BİR MİLLET, KAÇ DEVLET?
HÜSEYİN MÜMTAZ
Oniki yıl olmuş.
2009’da Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan futbol maçında FİFA, Ermenistan’ın başvurusu üzerine stada Azerbaycan bayraklarının sokulmasını yasaklamıştı.
FIFA Genel Sekreteri Jerome Valeke maçın başlamasından dört buçuk saat önce Türkiye Futbol Federasyonu’na “Azerbaycan bayraklarıyla yapılacak eylemin hemen durdurulmaması halinde FIFA’nın maçı iptal edeceği” uyarısını yapmış ve stada Azerbaycan bayrakları alınmamıştı.
O yıldan bu yıla köprülerin altından çok sular aktı.
Türkiye, Karabağ’ın işgalden kurtarılması ile sonuçlanan savaşta Azerbaycan’a İHA’lar, SİHA’lar başta olmak üzere her türlü silah, malzeme, teçhizat ve eğitim desteği verdi.
Hep, her zaman ve her şart altında Azerbaycan’ın yanında oldu.
“Bir millet iki devlet” sloganı iyice yerleşti.
Ve geçen yıl, 15 Kasım 2010 günü KKTC’nin 37’inci kuruluş yıldönümü dolayısı ile Kıbrıs’ı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; “Azerbaycanlı kardeşlerime KKTC’den de selam gönderiyoruz. Ve inşallah en yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Azerbaycan’a bir ziyaret suretiyle bu adımı çok daha farklı bir duruma getirecektir…” dedi.
On gün önce, 31 Mart tarihinde de canlı bağlantı ile katıldığı Türk Konseyi Devlet Başkanları Zirvesi’nde şunları söyledi Erdoğan;
“… Aziz kardeşim Sayın İlham Aliyev nezdinde tüm Azerbaycanlı kardeşlerimi, Dağlık Karabağ’daki zaferleri için bir kez daha yine şahsım, milletim adına tebrik ediyorum. 44 gün süren destansı bir mücadele sonrasında 30 yıllık işgal son bulmuş, Dağlık Karabağ anavatanla tekrar kucaklaşmıştır. Dağlık Karabağ bölgesinde 67 camiden 63’ü yıkılmış. Bunun yanında kiliseler de tarumar edilmiştir. Tüm bunlarla birlikte 1918 yılında Azerbaycanlı kardeşlerimizin uğradıkları katliamın anıldığı gün bizler Hocalı katliamını bir kenara koyamayız.
Yıldönümünü tekrar andık. Karabağ’daki Türk yapılarının korunması ve ihyası için tüm imkânlarımızla Azerbaycan’ın yanında olmaya devam etmemiz önem taşımaktadır. Aynı şekilde bu adımı atarken Azerbaycan’ın bu bölgeyi ayağa kaldırmak suretiyle bütün muhacir kardeşlerimizin yeniden topraklarına dönmesini çok çok önemsiyorum. Temennimiz odur ki en kısa zamanda Ramazan Bayramı’ndan sonra, Şuşa’yı ziyaret etmek suretiyle kardeşimizle birlikte Şuşa’da inşallah yeni bir bayram yaşayalım”.
Aynı konuşmada Kıbrıs’a da değindi;
“Güç birliği yaparak Kıbrıs Türklerini hak ettiği konuma getireceğimize inanıyorum.
Türk dünyasının ayrılmaz parçası olan Kıbrıs Türkleriyle dayanışma sergilenmesi kardeşliğin gereğidir. Yıllardır maruz kaldıkları haksızlıklar ve ambargoların kaldırılması için Kıbrıs Türklerine gereken yardımın esirgenmeyeceğine de inancım tamdır.
Kıbrıs Türk halkının Türk Konseyi’nin kültür, eğitim, bilim ve spor gibi faaliyetlerine katılımı tecridin etkilerinin hafifletilmesine yardımcı olacaktır. Güç birliği yaparak Kıbrıs Türklerini hak ettiği konuma getireceğimize inanıyorum”.
O halde…
Ramazan Bayramı sonrasındaki Şuşa ziyaretine Tatar’ın da katılması, TC ve KKTC Cumhurbaşkanlarının beraberce Azerbaycan’a, Şuşa’ya gitmeleri çok güzel olmaz mı?
“Bir millet üç devlet”in yolu açılmaz mı?
Çok da yakışmaz mı? 10 Nisan 2021
Bir yanıt yazın