Dövüşmek istemiyoruz,
Ama Jingo adına eğer dövüşürsek,
Gemilerimiz var,
Adamlarımız var,
Paramız da var.
Ayı ile daha önce de dövüştük,
ve eğer biz gerçek ingiliz isek,
Ruslar İstanbul’u alamayacak.
Rusların İstanbul’u ele geçirme ihtimaline karşı büyük tepki gösteren İngiliz halkı 1878 yılında Trafalgar meydanında hep bir ağızdan G.W.Hunt’ın yazdığı bu şarkıyı söylemektedir.
1877-1878 yılları arasında Osmanlı padişahı II. Abdülhamit ve Rus çarı II. Alexander arasında yapılan Osmanlı Rus Savaşı’na Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiği için 93 Harbi denmekte.
Hem batıda Balkan Cephesi’nde hem de doğuda Kafkas Cephesi’nde savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti ağır bir yenilgi alınca anne tarafımın en az bir üyesi Gürcistan taraflarından, baba tarafımın en az bir üyesi balkanlardan Osmanlı topraklarına göç eden bir milyon mülteci arasında yer almış olabilir.
Öğrenmekten zevk almayı keşfettiğim ilk yıllarda evimizde bulabildiğim ilk kitap “93 harbi”
Savaşın başlıca sebepleri Rusya’nın Balkanlardaki genişleme siyaseti, Romanya ve Bulgaristan’ın bağımsızlık istekleri ve Panslavizm akımıdır.
Ayastefanos Antlaşması (3 Mart 1878) ve Berlin Antlaşması (13 Temmuz 1878) imzalanarak Rus’ların zaferi ile bitmiştir.
Romanya Krallığı, Sırbistan, Bulgaristan Bulgar gönüllüler, Karadağ Rus’ların tarafında yer almıştır.
Osmanlı 90.000’i hastalık sebebi ile olmak üzere toplam 120.000 kişi kaybetmiştir.
Buraya kadar Osmanlı tarihine meraklı herkesin aşağı yukarı bildiği ansiklopedik bilgi ancak Rus’lar Osmanlı savunma hatlarını kırarak İstanbul’un eşiğine (Yeşilköy) kadar geldiklerinde
ilerleyerek Osmanlı Devleti’nin varlığını tehdit etmiş ve bunun sonucunda Osmanlı Devleti Ayastefanos Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır. Ancak Batı Avrupa ülkelerinin bu antlaşmanın koşullarından hoşnut kalmamaları sonucu bu antlaşma geçerliliğini yitirmiş ve yeniden imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti, çok fazla toprak kaybetmiş, Balkanlardaki nüfuzunu büyük ölçüde yitirmiştir. Balkanlar’da ve Kafkasya’da sayıları 1 milyonu aşkın Osmanlı vatandaşı mülteci konumuna düşmüş, savaş süresince ve savaştan sonra Anadolu’ya dev göç dalgaları yaşanmıştır. Ayrıca Batum’da yaşayan Müslüman Lazlar ve Gürcüler Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmışlardır.