Tarih 23 Nisan 1920. TBMM açılışı.

Salih Bozok’un notlarından bir anı.

Sanırım bu anı ile Mustafa Kemal gözünüzde ve gönlünüzde daha da büyüyecek.(23 Nisan 2021)

Tarih 23 Nisan 1920. TBMM açılışı.

“Bir gün önce Ankara Ziraat Mektebinde bir büyük heyecan ve coşku vardı. Paşa Hazretleri yoğun bir çalışma içindeydi. İstiyordu ki, TBMM’nin açılışını dünya alem duysun, dünya alem ilgilensin. Paşa Hazretleri “Salih! yarını sabırsızlıkla bekliyorum” derken sanki 29 Ekim 1923 akşamını görüyor ve oraya doğru koşuyordu. Oysa ne ordu kurulmuş, ne savaşacak malzeme ve mühimmat tedarik edilmiş, bırakın dış düşmanları, nede iç düşmanlar yenilmişti.

Ermeni mektebinden alınan sıralar, bin bir zorlukla bulunan ve tavana asılan yağlı kandiller sayesine aydınlatılan ve henüz çatısı dahi tam olarak kapatılamış bir binada Türk Devleti’nin temelleri atılacaktı.

Mimar, planını yapmıştı ama elde senelerdir Kafkaslarda, Balkanlarda, Arap çöllerinde çarpışmaktan yorulmuş ve bıkmış, ailesinin hasretini toprağının özlemini çeken, sırtına giyece mintanı, ayagına giyecek postalı olmayan darma dağınık bir ordu kalıntısı vardı.

Herkes kendi kendine soruyordu?

“Bu ordu ilemi zafer kazanılacak”

O günlerin serin bir Nisan sabahında bu soruya “Evet” diyen Mustafa Kemal Paşa’dan gayrı bir kişi yoktu. Hele zafer kelimesini Sultan/Halife, İstanbul Hükumeti ve Düşmandan korkanlar ağızlarına dahi almıyorlardı.

Ama!

Mustafa Kemal’in gölgesi dahi “Zafer”in ta kendisiydi.

23 Nisan 1920 sabahı Ankara Gar Binasından bir ilah gibi, TBMM’ni açmak için çıkan Kalpaklı Kuvay-ı Milliyeci Zafere inanmıştı. Çok geçmedende Padişahın kulu, Mustafa Kemal Paşa’nın ise “Ruhu” olan bu millet kendisine inanacak ve bu milletin bağrından kopan analar, babalar, evlatlar sayesinde ordu kurulacak, önce dış düşmanlar sonra iç düşmanlar yenilecek ve zafer kazanılacaktı.

23 Nisan 1923’de Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde açılan TBMM’nde Mebusların en yaşlısı olması nedeni ile Meclis, Mehmet Şerif (Avcıoğlu) (d. 1845, Çakıllı, Vize, Kırklareli – ö. 15 Eylül 1929) Efendinin konuşması ile açıldı.

Sonrasında Mustafa Kemal Paşa’nın, Meclis üyelerine teşekkür eden konuşması ve 24 Nisan 1920 sabahı tekrar açılması dileği kapandı.

24 Nisan 1920 günü Paşa Hazretleri Meclis kürsüsünden yaptığı uzun konuşmasında şöyle diyordu:

“Efendiler!

Milli vicdanın büyük iradesine bağlı olarak, milleti bağımsız ve vatanımızı düşmanlardan arınmış görünceye kadar çalışmak andıyla 16 Mayıs 1919 günü İstanbul’dan ayrıldım. Samsun’da görevime başladım. İlk düşüncem, ülkemizde güvenliği kendi olanaklarımızla gerçekleştirebileceğimiz inancı oldu. Aslında Canik Livası’nın (Merkezi Samsun’da olan o zamanki sancağın adı) özel durumu da bu konuda en hızlı biçimde davranılmasını gerekli kılmakta idi.

Alınan önlemler sayesinde başarılı sonuç elde edildi. Fakat bu önlemler ve başarı yalnız Pontus dolayları ile sınırlı idi. Halbuki her gün haksızlıklarını artıran İtilâf Devletlerine milli varlığımızı siyasi olarak kanıtlamak ve fiili saldırılar karşısında ulusun namus ve bağımsızlığını bilfiil korumak çok önemli idi. Aslında doğuda ve batıda, hemen ülkemizin her yanında millet ve vatan haklarını korumak ve kollamak için dernekler kurulmuştu. Bu dernekler, düşmanlarının esaret boyunduruğuna girmemek amacı ile milli vicdanın azim ve iradesinden doğmuş kuruluşlardı.

Bendenize gelince; Çok yanlış ve hatalı anlayış içinde bulunulduğunu görüyorum. Bu gün vatanımızda bir millet kudreti varsa, bu akım, felâketler sonucu uyanan milletin kalp ve düşünce gücünden doğmuştur. Bendeniz de ancak buna uyuyorum. Benim buradan çekilmem ile ilgili düzenlemeler çok hatalı ve özellikle çok tehlikelidir. Bendenizin korunması hakkında Dışişleri Bakan vekili beyefendi tarafından İngilizler’den güvence alındığı söylenmektedir. Buna çok hayret ettim. Çünkü devletler ve milletler adına ve şerefine resmi bir şekilde imzaladıkları ateşkes hükümlerini korumaya bile asla uymayarak alabildiğine saldırılarda bulunan ve pek çok onur kırıcı durumlara neden olan İngilizlerin bu güvencesine inanmak pek saflık olur. Yalnız tam anlamı ile inanılmasını isterim ki, eğer memleketin kurtuluş ve esenliği benim çekilmeme bağlı olsaydı, kayıtsız şartsız ve geleceğim hakkında hiç bir ümit ve amaç beslemeyi aklıma getirmeden, benliğimi kurban etmek kadar vicdani ve basit bir şey olamazdı. (Alkışlar) Şunu eklemek isterim ki, aradaki büyük fark, gerçek durumun henüz karşı tarafça anlşılamamış olmasındandır.”

İstanbul Hükümetinin, Padişah/Halife Vahdettin’in, Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın ısrarla ve hatta tehditkar ifadelerine karşı gelerek, konuşmasında askerlik görevinden istifa ettiğine de değinen Mustafa Kemal Paşa sonuçta şöyle diyordu:

İstanbul’un işgaline tek neden hükümetin birtakım saçma ve köksüz görüşlere saparak zaaf göstermiş olmasından kaynaklanmaktadır. Milli Meclisin dışarıda toplanması gerekliliği ve zorunluluğunu anlatmak konusunda da başarılı olamadıktan sonra artık görüşlerimizi bildirmekten vazgeçtik. Yalnız yine birçok felaketlerin ortaya çıkacağına olan inancımız sürdüğünden bazı önlemler alarak vatan görevimizi gerçekleştirmeye çalıştık. Önerilerimiz hepinizce bilinmektedir. Hiç olmazsa milletvekilleri İstanbul’un o zehirleyici çevresine, havasına girmeden önce dışta birbirleriyle görüşsünler, tanışsınlar ve birbirlerine düşüncelerini söyleyerek aydınlatsınlar. İşte biliyorsunuz, bu amaçla Erzurum’da, Trabzon’da, Samsun’da, kısacası çeşitli merkezlerde, bölge bölge, milletvekillerinin toplanmasını çok rica ettik. İstanbul’a gidecek milletvekillerinden de mümkünse düşüncelerimizi karşılıklı söylemek üzere Ankara’ya gelmelerini istedik. Bu önerilerimizin hem birincisi ve hem de ikincisi kısmen oldu, buraya gelen saygın milletvekilleriyle karşılıklı düşüncelerimizi anlattık, bütün tehlikeli olabilecek durumlar konuşuldu ve geleceğe ait bazı önlemler de düşünüldü. Hatırladığıma göre her şeyden önce Meclis-i Mebusanda bir grup kurmak gerektiği şart olarak düşünüldü. Çünkü milletvekillerinin genel kurulu dayanışma içinde bulunmazsa hiçbir amacın savunulması ve korunmasına imkân kalmazdı. Yine burada görüldüğü gibi, kurulması düşünülen grup bütün anlamı ve görünümüyle Kuvay-i Milliye’ye dayanacaktır. Bütün dünya da bunu bilecektir. Milletin gücüne dayanmayan milletvekilleri hiçbir kimsenin gözünde güvenilir kişiler olamaz. (Sürekli alkışlar) “

Bu ülke Vahdettin gibi, Damat Ferit gibi, Said Molla gibi, Mustafa Kemal’in idam fermanını hazırlayan Şeyhülislam Dürrüzade Abdullah gibi iç düşmanlara, İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar gibi dış düşmanlara rağmen, Mustafa Kemal Paşanın önderliğinde ve Türk Anasının vede Türk Yiğidinin canları pahasına kurtarılmış ve kurulmuştur.

Türk Ulusunun bu gerçeği hiç bir zaman aklından çıkarmayacağı umudu ile.

saygilarimla,

SAtasoy

Salih Bozok'un notlarından bir anı. - 23nisan1920 tbmm

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir