Prof. Dr. İbrahim Ortaş, [email protected]
Dünyada milyonlarca öğrencinin iyi eğitim almak için iyi üniversite arayışı berberinde üniversite sırlamasını değişik kategorilerde yapılır oldu. Son yıllarda özelliklede ABD ve İngiltere’deki üniversitelerin gelişmekte olan ülkelerden daha iyi bir eğitim almak amacı ile yükse ödeme yapması doğal olarak iyi üniversite hangisi sorusunu doğurdu. Milyar dolarlık gelirden pay almak isteyen üniversiteler kıyasıya yarışıyorlar. İlk 100 veya 500 sıralamasındaysanız iyi öğrenci, niteliği ve uluslararası tanınırlığı yüksek hoca ve yüksek bütçe olanaklarına sahip olmaktasınız. Yapılan sırlamalarda yüksek etki faktörüne sahip dergilerde yayın yapmak, yayınların atıf alma durumu, nitelikli, aldıkları uluslararası ve ulusal projeler, projelerin bütçeleri, uluslararası ödülü bilim insanlarına sahip olmak, doktora öğrenci sayısı, mezunların burs bulma ve işe alımda terci edilme gibi kimi göstergeler öne çıkarılmaktadır. Üniversiteleri üniversite yapan beşeri sermaye diye tanımlanan iyi eğitilmiş, bilgi sahibi, zeki motivasyonu yüksek bilim insanı ve öğrenciler yanında araştırma olanaklarına sahip olmak başarı ve kalitenin itici gücü oluşturmaktadır.
Türkiye gelişmekte olan bir ülke olarak maalesef halen bilime ve araştırmaya yeterince kaynak ayıramadığı gibi nitelikli bilim insanlarını ve çok sayıda parlak genç öğrencisi beyin göçüne kattı.
Mevcut 202 üniversiteden ilk 10 sıradaki üniversiteler bir takım destekler ile birlikte dünya çapında sırlamalarda kendilerine yer bulabilirler. Ancak ilk 100 ve 500 sırlamasının halen çok gerisinde olduğumuz görülüyor.
Türkiye’nin Bilimsel göstergeleri
YÖK verilerine göre 129 devlet, 73 vakıf toplam 202 üniversite, 30.006 profesör, 17469 Doçent, 41028 Öğretim üyesi toplamda 88503 doktoralı akademik kadro, 7.750.000 öğrencisi (YÖK, 2021) ile niceliksel olarak büyümüş görünüyor. Son on yıldır ortalama 30.000-34.000 bandında bilimsel makale üretimi ile dünyada 20. sırada, makalelerin atıf alımında 41. sırada yer alıyoruz. Türkiye toplamda en yüksek akademik yayın ivmesini 2000-2006 yıllarında yakalamış, sonra verimlilik ivmesi düşüşe geçmiştir. 1995-2015 dönemi arasında 1.000.000-kişiye düşen ortalama bilimsel yayın sayısı olan 191 ile (0-2500 aralığında) Türkiye dünyada 40. sırada yer almaktadır. Ancak makalelerin aldığı atıf sayısı aynı eşdeğerdeki ülkelerin makalelerin aldığı atıfın çok altında atıf almaktadırlar. Diğer bir ifade ile yayınlarınızın diğer bilim insanlarınca atıf almaya değer görmemesi bilimsel kaliteyi sorgulatır duruma getirmektedir.
URAP 2020-21 Türkiye Üniversiteleri Raporuna (URAP, 2021) göre ülkemizdeki sırlamadaki ilk 10 sıralamada yer alan üniversitelerimiz uluslararası ölçekte ilk 500 sıralamasına girebilmek için en mevcudun 2 katı, ilk 100 girmek için 8.3 katı kadar daha fazla makale üretmesi gerekmektedir. Bu bağlamda üniversitelerimizin ilk 100 sırasına kısa sürede girebilmeleri çok da kolay ve yakın görülmüyor.
Mevcut durumda Dünyadaki üniversiteler sıralamasında ülkemizde ilk 500 sıralamasında hiçbir üniversitemiz bulunmamaktadır. İlk 1000 sırlamasından genelde 9-11 üniversite dönem dönem 500-1000 arası sırlamada yer almaktadır (Ortaş, 2018a.). Türkiye Dünyada toplam yayın sırlamasından 2004 yılında günümüze kadar ilk 18 sıralarında kendine yer bulmuştu. Ancak son yıllarda 20 sırlara gerilemiş bulunuyor. Bütün bu makro göstergeler üniversitelerimizin akademik verimliliği (yayın sayısı, yayınların niteliği, yayınlara yapılan atıf, araştırma niteliği) ve kişi başına üretim kapasitesine göre, dünya ortalamasının altında yer aldığı anlaşılıyor (Akçiğit ve Tok, 2020).
Bilimsel Göstergeler Neden Düşük.
Genelde dünyada en çok bilimsel makale üreten ve ilk 400 sırlamasında üniversiteleri olan ülkeler insani gelişmişlik endeksi yüksek olan ülkelerdir (Ertan 2020). Dünyada ilk 400 sıralamasında yer alan ülkelerin tümünün ortak özelliği GSMH’den bilim ve Ar-GE harcamaları ayrılan pay %2’den büyük. Türkiye’de %0.96-1 aralığında. Ülkelerin Özerklik Endeksi 10 üzerinden 6 ve üstünde yer almaktadır, bizde ise TEPAV (2010) göre %1’in altında yer almaktadır (Ortas, 2018b). Dünyada ilk 100 veya 500 sıralamasında üniversiteye sahip olmak için gelenekleri olan yerleşik üniversite ve uluslararası nitelikte araştırma yapan ciddi akademik kadroların olması gerekiyor. Türkiye’nin son 40 yıllık üniversite deneyiminin üniversitelerin niteliğini ve uluslararası görünürlüğünü geriletildiği bütün makro göstergeler ile anlaşılıyor.
Özet olarak üniversitelerimizin nitelikli insan sermayesi yanında çok ciddi üniversite olma kriterleri ve özerklik sorunları bulunmaktadır. Sorunun bir de araştırma yapmak için zorunlu finansal sorunları var. Gözlemlerim sorunun paradan çok insanının eğitimi ve motivasyonu ile ilgili olduğunu görüyorum.
Sorunun Çözümü Nedir?
Bilimsel başarı günümüzde birçok eksende ölçülmekte olup
Bunlar;
- Araştırma bütçelerinin istenilen ölçekte sağlanması. Genelde gelişmiş ülkelerin tümü GSMH’larının %2’sindan fazlasını araştırmaya ayırmaktadırlar. Bu bağlamda bilimin devlet fonları tarafından desteklenmesi yanında Almanaydın başında sürdürdüğü gibi üniversite sanayi işbirliği modeli önemsenmektedir. Özellikle temel bilimlerde teknolojik alt yapı ve laboratuvarların ihtiyaçlarının zamanında sağlanması ilk şart.
- Nitelikli araştırmacı kadrolarına sahip olmak. Üniversitelerin nitelikli akademik kadrolarının sağladığı nitelikli proje verileri ve bunların etki faktörü yüksek dergilerde yayın yapmaları. Maalesef son yıllarda alınan akademik kadrolar ile ilgili ilanlarda akademik yükseltme ölçütlerinin düşüldüğü ve kişiye özgü kadro ilanı algıları akademik kadroların oluşmasına zarar vermektedir. Akademik kadroların niteliğinin yükseltilmesi için gelişmiş ülke standartlarında bilim insanı yetiştirme programı ve ölçütleri geliştirmek gerekir.
- Dünya çapında ilk 100 ve 500 sıralamasında yer alan üniversitelerin önemli özelliklerinde biride, motivasyonu yüksek, akademik ve kültürel bilgisi olan, zeki ve çalışkan öğrencileri bünyesine katabilmeleridir. Niteliği ve kavrama kapasitesi yüksek öğrenciler geleceğin bilim insanı havuzunun potansiyel adaylarıdırlar.
- Lisansüstü eğitimde özellikle iyi bilim insanlarının denetiminde yapılacak uluslararası ölçekteki doktora tezlerinden çıkacak verilerin iyi dergilerde makaleye dönüştürmesi kolay olacaktır. Uluslararası ölçekte iyi bilimcilerin ve ekiplerin bulunduğu ortamlarda yetişen iyi doktora öğrencilerin daha nitelikli yayın yaptıkları diğer ülkeler tecrübesinden bilinmektedir.
- Uluslararası iş birliktelikleri. Gelişmiş çoğu üniversite niteliği yüksek üniversiteler ve araştırıcılar ile işbirliği içinde araştırma ve yayın yapmayı yeğlemektedir. ABD, İngiltere, Güney Kore bu konularda önemli çalışmalar yürütmektedirler.
- Üniversitelerin belirli alanlarda birikimi ve gelenekleri olan laboratuvar ve grupların uzmanlaşmış bilim insanlarının olduğu oluşumların desteklenmesi. Ayrıca üniversitenin belirli alanlarda başarılı çalışmalar yapan mükemmeliyet merkezleri ve araştırma merkezleri ve gruplarının desteklenmesinin başarılı çalışma şansları daha fazladır. Bu tür ekip ve grupların uluslararası iş birlikteliklerinin daha kolay ve yüksek olacağı beklenmektedir.
- Özerk üniversite ortamı ve eleştirel özgürlük ortamı. Üniversitelerin olmazsa olmazı akademik kadrolar özelliklede sosyal bilimlerde hiçbir dış etki altında kalmadan araştırma yapma ve yayınlama özgürlüğüne sahip olmak ister.
- Türkiye’nin devlet tarafından belirlenmiş bir bilim politikasının oluşturması. Bilim politikasına uygun stratejiler geliştirmesi gerekiyor. İlk aşamada araştırama üniversitesi kategorisindeki üniversitelerin güçlendirilmesi için başta özerkliklerinin tüzel kişiliklerinin verilmesi bilimsel çalışma ortamını kolaylaştıracaktır. Nihayetinde ülkenin beşeri sermayesi olan nitelikli insan gücü olan akademik kadroların uluslararası ölçekte standartlara kavuşturulması zorunludur.
Bir yanıt yazın