Şu gerçeği görelim ve altını da kalınca çizelim:
Mısır ile ilişkilerimiz hem ülkemiz hem bölgemiz açısından son derece önemlidir. 8 yıldır gergin olan bu ilişkilerin düzeltilmesi yönünde atılan her adımı da destekliyoruz.
Ancak, konu hakkında atılan bazı adımların büyütülerek gündem taşınmasını da “Hemen her şey bitti, eskiye yeniden döndük” anlamını taşımadığını da söylemek istiyoruz. Her şey bir yana yine de alt düzeyde de olsa yapılan her temas ilerisi için olumlu bir adımdır.
Mısır’da 2013 yılının Temmuz ayında yaşanan askeri darbe gerekçesiyle Kahire yönetimi ile ilişkilerini askıya alan Türkiye, Doğu Akdeniz gerilimiyle birlikte tutumunu yumuşattı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Müslüman Kardeşler yönetimine yönelik askeri darbeden duyduğu rahatsızlık üzerine iç siyasette “Rabia el işareti” ile yürüttüğü Mısır’ın yeni yönetimi aleyhindeki tavrını değiştirdi.
Mart ayında ilk önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “önkoşulsuz” temas sürecini başlattıklarını duyurmuştu. Ardından Erdoğan, “Mısır ile istihbari, diplomatik ve ekonomik olarak zaten iş birliği sürecimiz devam ediyor. Bunda herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Neticelere göre daha ileri düzeye de taşırız” açıklaması yaptı.
Belli ki bizim taraf her koşulda ilişkilerimiz kopardığımız Mısır ile yeniden eskiye dönmenin çabası içndeler.
Şimdi gelişmelere bakalım:
Türkiye ve Mısır arasında 2013’ten bu yana üst düzey ilk temas Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin telefon görüşmesiyle gerçekleşti.
Daha sonraki adımda diplomatlar ve istihbarat uzmanları arasında yürütülen temaslar çerçevesinde iki ülke arasında ilk üst düzey telefon görüşmesi yapıldı. Çavuşoğlu ve Mısır Dışişleri Bakanı Şukri arasındaki telefon görüşmesiyle ilgili Türkiye ve Mısır’ın ortak değeri İslam’a gönderme yapılması dikkat çekti. Türk Dışişleri, gerekçesini “Ramazan ayını karşılıklı tebrik amacıyla” gerçekleştiğini duyurduğu telefon görüşmesiyle ilgili ayrıntı paylaşmadı.
Türkiye açısından kıyı şeridi dolayısıyla deniz yetki sahası ve ekonomik münhasır bölge talebinde bulunduğu Doğu Akdeniz’de, Mısır’ın Yunanistan ile 6 Ağustos 2020’de imzaladığı deniz yetki anlaşması rahatsızlık yaratmıştı. Bu hamle, Erdoğan’ın 27 Kasım 2019’da Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez El Sarrac ile imza attığı deniz yetki anlaşmasına karşı değerlendirilmişti.
Fayez El Sarrac, 16 Mart’ta Başkanlık Konseyi Başkanlığı’nı Muhammed El Menfi’ye devretmişti. 10 gün sonrasında Libya’daki yeni hükümeti temsilen Menfi ve beraberinde Konsey Üyesi Abdullah Hüseyin El Lafi, 26 Mart’ta İstanbul’u ziyaret etmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmüştü.
Avrupa Birliği Konseyi’nin aldığı son kararlara göreyse Yunanistan ve diğer AB ülkeleri, Libya’daki yeni hükümetin Türkiye’yle yaptığı hem deniz yetki anlaşması hem de askeri işbirliği anlaşmalarının iptal edilmesini istiyor.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, 7 Nisan’da Trablus’u ziyaret ederek Menfi ile bir araya geldi. Yunanistan’ın bu görüşmede Türkiye’yle yapılan anlaşmaları iptal kararı alınmasını talep ettiği açıklandı. Türkiye ise bu görüşme ile ilgili, Menfi’nin, 2018’in Aralık ayından itibaren Libya Ulusal Birlik Hükümeti adına Atina Büyükelçisi görevindeyken, Ankara’yla imzalanan anlaşmalar nedeniyle Yunanistan’dan sınır dışı edildiğine dikkat çekiyor.
Türkiye, Kıbrıslı Türkler’in haklarına aykırı olduğu eleştirisiyle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 2003 yılında Mısır’la, 2007’de Lübnan’la ve 2010’da İsrail’le imzaladığı deniz yetki anlaşmalarını ise tanımıyor.
Özetleyelim:
Daha önce Mısır tarafından açıklanan bazı konular var. Mısır, ilişkilerin düzelmesi için atılacak adımların neler olduğunu söyledi. Biz de daha önceki yazılarımızda bunları sizlerle paylaşmıştık.
Kendimizi kandırmayalım. Konuyu daha geniş açıdan değerlendirmemiz ve kapsamlı biçimde ele almamız gerekiyor.
Biz de Mısır ile iyi ilişkilerin zaman geçirilmeden hayat bulmasını isteyenlerin başında gelmekteyiz.
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın