Almanya’nın en etkili düşünce kuruluşlarından olan ve Türkiye ile ilgili çok sayıda araştırmaya imza atan Bilim ve Politika Vakfı (SWP) 2021 yılının Türkiye’sine ilişkin 42 sayfalık bir rapor hazırladı.
Deutsche Welle’den Değer Akal’ın haberine göre Alman düşünce kuruluşu SWP; Türkiye’de meclisin giderek zayıfladığını, kuvvetler ayrımının baltalandığını, yargının siyasallaştığını ve tüm bunların giderek otoriteleşen AKP iktidarı ile yaşandığını raporladı.
SWP’den Sinem Adar ile Günter Seufert tarafından kaleme alınan raporda AKP hükümetinin iki buçuk yıllık pratiği ele alınıyor.
Raporda yapılan temel tespitler ise şöyle:
- Yürütme, meclisin yetkilerine müdahale ediyor. Yasama zayıfladı, muhalefet milletvekilleri üzerinde baskı artıyor.
- Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp kaldırılarak kriminalize ediliyor. Anayasa açıkça ihlal ediliyor. Mecliste dahi ifade edilen düşünceler ceza kovuşturmalarına yol açabiliyor.
Yargı siyasallaştı, bağımsızlığını kaybetti
- Yargı siyasallaşıyor ve bağımsızlığını kaybediyor. Türkiye’deki yeni sistemle bürokrasi büyük bir felce uğruyor.
- Binden fazla ofisi bulunan Cumhurbaşkanlığı sarayında yapılan görevlendirmeler, kamu bürokrasisinde önemli bir sorun oluşturuyor.
- Atamalar niteliğe göre değil, dini bir cemaate ya da siyasi bir partiye üyelik üzerinden yapılıyor. Bu atamalarda Erdoğan ve ailesine yakınlık esas alınıyor.
- Ordu, istihbarat ve polis görevlerine radikal tarikat mensupları ve MHP’ye yakın isimler getiriliyor.
- Devlet kurumları zayıflıyor ve felce uğruyor. Erdoğan ve ailesinin bunlar üzerinde büyük bir nüfuzu var. Buralarda ahbap-çavuş ilişkiler hüküm sürüyor.
Yetkiler tek kişide toplandı
- Türkiye’de yeni devlet sistemiyle beraber yürütmenin gücü Erdoğan’da toplandı. Erdoğan’ın kurumlar üzerinde muazzam bir kontrolü var.
- Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) son yıllarda dokunulmazlık zırhı edindi. Erdoğan MiT’i kendi partisinin kontrolüne aldı.
- Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte Erdoğan, kurumlar üzerinde sınırsız ve denetimsiz bir güç sahibi oldu. Buna rağmen Erdoğan, ulaşmayı amaçladığı hedeflerde başarısız oldu. Gelinen noktada Erdoğan, iktidarını koruma mücadelesi yürütüyor.
Erdoğan seçmen kaybediyor
- Ekonomi umut vaat etmiyor. Türkiye’de seküler kesimine uygulanan olağanüstü baskıya rağmen toplumu dindarlaştırma girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.
- AKP’ye seçmen desteği son dönemde giderek azaldı, İslamcı kesimlerin desteğini kaybetmeye başladı. Erdoğan iktidarda kalabilmek için MHP’ye daha fazla bağımlılaşıyor.
- AKP içinde parti üyeleri Erdoğan’a yönelik eleştirilerini dile getiremiyor. Kararlar Erdoğan etrafındaki küçük bir grup tarafından alınıyor.
Parti içinde klikler çatışması var
- Erdoğan’a karşı parti içinden açık bir meydan okuma yok. Fakat parti içinde klikler arasında nüfuzunu arttırma mücadelesi var. Özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın popülaritesinin arttığı gözlemlendi.
- MHP’nin devlet kurumlarında ağırlığı artıyor. Bahçeli’nin, Erdoğan’a ‘darbe’ girişimi sonrası verdiği büyük destek, MHP’ye kadrolarını devlet bürokrasisine yerleştirme imkanı verdi. MHP’nin yanı sıra, ulusalcılar ve tarikatlara yakın isimler devlet kurumlarına yerleştirildi.
- Türk Hükümeti’nin önümüzdeki dönemde demokrasi ve hukuk devletine geri dönmesini düşünmek güç. Hükümet, kutuplaştırma stratejisine ve Batı karşıtı söylemlerine devam edecek.
AB reforma zorlayamaz
- Avrupa Birliği (AB) Türkiye’yi reform yapmaya zorlayamaz. AB ülkeleri, Türkiye ile ekonomik ve güvenlik çıkarları dışında işbirliği yapmanın ötesinde bir alternatif sahibi değil. Türkiye’nin ekonomik olarak çökmesi AB’nin çıkarına değil.
- Ekonomik alanda bir çöküş ile karşı karşıya olan Türkiye, yüzünü tekrardan Avrupa’ya dönüyor. AB’nin Türkiye’ye sorumluluklarını hatırlatması, demokrasi ve insan haklarını gündemde tutmaya devam etmesi gerekiyor.