Bugün 18 Nisan 2021. Altı gün sonra Türkiye muhtemelen büyük bir sürpriz ile karşılaşabilir. İç politika çok yoğun bir süreçten geçtiği için kimse 24 Nisan’da ABD Başkanı Biden ne diyecek diye merak etmiyor. ABD’deki Ermeni lobilerinin Biden üzerindeki baskılarını gündeme bir kaç istisna dışında getiren yok. Bugün Sözcü’de bu konuda kısa bir haber yer almıştır.
Sayın Ferruh Demirmen’in Yeniçağ Gazetesi’nde 14 Nisan’da bir yazısı yayınlanmıştır. Türkiye’de bu konu üzerinde duranlar bir elin parmakları kadar azdır. Sayın Demirmen’in aşağıdaki tespitlerine ben de katılıyorum.
“Anlamakta çok zorluk çektiğim, 24 Nisan yaklaşırken Türk hükümetinin 1915 olayları ile ilgili olarak sanki “suçlu” imiş gibi sessiz kalması… Asıl vahşeti yapanlar, Ermeni asker ve militanları idi. Devlet arşivlerine göre sadece Anadolu’da 1914-19 yıllarında bulundukları bölgelerde Ermenilerce katledilen Türklerin sayısı 363.141, 1919-21 yıllarında 154.961 idi. Böylece 1914-21 döneminde toplam 518.105 idi… Günümüzde Türkçe yayın yapan ve açıkça “soykırım” diyen bir Ermeni haber sitesi, Van Gölü’ndeki kliseye atıfla Akdamar adasında badem çiçeklerinin açtığını ve manzaranın çok güzel olduğunu yazıyor. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2021/04/16/Akhtamar-Ada-Ermeni/206176. Çok güzel bir haber. Ancak Akdamar kilisesinin Ermeni isyanlarında gizli bir silah ve mühimmat deposu olarak kullanıldığını ve 1915 Nisan Van İsyanı’nda esir alınan ve tecavüz edilmek üzere Akdamar adasına götürülen Türk kadın ve kızların namuslarını korumak için teknelerden suya atlayarak intihar ettiklerini tarih yazar…Türk hükümeti büyük masraflar harcayarak 5 Kasım 2019’da New York’da Akdamar Kilisesi’nin onarımını teşhir eden bir fotoğraf sergisi düzenledi; bir düzineden fazla Patrikhane dahil Türkiye Ermeni ileri gelenlerini ABD’ye getirerek onları otellerde misafir etti. Ne ki, ne ABD Ermeni kilisesi ve ne de ABD Ermeni sivil toplumundan tek bir temsilci sergiye katılmadı. Bu haberi Türk medyasından değil, olayı alay edercesine anlatan bir Ermeni sitesinden öğrendik: Daha acı tarafı, serginin açıldığından bir hafta önce, evet henüz bir hafta önce, 29 Ekim’de (evet, şamar atarcasına 29 Ekim’de!) ABD Temsilciler Meclisi 11’e oya karşı 405 oy ile “Ermeni soykırımı” tasarısınıı kabul etmişti!.. Ve çok geçmeden, 12 Aralık’da ABD senatosu oy birliği ile aynı tasarıyı onayladı! Bütün bu olaylarda lobileri başta olmak üzere Ermenilerin büyük rolü vardı. Geçtiğimiz 24 Nisan 2020’de CB Erdoğan Türkiye Ermenileri Patriği Maşalyan’a Birinci Dünya Savaşı’nın “ağır şartlarında” hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini saygıyla andığını bildiren bir taziye mesajı gönderdi. Mesajda hunharca katledilen yarım milyon Türk’e dair tek bir atıf, hatırlama yok. https://gazetekarinca.com/2020/04/24-nisan-erdogandan-turkiye-ermenileri-patrigi-masalyana-mektup/ Çok şükür, bu taziye mesajı 2014’daki gibi 2’si Ermeni şivesi olmak üzere 9 dilde yayımlanmamıştı. Daha ne desem ki!”
