem bulanıyor… Karnım ağrıyor. Yüreğim sıkışıyor….
Tam dostu bulduğumu sandığım anda çıka gelen “Canım” kelimesi…..
Bulantılarım; inandıklarımı söyleyememekten değil, kaprislerim boyun eğememekten de değil.
Arada bir ortaya çıkan bazen kırgın, bazen toplum adına kaygılı, hatta çoğu zaman insanlık adına kaygılı davranışlarım arasında, projeler proje dürtüleri arasında yoğun duygusallıklarda bir şeyler yapabilme adına çıldırıyorum.
10 Mayıs anneler gününde sosyal medya üzerinden yaptığım duyuruda, Müslüman bir anne olarak çocuklarımızın din bezirgânlarının elinde, mumyalaşmış bir toplum sessizliğine bürünen cahilliğin karanlığında kalmasından korktuğumu belirtmiştim…
Annelere, kadınlara seslenip; Fani dünyanın cahil karanlığında birleşip, bir yürek olmayı, birleşmeyi, “Sağlıklı Mini Eko-Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma” projemizi başlatıp, cahilliğin kırsala ve toplumun üzerine yaymaya çalıştığı sis perdesini kaldırıp, kendi ışığımızı yayarak bu cahilliklere karşı bilgiyle, inançla mücadele edelim demiştim.
Çok güzel arkadaşlarım var… Sağ olsun, canımlar, cicimler hep yol alıyoruz….
Tüm kadınlarımız çok yol alıyor. Hepsi bilinçli. Öldürülen kadınların arkasından yas tutuyoruz.
Yok olan kırsal alanların arkasından, kaybolan ahlaki değerlerin arkasından da canım, cicimlerle yas tutacağız.
Eylemler yapacağız sadece… Kendimizi o eylemlerde göstereceğiz.
Ne güzel… Ey Kadınlar… Kendi yetiştirdiğiniz egemen erkek kavramı içerisinde ışıklarımız sönmeye devam ederken bilin ki arkanızdan eylemlerle yaşınız tutulacaktır. Yarın kızınızın, oğlunuzun sahipsizliği mezarınızda sizi üzmesin.
Mumyalaşmış bir toplumda sadece eylemlerle sürdürülen ve belli bir kesimin katılımı ile önceden belirlenen seçilmişlerle yapılan eylemlerde siz bir süre anılacaksınız. Ama kadınlar ölmeye devam edecek…
Kırsal alanlarımız yok olmaya devam edecek…
Çocuklarımız anne babaya el kaldırıp, “bak bana yanaşırsanız sizi savcıya bildiririm” demeye devam edecek.
Ve sevgili kadınlarımız, seçilmiş sevgili kadınlarımız da, ellerine verilen yönergelerdeki kurallarla seçim çalışmalarını yürütüp, ya çaldıkları fikirlerde, ya arkalarına aldıkları tarikatlarla, ya da babadan gelme şan, zenginlik, çevre ile var olan kaynakları kullanarak, kendi üretimleri olmayan projelerde, tasarımlarda kaybetme korkusuyla sahte canımlar la, sahte ilişkiler de korkularla,
Sadece bulundukları yetkilerde kalarak, işlerini yürütebilmeyi amaçlayan çaresizlikleri içerisinde, baskılanmış, sönmüş yüreklerde partilerinin sesini duyurmaya çalışacaklardır.
Aynı kadınlar parti toplantılarında süslü giysiler içerisinde birbirlerine canım, meleğim diyerek sevişme emareleri gösterip,
“Ay canişkom, bugün bebeğime İnternet’ten mama siparişi verdim. Bu günlerde bebeğim çok hasta. ”
Diyerek, kucaklarındaki süslü canlarını da sevmeye devam edeceklerdir.
Yaşamayı kendi canlarını koruma olarak görenlerin Dünyasında toplumun geldiği noktada yaşanacaklardan da o canımız sorumlu olacaktır.

Ankara 23.02.2021
Gülay Karaoğlu
Arş. /Yazar

Exit mobile version