Montrö ile ilgili son gelişmeler incelendiğinde Türkiye’nin çok zor durumda olduğu açıkça görülmektedir. Bunun sebebi ise RTE’nin içerde ve dışarda izlediği şahsım devleti siyaseti olmaktadır.
Bu durumu teyit eden ise, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi’nin, Rusya’nın Dışişleri sözcüsü’nün, Rusya Dışişleri Bakanı’nın ve bir hafta içinde verdikleri demeçler ve Rusya Devlet Başkanı Putin’nin doğrudan yaptığı telefon uyarıları ile, Rusya en yüksek ağızlardan RTE’ye bize karşı numara yapma, ABD ile Montrö’yü delme konusunda gizli işler çevirme, Montrö’yü deldirtmem ve Ukrayna’ya silah gönderme demesi oldu.
Ve Rusya RTE’yi usturuplu bir ültimatomla tehdit etti. Ve iki gün sonrada Rusya’dan Türkiye’ye ye olan uçuşların durdurulması ki burada Covid 19 tesiri bir bahanedir ve turizm ambargosu ile RTE’ye ilk sinyali verdi ve ayağını denk al dedi .
Burada bölge açısından vurgulanması gereken en önemli ve ilk olay ise, 104 Türk Amirallin kendilerini Türkiye ve bölgenin güvenliği için feda edercesine yaptıkları Möntre ve irtica ile ilgili uyarılarıda Rusya, Türk Milleti ve bölge ülkelerinin konu üzerine acilen dikkat çekmesinde büyük rol oynamıştır.
Açıkça söylemek gerekirse Türk Amirallerin bildirisi konuyu dünya gündemine oturtmada ve bölgede tedbirler alınmasında büyük rol oynamıştır.
Bu Türkiye’yi kurtaran ve Montrö’nün ABD ve RTE tarafından delinmemesi, önemi ve uygulanması, konusunda olumlu bir uyanışa yol açmış ve olumlu bir gelişme olmuştur.
Türk Amirallerin öncelikle milli menfaatler için tali olarakta bölge barışı için dikkatleri çektiği bu vahim ve mevcut durum, kısa süre içinde bizzat Rusya’nın da RTE’ye karşı peş peşe yaptığı ama Rusya tarihinde bir devlete karşı hiç bir zaman bu kadar seri bir şekilde yapmadığı acil uyarılarlada bu konuda Amirallerin ne kadar haklı oldukları teyyit edilmiştir.
Ve böyleliklede konu Montrö’nün Türkiye ve bölge açısından ne olduğu ve ne olmadığı, önemi ve rolü ortaya çıkmış ve RTE’ye de Rusya’nın uyarıları ve Türkiye’de konunun tartışılmaya başlanmasıyla da belli ölçüde bir geri adım attırmıştır.
Bu olumludur. Fakat yetersizdir.
Ama RTE’nin hala Ukrayna ile geliştirdiği bölge için tehlike saçan ilişkilerininde sürmesinden ve maalesef Rusya’nın açıklamalarından da görüyoruzki, Türkiye RTE’nin şahsım siyaseti yüzünden derin ve tehlikeli sularda yüzmektedir. Ve bunu bölge devletleri büyük bir olumsuzluk olarak not edilmektedir.
Sorun bu anlamda Türkiye için büyümektedir.
RTE’nin bu siyasetini ve rolünü değiştirmeyeceği verdiği demeçlerdende anlaşılmaktadır. Bu siyasetin arkasında ABD’nin RTE’ye yaptığı baskı ve şantaj taktiklerinin olduğunu ise kimse yadsınmamaktadır. Bölgede adımlarda ona göre atılmaktadır.
Türkiye bölgedeki gelişmelerdende görülüyorki bir ateş çemberinin içindedir.
İçerde büyük bir bölünmüşlük, ekonomik, siyasi, sosyal ve hukuki zorluklar ile karşı karşıyadır.
Buna göre Türkiye’nin akıllı bir siyaset geliştirdiği söylemek ise çok zordur. Bu konularda dengeli, ihyiyatlı ve sorun çözücü adım atmadığı görülmektedir.
Örneğin RTE, ABD ve Rusya ile ilişkilerdede Türkiye’yi şahsım devleti olarak bu kendi şahsi çıkarı için kullanıp buna devam etmektedir. Bu Türkiye açısından bir ciddi devlette görülmeyecek bir konumdur.