Türkiye’de bu gelişmeler olurken, yeni atanan Washington Büyükelçimizi ve de rahmetli babasını çok yakından tanıdığım için kendisini hem tebrik ettim ve hem de aşağıda Turkish Forum’da yayınlanan yazımı paylaştım. Fakat bana bir dönüş olmadı.
Yazım aşağıdadır.
“Biden Terörist Sasunyan’ın Serbest Bırakılmasına Engel Olmadı”
ABD’de Kalifornia Valiliği, 1982 yılında Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan‘ı öldürmek suçundan ömür boyu hapis cezasına çarptırılan terörist Hampig Sasunyan’ın tahliye edileceğini geçen hafta açıklamıştır. Bu konuda AVİM’de Hazel Çağan Elbir bir yazı yayınlamış, QHA, ParsToday, Hyetert, DW, Daily Sabah, Cumhuriyet, NTV, NewsKrackTurkey, World News, Sözcü ile The US State Department (opposes the decision of the judiciary to release the perpetrator of the assassination attempt on the Turkish consul) bu kararı haber olarak vermişlerdir.
Haber üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı kınama mesajı yayınlamış, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise karardan hayal kırıklığı duyduğunu açıklamıştır. Rahmetli Arıkan, 28 Ocak 1982 tarihinde konsolosluğa giderken otomobilinde öldürülmüş, suikastı Ermeni Soykırımı İçin Adalet Komandoları (Justice Commandos of the Armenian Genocide: JCAG) ile Ermeni Devrimci Ordusu (Armenian Revolutionary Army: ARA) adlı örgüt üstlenmişti. JCAG, 1975 – 1983 yılları arasında faaliyet gösteren aşırı milliyetçilerden oluşuyordu. Arıkan’ın trafik ışıklarında bekleyen otomobilini kurşun yağmuruna tutan Sasunyan, aynı gün yakalanmış diğer terörist Krikor Saliba izini kaybettirmişti.
JCAG; 1978 yılında Paris Büyükelçiliği Çalışma Ataşeliği ve Türkiye Turizm Bürosuna patlayıcı maddeler atılmasından, 6 Ekim 1980 tarihinde Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ın evinin bombalanmasından ve Ocak 1982’de Arıkan suikastını geçekleştiren terörist örgüt idi. O dönemde 19 yaşında olan Sasunyan, suikasttan iki yıl sonra Ocak 1984’te mahkum edilerek ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. Diğer saldırgan Saliba’nın aynı yıl Lübnan’a kaçtığı ve iç savaşta öldüğü iddia edilmiştir.
Los Angeles Bölge Yüksek Mahkemesi’nin tahliye kararı, Kalifornia Valisi Gavin Newsom’un karara itiraz etmeyeceğini açıklaması sonrasında kesinleşmiştir. Hapis cezasının 25’nci yılını doldurmasıyla birlikte şartlı salıverilme başvurusu yapma hakkı kazanan Sasunyan’ın önceki tahliye talepleri reddedilmişti. Bu konuya 8 Haziran 2020 tarihinde yayınlanan “Kaliforniya Valisi Gavin Newsom’tan Ermeni Terörist Hampig Sasunyan’a Veto”başlıklı yazımda değinmiştim. ;
Vali Newsom 25 Mayıs 2020 tarihinde, “Kayıttaki kanıtları inceledikten ve değerlendirdikten sonra, Bay Sassounian’ın güvenli bir şekilde serbest bırakılmadan önce ek iş yapması gerektiğine inanıyorum. Buna göre, serbest bırakılırsa toplum için hala mantıksız bir tehlike oluşturduğunu ve Kurul’un Bay Sassounian’ı şartlı tahliye etme kararını tersine çevirdiğimi görüyorum” demişti.
