Yukarıda başlığa aldığımız cümle Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necmi İlhan’a ait. Hocamız, çoklarımızın merak ettiği konuya bu açıklaması ile yanıt vermiş oluyor.
Pandemiye karşı şu anda elimizde bulunan en önemli silah aşı olarak gösteriliyor. Halen aşı olmak istemeyenler var. Aşılamadaki sıkıntıların mutlaka sona ermesi gerekiyor. Uzmanların ortak görüşü de bu yönde.
Ancak, bunun için de gerekli olan adımların atılması gerekiyor. Aşıların tamamlanması, maske, mesafe ve hijyen ortamının sürdürülmesi ve her şeyin rayında gitmesi kaçınılmaz.
Bu açıklamanın özeti şu:
Bu sezon da yaz ve tatil anlayışını değiştirin.
Zor günlerden geçiyoruz. Kurallara uymamız ve pandemiyi de ciddiye almamız gerekiyor. Birçok ülke aşılamaları bitirdi. Bazı ülkelerde maske yasağı kalktı. Normalleşmeler başladı. Turizmde hareketlilik gözlemleniyor. Daha gerilerde kalmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Hepimiz çok sıkıldık. Rahatlamak ve normalleşmek istiyoruz ama bunun için daha sabırlı olmak ve yol almamız gerekiyor. Bazı tedbirlerde geç kaldık. Bireysel hatalarımız da oldu. Tatil ve deniz hasretimizi öyle sanıyoruz ki bu yıl da ertelemek zorunda klacağız.
Prof. Dr. İlhan, herkesin samimi ve bilimin ışığında ilerlemesi gerektiğini belirterek, “Aşılamada belli bir rakamı tutturmuş, kapanma ile beraber kurallara uyan toplumda normale daha yakın bir yaşamın sürdüğüne şahit oluyoruz. Bu nedenle, bu kanıtlar ışığında baktığımızda vatandaşların aşı olması gerekiyor” dedi.
Prof. Dr. İlhan, aşı sırası geldiği halde aşısını yaptırmayan 65 yaş üzeri kişilere ilişkin uyarılarda bulunuyor. Aşılanmanın önemli olduğunu söylüyor. Uyarılarını birlikte okuyalım:
“Maalesef şu an vefat edenler arasında 65 yaşın üstünde olup aşı sırası geldiği halde aşı yaptırmayan vatandaşlarımız var. Bu, bir hekim olarak beni üzüyor. Aşı olma imkânı var, aşı sırası gelmiş, aşı olsaydı belki o büyüğümüz hastalığı hafif geçirecekti. Bu nedenle aşı olmak gerekiyor. Bunu bir rakamla da ifade edelim; ocak ayı başında yaşlıların vakalar içinde görülme durumunu nisan ayı başına göre kıyasladığınızda yarı yarıya bir düşüş söz konusu. Demek ki aşı bu kadar koruyor. Hatta toplumun genelini ilgilendirecek bir rakamdan bahsetmek gerekirse, biliyorsunuz yaklaşık 1 milyon kadar sağlık çalışanı aşılandı. Sağlık çalışanlarının arasında 20 yaşında gençlerimiz de var, 80 yaşında kıdemli hocalarımız da var. Sağlık çalışanlarında ise vakalar içindeki orana baktığımızda 1 Ocak ile 1 Nisan’ı kıyasladığınızda 4 kat azalma söz konusu. O zaman aşının bu denli etkili olduğunu gördüğümüzde açıkçası aşıya karşı olumsuz görüş geliştirmek, aşı direncini anlayabilmek mümkün değil. Elbette farklı bir kanıt varsa bu görüşülebilir ama bilim hep kanıtlarla ilerler. Eğer bir kanıt, yayımlanmış makale varsa bununla konuşmak gerek. Sosyal medyada ‘ben aşıya karşıyım’, ‘aşı olmayacağım’ demekle açıkçası bu iş olmuyor maalesef. Aşı çeşidinin artmasının avantaj olduğunu söyleyebilirim. Bazen tedarik sorunları yaşanabilir. Tedarik sorunlarının önüne geçmek için en doğrusu aşıların fazla grupta olması. Yerli aşılarımızın bir tanesi faz 3 aşamasına geldi. Güz dönemine geldiğimizde yerli aşılarımız olursa, elimizin daha da rahat olacağını söylemek mümkün. Bu süre dahilinde farklı aşı kaynakları bulmak doğru bir seçenek. Size bağlı olmayan bir süreçte, dış kaynaklı bir aşıda tedarik sorunu olabilir, bu nedenle bu arayışlar ve bulunan aşı doğru bir yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor. 4.5 milyondan fazla kişi koronavirüs tanısı aldı, 39 bine yakın vatandaşımızı da koronavirüsten kaybettik. Haklı olarak vatandaşlarımız çok sıkıldılar. Gerçekten zor süreler yaşıyoruz. Kurallara uyarak daha iyi bir sürece gelebileceğimizi söylemek elbette mümkün. Tam kapanma dönemi yaşıyoruz, bununla beraber rakamlar iyi bir düzeye gelirse, kurallara uyum devam ederse, Sağlık Bakanının dediği gibi 40 yaş altı vatandaşların aşılanması haziran sonuna kadar, 20 yaş üzeri gençlerimizin aşılanması güz döneminde gerçekleşirse, hedeflenen grubun aşılanması gerçekleşirse, güz döneminde daha iyi zamanlar görebiliriz, bunun için de belki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı iyi bir tarih olarak düşünebiliriz. Bu şöyle düşünülmemeli; örneğin ‘ekim sonuna geldiğimize herkes maske çıkarak, fiziksel mesafeye uymayacağız, kalabalıkta bir araya geleceğiz’ anlamına gelmiyor. Daha belki rahat olabileceğimiz, en azından ailemizi ziyaret edebileceğimiz, kurallara uyarak sosyal mekânlarda bir arada olabileceğimiz, çocuklarımızın okuluna devam edebileceği zamanlar olabilir düşüncesindeyim.”
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın