19 yıldır görmediklerimizi görüyor, duymadıklarımızı duyuyoruz.
Politikacılık ayağa düştü.
Meclise, basına, TV’lere, topluma küfür girdi. Sövme – sayma günlük konuşmalardan oldu.
Utanma, sıkılma rafa kaldırıldı.
Bir gün önce ak dediklerine bir gün sonra kara diyorlar.
Su gibi yalan söylüyorlar.
Söyledikleri yalanları papağanlar gibi tekrarlıyorlar. Çünkü onlar biliyor ki bir yalan ne kadar sık tekrarlanırsa saf, cahil halk, onları o kadar çabuk kabullenir…
Adolf Hitler şöyle der:
“Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin…”
O kötü, yalan sözleri duyunca bizim yüzümüz kızarıyor. Utanıyoruz. Ama onların kılı bile kıpırdamıyor.
Onlara göre halk mutlu. İstediklerini alıyor. İstedikleri gibi yaşıyor. Eksikleri yok. Onların durumunu vatan, millet, iktidar düşmanları abartıyor, onları kötü gösteriyor…
Öyle ki hatta bazı milletvekillerine göre asgari ücret alan memurların, işçilerin arabaları, evleri bile var. 6 ayda bir cep telefonu değiştiriyorlar.
Bazıları da halkın dinini, inancını bugüne kadar politikaya alet ettiler. Sömürdüler.
Egemen Bağış adlı bir AKP’li politikacı çıktı, açık açık halkı ayetlerle nasıl aldattığını anlattı: “Her Cuma bir ayet sallıyorum, bakara makara…” dedi. Ama yeniden işe alındı.
Bu yüzden 19 yıldır politikadan, politikacılardan nefret eder olduk. Nefret ettirdiler bizi…
Üretim ekonomisine son verip, tüketim ekonomisine geçtiler. İyi bir iş yapıyormuş gibi, Atatürk adını taşıyan ne varsa, Atatürk’ün yaptığı ne varsa sattılar, savdılar.
Hedef Atatürk’ü Yok etmek, toplumun bilincinden silmekti. Ne var ki onlar saldırdıkça, eserlerini yok etmeye çalıştıkça Atamız büyüdü, destanlaştı, kendileri küçüldü…
Ama cahil, eğitimsiz, bilinçsiz halk hâlâ onların peşinden bir koyun sürüsü gibi gidiyor. Genel olarak, yurt yüzeyinde iktidara oy verme oranı düşse de hâlâ onlara yüzde 30’lara varan oylar çıkıyor.
Halka ne desek, ne söylesek, ne yazsak boş. Sanki suya çizik çiziyoruz… Bu yüzden bir de gerçekleri rakamlarla anlatalım dedim.
Türkiye gerçeğini rakamlarla göz önüne serelim dedim.
Hem de bu rakamlar resmi, devlet rakamları…
Önce şunu vurgulayalım. Bugün dünyada en geri ülkelerde, hatta savaş olan ülkelerde bile enflasyon geriledi. Suriye’de, Mısırda, Irakta, Uganda’da, Nijerya’da enflasyon bizden geride… Yüzde 10’ların, 5’lerin altına düştü.
Ama bizde yüzde 15. Bu Türkiye istatistik kurumunun (TÜİK) verdiği rakam. Gerçekte 30’larda, 40’larda…
Ama emeklilere, memurlara yüzde 4+4 zam yapıldı. Bu nedenle pazarda, marketlerde, çarşıda evinin ihtiyacını karşılayamayan halk isyanlarda.
İçlerinde intihar edenler bile var. Çünkü durmadan gıda ürünlerine, elektriğe, gaza, petrole zam yapılıyor.
İşsizlik bir yılda 3 Milyon 500 bin artarak 11 milyon 119 bine çıktı. Bu rakam daha önceleri 8 milyondu.
AKP iktidara geçtiğinde dolar 1,5 TL idi. Şimdi 8’lerde… O zaman dolar yüksek diye Ecevit’e yazar kasa atıyorlardı. Şimdi çıt yok…
Gerçek pahalılık rakamlarını veren TÜİK başkanları sık sık değiştiriliyor. Tıpkı Merkez Bankasını yönetemeyen başkanların değiştirilmesi gibi…
Ekonomi her geçen yıl daha da küçülüyor. 2017’de mili gelir 859 milyar dolar. 2018 de 797’ye, 2019 da 760’a, 2020 de 717 dolara düşmüş…
Milli gelir azalıp, enflasyon artınca vatandaş daha da yoksullaşıyor. Aldığı maaş açlık sınırının altına iniyor.
Şunu söylemek istiyorum: Başkan değiştirerek, köprüye, yola, petrole, gaza, elektriğe zam yaparak düze çıkamazsınız. Ekonomiyi düzeltemezsiniz.
İşyerleri, üretim yerleri, fabrikalar açmak, Türk köylüsünü desteklemek, güçlendirmek gerekir.
Gereksiz harcamalara, israfa, lüks yaşantıya son vermek, saray masrafını sonlandırmak gerekir.
Türkiye uçuruma gidiyor, Ülkemiz çöküyor… Derhal bu gidişi durdurmalıyız.
İtibar için trilyonlar harcanıyor ama halkın itibarı ayaklar altında…
Devletin borcu bir yılda 510 milyar TL arttı.
Ama yukarıya aldığımız rakamlardan, gerçeklerden hiç söz eden AKP milletvekili yok. Hatta onlara göre açlık, sefalet çeken bir kesim de yok.
Çünkü kendilerinin bir elleri yağda, bir elleri balda. 20 -22 bin TL maaş alıyorlar. Milletvekillikleri bitince de yine yüklü miktarda emekli maaşı almaya devam ediyorlar…
Başta cumhurbaşkanı olmak üzere tasarrufa önce kendilerinden başlamaları gerek. Açlık sınırının altında yaşayan halktan değil…
Bir yanıt yazın