Aradan bir yıl geçmeden afsız ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Hampig Sasunyan’ın tahliyesi gündeme gelmiştir. Sasunyan, 2019 yılında şartlı salıverilmek için başvuruda bulunmuş, Aralık 2019’daki duruşmada mahkeme, Sasunyan’ın şartlı tahliyeye uygunluğuna karar vermişti. Türkiye’nin girişimleri sonucu Kaliforniya valiliği veto yetkisini kullanarak Mayıs 2020’de şartlı tahliye talebinin uygunluğu kararını reddetmişti.
Bu yıl kararın alınmasında Biden’ın seçilmesinin etkisi olmuştur. Çünkü seçim döneminde Ermenilere soykırımı tanıyacağı sözünü vermiştir.
“Eski Başkan Yardımcısı Joe Biden, Cuma günü Ermeni Soykırımı Anma Günü’nü, Osmanlı İmparatorluğu’nun çoğunluğu Hıristiyan Ermenilere yönelik 1 milyondan fazla katliamı bir soykırım olarak tanıyan bir kararı destekleme sözü verdi.”
“Joe Biden için Ermeni soykırımı, içgüdüsel ve siyasi kariyerinin bir parçası. Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı olarak Biden, Ermeni Soykırımı Kararı (S. Res.106) da dahil olmak üzere çok sayıda yasa tasarısına ortak sponsor oldu ve Türk Ermeni gazeteci ve insan hakları savunucusu Hrant Dink’in soykırımı savunduğu için öldürülmesini kınayan bir yasa çıkardı. Son olarak Biden, seleflerinden farklı olarak cumhurbaşkanı seçilirse Ermeni soykırımını tanımayı ve insan haklarını bir öncelik haline getirmeyi taahhüt etti.”
Başkonsolos Arıkan’ı katleden Sasunyan’ın 27 Aralık 2019’da görülen duruşmada şartlı tahliye talebi kabul edilince, ABD’de yaşayan Türkler, Sasunyan’ın şartlı tahliyesi konusunda Vali Newsom’a kararı durdurma çağrısı yapmıştı. Sasunyan’ın af taleplerine karşı çıkılmış, Türk düşmanlığıyla beslenen çarpık bir ideolojiye dayanarak, planlı ve kasıtlı olarak işlediği ve mahkumiyeti süresinde pişmanlık sergilemediği açıklanmıştır. Eyleminin basit bir cinayet değil, bir nefret suçu ve terörist eylem olduğu vurgulanmış, Türkiye’nin Ermeni terör örgütlerinin saldırılarında 31’i diplomat 58 vatandaşını şehit verdiği belirtilmiştir.
Sasunyan’ın şartlı tahliye talebinin kabul edilmesini Dışişleri Bakanlığı kınamıştır: “Kaliforniya Valisi’nin onayına tabi ve temyize açık bulunan bu kararı kuvvetle kınıyor ve reddediyoruz. Görevi başında şehit edilen diplomatımızın katilinin salıverilmesinin önünü açan bu karar, evrensel hukuk ilkeleri ve adalet anlayışına aykırılık teşkil ettiği gibi terörizmle mücadelede iş birliği ruhuyla da bağdaşmamaktadır. Türkiye, nefret suçlarının yeniden tırmanışa geçtiği ve uluslararası dayanışmaya en çok ihtiyaç duyulan günümüzde son derece tehlikeli bir emsal teşkil edecek olan bu vahim kararın uygulanmaması için tüm itiraz yollarını kullanacaktır. Bu çerçevede en önemli sorumluluk, benzer kayıplar yaşamış olan ABD makamlarındadır. Bu vesileyle, şehit diplomatımız Kemal Arıkan ve terör kurbanı tüm şehitlerimizi bir kez daha saygı ve rahmetle anıyoruz.”(https://www.turkishnews.com/tr/content/2020/05/27/kaliforniya-valisi-ermeni-teroristin-tahliyesini-reddetti/)
Dava sürecini izleyen Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi’nin (TASC) karara ilişkin yazılı açıklamasında, “25 Mayıs 2020 günü Vali Gavin Newsom, 1982 yılında Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ı katleden terörist Hampig Sasunyan’ın şartlı tahliyesini reddetti” denilmiştir.