Bu mevcut durum devam ettikçe ki öyle gözüküyor, Türkiye, çok yakında Kafkaslarda, Suriye’de, Libya’da ve Doğu Akdeniz’de çok büyük güvenlik sorunları ile karşılaşacaktır. RTE’den ve ABD’den dolayı bu süreç böyle sürerse ki öyle görünüyor,önümüzdeki kısa süre içinde olabilecek hızlı ve dengesiz gelişmelerden ve bu izlenen yanlış şahsım siyasetinden dolayıda Türkiye’ye en yakın ülke olan Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerinde bile gevşeme ve geri çekilme yaşanacaktır.
Bunun dışında ise, 12 Nisan’da ABD’de başlayan ve Mayıs ayında karar aşamasını tamamlayacak olan Halk Bankası ve Zarraf davası ile bir şekilde dünyada ki malvarlığı vs üzerinden esir alınan RTE, kendi şahsi çıkarı için Akdeniz ve Karadeniz’de her an oluşabilecek bir ABD tuzağıyla birlikte başta Türkiye olmak üzere tüm bölgenin ateşe atılmasının sebebi olması muhtemel gözükmektedir.
Bunun önüne mutlaka geçilmelidir. Bunu yapabilecek olan ise her kesimden milli ve demokratik düşünen şahsiyetler, örgütler ve halk olmalıdır. Gidişat sürümcemeye müsait değildir. Zaman lüksü yoktur. Şartlar hem içerde ve dışarda Türkiye açısından kötüleşmektedir.
Bunun için şimdiden Türkiye ‘de ki Kanaat oluşturucular tarafından, Türk Milleti ve aklı başında şahsiyetler bu konuda bilgilendirilmeli ve uyanık tutulmalıdır.
RTE’nin içerde ve dışarda izlediği şahsım siyasetine ve ABD tuzaklarına karşı duracak milli ve ortaklaşa bir demokratik hareket kabiliyeti geliştirmelidir.
Gerçekten durum çok gergin ve tehlikelidir.
RTE’nin bugüne kadar izlediği yanlış ve tehlikeli şahsım siyaseti ile, RTE’nin hem şahsı ve hemde iktidarının kendisi, Türkiye için gerçekten büyük bir güvenlik sorunu haline gelmiştir. Bu kesinlikle ve zaruri olarak aşılması gereken bir sorun teşkil etmektedir..
Bunun için Türkiye bu islamcı iktidar kamburundan bir an önce kurtulmalıdır.
Türkiye, RTE ile birlikte her düzlemde kendisininde batmasına izin vermemelidir..
Türkiye kendi kaderini seçmeli ve kendisini RTE’nin kaderinden kesinlikle ayırmalıdır. Bunun yoluda tabiki Türkiye’de Laik, Demokratik, Hukukun yerleşik ve bağımsız olduğu ve Parlementer sistem anlamında, denetimli bir sistem değişikliğinden geçmektedir.
Görünen o ki eğer bu yanlışları halk görmez, uyanmaz ve örgütlü hareket etmez ise, Türkiye’yi içerde, dışarda ve her alanda gerçekten çok kötü günler beklemektedir.
Konjektür Türkiye’nin aleyhine işlemektedir.
Türkiye bir an önce yeni bir şahsım siyaseti ile yola devam etmeyi bırakmalı ve yeni bir milli siyaset belirlemelidir.
ABD, NATO ve Ukrayna’nın liderinin siyasetine Karadeniz bölgesinde alet olmamalı, Rusya ve Ukrayna atasında ve dolayısı ilede ABD ve NATO arasında silahlı bir çatışmaya ve savaşa dönüşebilecek durumda Montrö’yü kullanarak tarafsız kalmasını bilmeli ve becermelidir.
Bunun için Atatürk’ün iç ve dış politikasını uygulamak yeterlidir.
Bunu yapmak için ise hiç bir zaman geç değildir. Eğer Türkiye, Rusya, ABD arasında ‘Hiç Yoluna Gitti Niyazi’ durumunu yaşamamak istemiyorsa bunu yapmalıdır..
Ve son söz,
Sevgili Millet,
Lafı dolandırmaya gerek yoktur. Durum maalesef budur.
Buna karşı yapılacak olanda yukarda yazıldığı gibi bellidir.
Bu gibi durumda tereddüte ve sürümcemeyede yer yoktur.
Bunun için öncelikle Millet kendi bekasını ve
Kaderini şahsım devleti diyen şahıslardan ayırmayı öğrenmelidir.
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın