AKP’nin kurmayları zor günler yaşamaktalar. Sn. Erdoğan’ın hata ve yanlışlarını düzeltme adına, dünyayı iğnenin deliğinden geçirmeye çalışıyorlar.
Devleti yönetenlerin, salgının alıp başını gittiği şu günlerde vatandaşına: “ evlerinizden çıkmayın, maskesiz gezmeyin, kalabalık oluşturmayın, kalabalıklara girmeyin.” Tembihatını yaptığı süreçte, kendileri kural ve kaidelere uymayarak: “Maşallah lebalep salonlar doldu” diyerek parti kongreleri yapmaları ve kongre yapılan illerde de salgının pik yaptığı bir gerçek iken; bu aymazlığı savunmak akla ziyan değilse nedir?
Halkın sağlığını hiçe sayarak kalabalık katılımlı kongre yapmaktaki amaç nedir?
Bir zamanlar AKP’nin kurmaylarından olan Sn. A. Babacan’ın ifadesiyle: “Koltuk bu kadar mı değerli?”
AKP’nin bu kural tanımaz eylemlerinin halk nezdinde bir karşılığı var mı yok mu, önümüzdeki seçimlerde görülecek!..
TBMM Başkanı Sn. Şentop, Cumhurbaşkanının bir imza ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışını savunurken söylediği akla ziyan sözlerin hiç mi hiç mantığı da yok. “Eğer yeteri kadar yoğurdu bulursanız Marmara Denizini bile ayran yaparsınız” açıklamasının dayanağı nedir?
O yoğurda, o büyüklükte bir de hıyar gerekmez mi? O hıyarı nerede bulacağız!?
Kalabalıkların neticesinden rahatsız olunmuş ki, “Efendim yatay çekimden ötürü öyle kalabalık göründü.” Savunması geldi.
Kalabalığın yatayı dikeyi mi olurmuş.
Bu tür gülünç ve akla ziyan mantık dışı örneklerle durumu; kurtarmaya çalışacağınıza, erkekçe çıkıp: “Biz AKP’nin bitmediğini halka göstermek amacıyla; kongrelerimizi salgının yayılma riskine rağmen kalabalık yapıyoruz” deyin iş bitsin.
Tarih örneklerle doludur. Neden ders alınmaz?
İstanbul seçimlerinde de 13 bin oy farkıyla kaybedip, itiraz gerekçeniz: “Hiçbir şey olmamışsa bile, bir şeyler olduğu kesin” diye saçma sapan kendi şahsınıza ait bir gerekçe üretmiştiniz.
Sonuç; hüzün ve yıkımdı değil mi?
Asil İstanbul seçmeni, maden 13 bine hayır diyorsun, al sana 806 bin oy diyerek sesinizi soluğunuzu kesmişti.
Kaybettiğiniz beldelerde belediye başkanlarını da çalıştırmamak için her türlü engeli yasal görünümüne sokarak yapmaya çalışıyorsunuz ki bu, halkla inatlaşmak, halkın iradesine saygısızlık olur. Neticesi de sandıkta görülür.
İstanbul Sözleşmesi, TBMM’inde bütün partilerin ve değerli tüm milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmişti. Bilindiği gibi TBMM’si: 23. Nisan 1920’de kurulmuştu, Cumhuriyet ise:29 Ekim.1923’de.Onun için halkın iradesi TBMM’dir. TBMM’nin verdiği kararı bir kişinin bozması ne kadar yasaldır?
Sözleşmede beğenmediğiniz maddeler var ise, çekince koyup gereğini yapardınız. Bu sözleşmeyi iptal etme gerekçeniz nedir?
Kadınları dövmek mi, kadınları ikinci eş yapmak mı? Kadınları imam nikâhlı metres yapmak mı, kadınların eşleri tarafından öldürülmelerini, dövülmelerinin cezasız bırakmak mı?
İslam meşveret derken, bir tek kişinin imzası ve kararıyla devlet yönetmek başarısızlığa davetiye değil midir? Atalar: “Bin biliyorsan da bir bilene danış” demiyor mu? Ortak akıl, katılımcı akıl demokrasilerin olmazsa olmazı, mutluluğun ve başarının da gereğidir.
Esen kalınız. Nazım PEKER
Yazıları posta kutunda oku