Vali Newsom’a teşekkür edilen açıklamada Güney Kaliforniya Amerikan-Türk Derneği ve diğer Türk-Amerikan derneklerinin isimleri de yer almıştı. Aradan yıl bile geçmeden farklı bir karar alınmasını Dışişleri Bakanlığı Türk milletinin vicdanını derinden yaraladığını belirterek kararı kınadığını açıklamıştır:
“ABD yönetiminin tüm aksi yöndeki girişimlerine rağmen kararın değiştirilmediğine” işaret edilen açıklamada, “Bu vahim karar evrensel hukuk ilkeleri ve adalet anlayışıyla bağdaşmamaktadır.” Dışişleri açıklamasında, “Türkiye, Ermeni terör örgütlerinin saldırılarında 31’i diplomat 58 vatandaşını şehit vermiştir. Nefret suçlarının tırmanışa geçtiği, uluslararası dayanışmaya en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde siyasi saiklerle vahşi bir katilin salıverilmesi terörizmle mücadelede işbirliği ruhuna da zarar vermektedir.”
Sasunyan’ın tahliyesi kesinleşince ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken karara tepki göstermiştir: “Dışişleri Bakanlığı, 1982’de Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan cinayetinden mahkum edilen Hampig ‘Harry’ Sasunyan’ın California eyaletinde şartlı tahliye edilecek olmasından büyük hayal kırıklığına uğradı. Bir diplomata saldırmak yalnızca belirli bir kişiye karşı ağır bir suç değildir, aynı zamanda diplomasinin kendisine de bir saldırıdır. Dünyanın dört bir yanında hizmet veren Amerikalı diplomatlarının güvenliğini sağlamak için, diplomatlara suikast düzenleyenlerin mümkün olan en yüksek cezayı almalarını ve bu cezaları şartlı tahliye ya da erken tahliye olmaksızın çekmelerini savunmak, ABD’nin uzun süredir var olan tutumudur. Sayın Arıkan’ın ailesine ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndaki meslektaşlarımıza kayıpları için bir kez daha en derin taziyelerimizi sunuyoruz.”
Gelişmeleri anlayabilmek için biraz gerilere gitmek gerekir. ABD Başkanı Woodrow Wilson’un (Wilson İlkeleri) Birinci Dünya Savaşı sonrasında 8 Ocak 1918 tarihinde ABD Kongresi’nde dile getirdiği ilkelerin 12’nci maddesi Osmanlı İmparatorluğu ile ilgiliydi. İmparatorluğun Türk olmayan kısımları, Türk olmayan milliyetlere verilecekti.
Nitekim savaş sonrasında imzalanan Sevr (Sevres) Anlaşması’nda (madde 88-93) Osmanlı Ermenistan Cumhuriyeti’ni tanıyacak, Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecekti.
Wilson, 22 Kasım 1920’de Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a vermiştir. Sevr Anlaşması’na göre “Batı Ermenistan” (Western Armenia) yukarıdaki haritada yer almıştır.
Ermenistan’da Türkçe yayın yapan Western Armanian TV kanalında 6 Aralık 2019 tarihinde Iğdır, sözde Batı Ermenistan’ın vilayeti olarak gösterilmiştir.
Türkiye karşıtı derin bir proje: “Sözde Batı Ermenistan Cumhuriyeti.” ASİMED Başkanı Savaş Eğilmez bu gelişmelere tepki göstermiştir.
Başkan Wilson’un önerdiği harita ile TV kanalında yayınlanan harita arasında aşağıda görülebileceği gibi büyük benzerlik vardır.
Biden’ın seçilmesinin üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramamasının nedenlerinden biri Ermenilere verilmiş sözde soykırım sözü olabilir. Vali Newsom’ın kararını değiştirmesinde, Washington Büyükelçiliğimizin bu dönemde tayin sebebiyle vali üzerinde etkinlik gösterememesini de dikkate almak gerekir. Çünkü, Waşington Büyükelçisi Serdar Kılıç Mart 2021’de Türk Amerikan toplumuna veda mesajı yayınlamıştır: “Türk Amerikan toplumunun değerli üyeleri, 14 Nisan 2014 tarihinden bu yana büyük bir onurla sürdürdüğüm Waşington Büyükelçiliği görevimi tamamlamış bulunmaktayım.”
Cumhurbaşkanlığı’nın Resmi Gazete’de yayınlanan kararıyla ABD’nin Washington Büyükelçiliği’ne 23 Şubat 2021 tarihinde eski Eskişehir Milletvekili Doç. Dr. Murat Mercan atanmış, fakat geçen sürede göreve başlamamıştır. 14 Nisanda da Serdar Kılıç görevi bırakmış, bu dönemde de vali kararını değiştirmiştir. Yeni Büyükelçi’yi yakından tanırım. Babası Dr. Nafiz Mercan ile eşim Dr. Sena Karluk Eskişehir DDY Hostesinde birlikte görev yapmışlardı.
Biden söz verdiği gibi 24 Nisan’da sözde Ermeni tehcirini “soykırım” (genocide) diyerek tanımlarsa, Türkiye büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya kalacaktır.
Biden‘ın seçim öncesi New York Times muhabirleri ile yapılan söyleşisinin basına yansıması, bazı gerçeklerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Söyleşinin Türkiye ile ilgili bölümünde bizleri rahatsız edici ifadeler yer almıştır. Rusya’dan silah sistemleri alınması eleştirilmekte, Kürt konusu başta olmak üzere Türkiye’ye dayatılmak istenen politikalardan söz edilmekte, Doğu Akdeniz’de doğal gaz araştırmaları yapılmasına karşı çıkılmakta ve seçimler yoluyla iktidarın değiştirilmesi için muhalefetin destekleneceği açıklanmaktadır. Bunlar kabul edilemez. Bu tutum, ABD’nin başka ülkelerin içişlerine müdahale ettiği görüşünü haklı çıkarmaktadır. )
“Evet. Onunla çok zaman geçirdim. Kendisi Türkiye’nin cumhurbaşkanı ve çok daha fazlası. Şimdi yapmamız gerektiğini düşündüğüm şey, ona karşı çok farklı bir yaklaşım benimsemek ve muhalefet liderliğini desteklediğimizi açıkça ortaya koymak. Sürece katılmak isteyen Kürt nüfusunu parlamentolarına entegre etmek için bir süredir çalışan bir yolumuzun olduğu bir konumda olduğumuzu açıkça ortaya koyuyoruz. Çünkü aslında ne düşündüğümüzü konuşmalıyız. Bazı silahları ona satmaya devam edip etmeyeceğimizin bir bedelini ödemek zorunda kalsak ta….” (This interview was conducted Dec. 16, 2019, and published Jan. 17, 2020.)
Biden’a birilerinin yukarıdaki fotoğrafları hatırlatması gerekir. Bu iki fotoğraf Ermenilerin nasıl bir millet olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Biden; ABD bayraklarının Çinli okul çocuklarının altında ezilmesini ve Pekin Belediyesi’nin çöp konteynırlarının üzerine ABD bayraklarının renginde, 50 yıldızdan oluşan boyama yapılmasını nasıl karşılardı? Merak etmekteyim.
Biden tıpkı Başkan Ronald Reagen gibi (yanda) tehciri soykırım olarak 24 Nisan’da açıklarsa, toprak ve tazminat talepleri gündeme gelecek, sözde tanıma kararı alan Parlamento sayısı hızla artacaktır. Yumurta kapıya gelmeden şimdiden önlem alınmalıdır.
ABD’li Ermenilerin Türkiye’den tazminat talepleri şimdilik suya düşmüştür. ABD’deki Ermenilerin 1915 olayları dönemine ilişkin aileleri adına istedikleri tazminatlar ve araziler için açtıkları davalarda Kalifornia Temyiz Mahkemesi ret kararı vermiştir. Kalifornia Eyaleti Bölge İdare Mahkemesi, 26 Mart 2013’te aldığı kararda, iddianın yargılamaya konu edilemeyecek ve özü itibariyle siyasi bir sorun olduğu sonucuna varmıştı. Türkiye lehindeki bu karar Ermeni diasporasını durdurmamıştır.
ABD’deki Ermenilerin avukatları, kararı Nisan 2013’te temyiz mahkemesine taşımış, 9. Bölge Temyiz Mahkemesi iki davayı birleştirmiştir. Türkiye adına Dışişleri Bakanlığının idaresinde yürütülen 9 yıllık hukuk mücadelesi sonunda Kalifornia Temyiz Mahkemesi Türkiye’yi haklı bulmuştur. Mahkeme 8 Ağustos 2019 tarihinde Ermenilerin temyiz itirazını dava konusu “zamanaşımına uğradığı” gerekçesiyle reddederek ilk derece mahkemesinin kararı onanmıştır.
Temyiz Mahkemesi, kararını ilk derece mahkemesinin “siyasi sorun doktrini” yerine “zamanaşımı” gerekçesine dayandırarak Türkiye’yi güçlü kılmıştır. Mahkeme ayrıca; savaş dönemlerinin yarattığı güçlüklerin zamanaşımı sürelerini hakkaniyet gerekçesiyle durdurabildiğini, davacılar bakımından böyle bir mağduriyetin oluşmadığını, çünkü davacıların iddia edilen “katliamların” gerçek mağduru olmadıklarını, çoğunun atalarının onlarca yıl önce ABD’ye göç ederek yerleştiklerini belirtmiştir.
Mahkeme, Ermenilerin iddialarına karşı incelemeye girmeden talepleri oybirliği ile reddetmiştir. Davayı açan Ermeni kökenli Amerikalılar, temyiz incelemesinin aynı heyet tarafından veya 11 yargıçtan oluşan yeni bir heyet tarafından yenilenmesi için 22 Ağustos 2019 tarihine kadar talepte bulunma imkanına sahip olmalarına rağmen davacılardan böyle bir talep gelmemiştir. Davacı Ermenilerin bu taleplerinde ısrar etmemelerinde, kararın sağlam hukuki temellere dayalı olması ve oybirliğiyle verilmesi etkili olmuştur.
“Yalana karşı topyekun mücadele” edilmemesi durumunda Türkiye’yi toprak talepleri gibi zorluklar beklemektedir. Ermeni terörüne 40’tan fazla diplomatını şehit vermiş Dışişleri Bakanlığı’mızın öncülüğünde uluslararası kuruluşların yanı sıra TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, işveren ve işçi sendikaları, odalar ve borsalar birliği, barolar, eczacı birlikleri ve üniversiteler harekete geçip yurt dışındaki eşdeğerlerine gerçekleri anlatmak için daha neyi bekliyorlar?
Sözde Ermeni soykırımı yalanlarına karşı gerçekleri dünya kamuoyuna anlatacak üst düzeyde bir kurum oluşturulmalı, YÖK üniversitelerde “ERMENİ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜLERİ” kurulmasını sağlamalıdır. Bunun en son örneği Karabağ savaşı sonrası diaspora Ermenilerinin Türk düşmanlığının artmasıdır. “Covid-19 zamanında savaş: Dağlık Karabağ ve Ermenistan’da insani felaket” başlıklı yazıda Türkiye ve Azerbaycan düşmanlığı yapılmaktadır: “Hospitals, churches, kindergartens, and schools were hit during the bombardment and missile attacks, which included the use of internationally banned cluster bombs.”
Son gelişimler üzerine ABD’deki Türk kuruluşları TASC, USAN ve TADA, Vali Gavin Newsom’a “Bir Teröristi Serbest Bırakma Duyurusunda Büyük Endişe Duyuyor” çağrısında bulunmuştur: “Federal Hükümeti Sasunyan’ı Tutuklamaya ve Dava Açmaya Çağır.” Çağrının Türkçe metni yandadır.
1933’de Nazilerin yakmaya başladıkları kitapların yazarı Yahudi kökenli Stefan Zweig’ın “Akıl ve siyaset nadiren aynı yolda buluşur” sözü günümüzde Ermeniler için geçerliliğini koruduğu sürece, sözde Ermeni soykırımı gündemden düşmeyecektir. Mark Twain’e ait olduğu söylenen “Gerçek Ayakkabılarını Giymeden, Yalan Dünyayı Üç Kez Dolaşır” sözü doğrudur.
Türkiye en az Ermeniler kadar gerçeklerin ortaya çıkması için çaba harcamalı, bunun için yumurta kapıya gelmeden önlem almalıdır. 24 Nisan 2021’e sadece 40 gün var. Boşa geçirecek bir günümüz bile yok. Son pişmanlık fayda etmez, biz tanımıyoruz demekle de alınan karar ortadan kalkmaz. Ben kendimce bir katkıda bulundum ama yeterli değildir.
Bugün 15 Mart. Ermeni katillerin Talat Paşayı katlettikleri gündür. Unutmayalım, unutanlara da hatırlatalım. İttihat ve Terakki Fırkası’nın üç önemli şahsiyetinden biri olan Talat Paşa, 1915 Tehcir Kararı alındığında Dahiliye Nazırı idi. 15 Mart 1921 günü, kendisini izleyen ve onu öldürmek için yaşadığı apartmanın karşısında bir daire tutmuş olan Soğomon Tehliryan adında bir Emeni genç tarafından, caddede yürürken tabanca kurşunlarıyla katledildi.
Berlin 3 Numaralı Eyalet Mahkemes’inde görülen cinayet davası, sıradan bir cinayet mahkemesi dışına taşarak 1915 tehcir tanıklarının anlattıklarının tartışıldığı bir platforma dönüştü. Tehliryan, 1915’te ailesinin, gözleri önünde nasıl katledildiğini anlattı ve Talat Paşa’yı öç almak için öldürdüğünü söyledi. Mahkeme, beraatına karar verdi. Mahkeme tutanakları, tehcirin tanığı Arnim T. Wegner tarafından 1921’de yayımlandı. Eser Türkçe’de ilk defa Doğan Akhanlı tarafından “Talat Paşa Davası Tutanaklar” adıyla 2003’te yayımlandı. (Belge Yayınları, 181 sayfa) Böyle bir cinayetin dünya politik çevrelerinde olduğu gibi Türk halkında da yankısız kalması düşünülemez. Unutmayalım, Unutturmayalım. Bu konuda Emin Çölaşan’ın yazısı yandadır.
Aşağıdaki haber ARAB NEWS’ta bugün (18 Nisan ) yayınlanmıştır. Her zaman söylemişimdir: Arap’tan dost, ayıdan post olmaz. Arapları sevenler bu haberin tamamını okuduktan sonra bana hak vermezlerse, ben onların geçmişlerinde mutlaka bir şeyler olduğunu düşünürüm. Arap sevicilere iki hatırlatmada bulunmak isterim. ABD Temsilciler Meclisinde Arap kökenli (biri Filistinli, diğeri Somalili) iki üye sözde Ermeni soykırımı oylamalarda soykırım lehinde oy kullanmışlardır. Onlardan birine Ermeni kuruluşu madalya vererek onurlandırmıştır. Biz “Filistin de Filistin” diye haykıralım. 57 İslam Teşkilat üyesi hiçbir Arap ülkesi KKTC’yi tanımamış, üstelik Lübnan, Suriye ve Libya sözde Ermeni soykırımını tanımıştır
“Türkiye, Biden’ın Ermeni soykırımının tanınmasına ilişkin kararına karşı diken üzerinde”
arabnews.com/node/1830636/middle-east
Yazının başı şöyledir: “1915-1923 yılları arasında Hıristiyan Ermenilerin Osmanlı Türkleri tarafından toplu katliamının onaylanması bir ABD Başkanı tarafından ilk defa olacaktır. ABD-Türkiye ilişkilerinde sürtüşmenin sürdüğü bir dönemde karar, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan için bir gerginlik konusu olacaktır. DUBAI: Biden yönetimi, Osmanlı İmparatorluğu tarafından etnik Ermenilere yönelik soykırımı kabul etmeyi düşünüyor, GZero Media’dan Ian Bremmer, 24 Nisan Ermeni Soykırımı Anma Günü öncesinde bir haber yaptı. Bu durumda Joe Biden, 1915’ten bu yana tahminen 1,5 milyon Ermeni’nin sistematik olarak günümüz Türkiye’sinde öldürülmesini bir ‘soykırım’ olarak tanıyan ilk ABD Başkanı olacaktır. Bu karar daha önce 2019’da Senato ve Temsilciler Meclisi tarafından atılmış bir adımdı.”
Haberde, 1915 yılında tüm Doğu ve Güney Doğu Anadolu Ermenilerin yoğunlukta olduğu bölgeler olarak gösterilmiştir. Altı gün sonra Biden “soykırım” (genocide) derse hiç şaşmam. Çünkü, şimdiye kadar tanımama konusunda ciddi bir gerişim yapılmamıştır. Yeni Washington Büyükelçimize göndermiş olduğum yazıma cevap verilmemiştir. Bu rağmen bugün daha önce yayınlanmış olan aşağıdaki yazımı gönderiyorum ama okunacağından şüphem var. Ben haklı çıkmayayım, yeter ki Biden seçimlerde Ermenilere verdiği sözü tutmasın.
“During the WWI, most of the Armenians fought together with the enemy forces against the Turks. Behind the lines, the Armenian guerrilla forces summarily massacred hundreds of thousands of children, women and elderly, turning the Eastern Anatolia into wasted and ruined landscape. The protective measures the Government had put in place have been misused and the Armenians worked very hard to partition the country that once they called their own, relying on the promises made and hopes created by the Western nations.”)
Biden’ın şimdiye kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramamasının altında bence seçim döneminde sözde Ermeni soykırımını tanıyacağa sözünü vermiş olmasının etkisi vardır. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, Beyaz Saray’da düzenlediği basın toplantısında Biden’ın hala araması gereken birçok dünya lideri olduğunu vurgulayarak, “Biden, gelecek hafta ve aylarda bu görüşmeleri yapacaktır. Bir noktada Erdoğan ile de görüşeceğinden eminim“ demiştir ama geçen sürede arama gerçekleşmemiştir. Türkiye genel olarak Beyaz Saray’da yapılan görev değişikliğinin ardından ilk aranan ülkeler arasında yer alırken, Biden görevine başladığı 20 Ocak tarihinin üzerinden geçen 3 ayda henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iletişim kurmamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’de başkanlık seçimini kazanan Biden’a tebrik mesajı göndermiş, “Ülkelerimiz arasındaki güçlü iş birliği ve müttefiklik bağının bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de dünya barışına hayati katkılar sunmaya devam edeceğine inanıyorum” demişti.