Site icon Turkish Forum

ERMENİ İFTİRASI İLE İPE ÇEKİLEN SUBAYIMIZ

Hayran Baba lakabiydi. Hafiz Avni efendi isminde bir Vatanseverdi o.

Erzincan Jandarma Komutanliği yapmisti.

Ermeni saldirilari sonrasi tehcirde vatan görevin de yer almisti. Ülke isgal edilince Ingiliz isgalcilere ters davranmis, üzeri çizilmişti.

Damat Ferit Paşa'nın (fesli) Sevr Antlaşması’nı imzalamak üzere diğer Osmanlı delegeleriyle birlikte Paris Barış Konferansı’na giderken İtilaf Devletleri’ne ait bir savaş gemisinin güvertesinde çekilmiş fotoğrafı. Sağında Şûrâ-yı Devlet Reisi Rıza Tevfik, solunda Maarif Nazırı Bağdatlı Mehmed Hâdî Paşa ve Bern sefiri Reşat Halis yer alıyor. Bu dört Osmanlı görevlisi İstiklal Savaşı'ndan sonra Ankara tarafından diğer 150'liklerle birlikte Türk vatandaşlığından çıkarılacaklardı.
Damat Ferit Paşa’nın (fesli), Sağında Şûrâ-yı Devlet Reisi Rıza Tevfik, solunda Maarif Nazırı Bağdatlı Mehmed Hâdî Paşa ve Bern sefiri Reşat Halis. Bu dört Osmanlı görevlisi İstiklal Savaşı’ndan sonra Ankara tarafından diğer 150’liklerle birlikte Türk vatandaşlığından çıkarılacaklardı.

Ve Istanbul da Damat Ferid idaresinde Mahkeme kurulur. Vatan hainleri Vatanseverleri yargilayacaklardir.

Divan-ı Harb Reisi Kürt Mustafa paşa Hayran Baba’yı ister. Hastanede olduğundan getirmediler.

Mahkeme Reisi müdürü çağırarak:

– Bu adamı niçin getirmediniz?

Diye sordu. Hastanede olduğunu söylediler:

– Ben bu adamı asacağım! Nasıl şuraya buraya gönderirsiniz? diye bağırdı.

Nihayet iş Muhafız komutana geldi. Muhafız, Doktor Necip Beyi yanına çağırıp:

– Hayran Baba’yı niçin hastaneye gönderdiniz? diye sordu.

Doktor:

– Bu emirle! diyerek cebinden hasta mevkuflar hakkındaki tamimi çıkarıp okudu, ve:

– Ben rapor vermeye mecburum, gönderip göndermemek makama aittir, dedi.

Merkez Komutanı, Hayran Baba’nın Divan-ı Harbe yollanmasını emretti. Muhakeme günü hastaneye bildirildiyse de hastane doktorları Hayran Baba’nın bir yere çıkamayacağı hakkında bir rapor verdiler.

Daha hiçbir muhakemeye çağırılmayan Hayran Baba’nın idam olunacağı ağızdan ağıza söylenmekte idi.

Bu sırada bütün hasta mevkufların ancak Selimiye Hastanesi’nde tedavi olunacağı hakkında bir karar verildiğinden Hayran Baba da Selimiye’ye gönderilmek üzere raporu ile beraber tevkifhaneye teslim edilmiş, fakat Selimiye’ye gönderilmeyip hapsedilmişti.

Hayran Baba’nın sağlık durumu gitgide fenalaştığından doktor yeni bir rapor daha verdiyse de okumadılar bile.

Bir gün Hayran Baba’nın çektiği ıstıraba kalbi dayanamayan doktor her türlü tehlikeyi göze alıp bir rapor daha vermeye cesaret etti.

Hayran Baba’yı muhafaza altında Selimiye Hastanesi’ne gönderdiler. Divan-ı Harb Reisi vakayı haber alır almaz gece yarısı bir zabit yolladı, hastanın bileklerine kelepçe vurdurdu. Hayran Baba’yı sürükleye sürükleye Haydarpaşa iskelesine indirdiler, zavallı adam doğruca sehpaya gittiğini sanıyordu:

– Beni asmaya götürüyorsunuz, biliyorum, sabaha kadar sabretseniz ne olur? diyordu.

Hayran Baba’yı getirdiler, o bitkin halinde taş locaya attılar. Eline kelepçe vurulduğunu ve omuzuna bütün eşyasının yüklendiğini gören

Hayran Baba:

– Ölüm eziyeti dediğin beş dakikalıktır. Bu cevrü cefaya ne lüzum var? diye inliyordu.

Hayran Baba idam olunacağını bilerek yirmi gün yirmi gece taş locada aç ve ilaçsız yattı. Biraz merhamet duygusu bulunan gardiyanlar bile aynı locanın yanındaki locada yatan bir öğretmene:

– Şu pencereden zavallıya biraz süt veriniz! diye yalvarıyorlardı.

Hayran Baba bu yirmi günün ölüm bekleyişi içinde kıvrandı.

“Şu kapıyı bir lahza açınız, biraz hava alayım!” diyordu.

Ve böylece loca rutubeti ve açlık içinde yirmi gün işkence çektikten sonra, bir gece sabaha karşı kendini asılmak için uyandırdıkları zaman, tıpkı hürriyete kavuşuyor gibi sevindi, subayın omuzlarını okşadı…

Suçu Ermenilere karşı vatani savunmasi, işgale karşı olması ve tehcirde görev almasiydi.

Exit mobile version