Turkish Forum’da 7 Nisan 2013 tarihinde yayınlanan yazım güncelliğini koruduğu için noktasına dokunmadan paylaşmak istedim. Görüşlerim geçen sürede değişmemiş, aksine daha da güçlenmiştir.
“Yukarıdaki soru cümlesi, bundan tam 8 yıl önce 6 Aralık 2004 tarihinde Eskişehir Sakarya gazetesinde yayınlanan yazımın başlığı idi Malum, yeni ve demokratik bir anayasa yapma süreci ağır aksak sürüyor. Başkanlık sistemi de yoğun bir şekilde tartışılıyor. Bu kapsamda aralarında akademisyen, siyasetçi ve emekli askerlerin bulunduğu 300’ü aşkın imzası bulunan ve 27 Mart 2013 tarihinde yayınlanan Türk Milleti’ne Çağrı adlı bildirinin yankıları da sürüyor. Anayasa’da vatandaşlık tanımı kapsamında “Türk” kelimesinin çıkarılması da bu kapsamda gündeme gelmiştir ama bunun tartışma konusu olması bence çok yersizdir. Anayasa’da, içinde etnik aidiyeti belirtmeyen bir vatandaşlık tanımı yapılabilir.
Taha Akyol’un CNN Türk’te açıkladığı 1924 Anayasası’ndaki ifade kalabilir görüşüne katılıyorum: “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese Türk denir”. Aydınların “Türk ifadesi Anayasa’dan çıkmasın” açıklamasına da katılmamak mümkün değildir.
Bildiriye imza atanlar arasında bulunan, SBF yurdundan oda arkadaşım ve de dostum Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Türkiyeli” kavramının kabul edilemeyeceğini söylemiştir. Bu çağrının ardından Taraf gazetesinden aydınlara “Brakisefal Türkleri” şeklinde eleştiri gelmiştir. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde brakisefal kelimesinin anlamı şöyledir: “Kafatasının genişliği ile uzunluğu hemen hemen eşit olan, kısa kafalı, kafa endeksi 80’in üzerinde olan.”
Taraf, bildiriyi imzalayanları açıkça “kafatasçı” olarak tanımlamıştır. Türkiyeli kavramının kabul edilemeyeceğini vurgulayan Ortaylı, “Birileri ben Kürt’üm diyecek diye ben Türklük’ten çıkamam” demiş ve bu konudaki görüşlerine şöyle açıklamıştır: “ Coğrafyayla kimlik edinilmez. Mesela Fransa memleketin adıdır. Hiç kimseye Fransa’dan türeme bir isim verilmez. Bizim adımızın da Türkiye’den mülhem olması şart değil. Türkiye bir memleketin adıdır. “Türkler’in ülkesi” demektir.”
Melih Aşık köşesinde şunları yazmıştır: “Gazeteci Banu Avar geçmişte Fransa’nın ünlü siyasetçilerinden Patrik Deveciyan’la bir mülakat yapmış. Aralarında şöyle bir konuşma geçmiş: Siz bir Ermeni olarak 1915 olayları hakkında ne düşünüyorsunuz? Ben Ermeni değil, Fransız’ım. Ama siz Ermeni kökenlisiniz. Burası bir ulus-devlet ve ben de Fransız yurttaşıyım. Yani Fransız’ım.”
Fransa’da beş yıl yaşadım. 1988 yılında Ermenistan’da büyük bir deprem oldu. Ermeni kökenli Fransız şarkıcı Charles Aznavour deprem sonrasında Fransa’da Ermenistan’a yardım kampanyası başlatmıştır. Neden böyle bir kampanya başlattığı sorulduğunda, kendisinin bir Fransız, kökenini Ermeni olduğunu söylemiştir. Aznavour hiçbir zaman ben bir Ermeniyim dememiştir. Yurt dışında Türk pasaportu taşıyan herkese “Türk” diye hitap ederler. Nasıl Alman pasaportu taşıyan birine biz Alman diyorsak. Türkiyelilik tanımlaması, Türk milletini bölüp parçalamak isteyen belli mihraklar tarafından kullanılmaktadır. Bazı iyi niyetli Türkler de bilmeyerek bu oyuna alet olmaktadırlar.
2001 yılında bitkisel hayata girmiş, ölmekte olan terör örgütünü ABD desteğiyle “alt kimlik-üst kimlik” diye diye okşayarak canlandıran zihniyet, ülkeyi bölünmeye götürüyor.. 75 milyonun en az 60 milyonunun “Türk”lükle herhangi bir sorunu / derdi yokken, ABD AB üyesi devletlerin anayasalarına göz attığımızda “Alman”, “Fransız”, “İtalyan”, “Yunan” gibi kavramları görüyoruz. Alman ve Alman vatandaşlığı; Fransız, Fransız halkı, Fransız vatandaşlığı; bütün Yunanlar, Yunan vatandaşı, Yunan toprağı gibi kavram ve deyimlerle karşılaşıyoruz. Kendi vatandaşını Türk olarak niteleyemeyen Türkiye’nin Batı Trakya’daki ahalinin Türk sıfatıyla nitelenmesini yasaklayan Yunanistan’ı eleştirmesi mümkün mü? Adı Türkiye olan devletin, tek olan bayrağına Türk bayrağı denildiği gibi, tek olan millete de Türk milleti denilecektir.
Avrupa dillerinde “Türk kafası”, “Türk gibi kuvvetli”, “Anne Türkler geliyor” gibi deyimler vardır. “Türk kahvesi”, “Türk hamamı”, “Türk mutfağı”, “Türk lokumu” gibi kavramlar da dünyaca bilinmektedir. 1571’den itibaren Anadolu’dan gelip Kıbrıs’a yerleşmiş olanlara Kıbrıs Türk halkı denilmektedir. Kuzey Kıbrıs’taki devletin adı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. “Türk ulusu”, “Türk vatandaşı” ve “Türk” kavramlarını terk edersek başında “Türk” sıfatının yer aldığı resmi kurum ve kuruluşlarımızın isimlerinin değiştirilmesi taleplerinin de gündeme getirilme ihtimalini yok sayabilir miyiz?
Türk yerine Türkiyeli ifadesi kabul edilirse şu komik durumlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır: Türkiyeli bayrağı, Türkiyeli Silahlı Kuvvetleri, Türkiyeli Havayolları, Türkiyeli Milli Takımı, Türkiyeli lirası, CNN Türkiyeli, Jöntürkiyeli, Kuzey Kıbrıs Türkiyeli Cumhuriyeti, Türkiyeli hamamı, Türkiyeli lokumu, Türkiyeli kahvesi, Hidayet Türkiyelioğlu, Beyazıt Öztürkiyeli vb. Yurt dışındaki Türk vatandaşlarına “Türk sporcu”, “Türk sanatçısı”, “Türk askeri”, “Türk parlamenteri”, “Türk diplomatı” denen insanlara bundan sonra acaba Türkiyeli sporcu mu diyeceğiz? Galatasaray, Fenerbahçe ve diğer Türk takımlarının Avrupa’daki maçlarını anlatan yabancı spikerler acaba bu takımlara Türk takımı mı yoksa Türkiyeli takım mı demektedirler? Fatih Terim’e Türkiyeli eski milli takım antrenörü mü diyeceğiz?
Tabii ki hayır! (The former Turkish national team coach) Burak Yılmaz’a Türkiyeli forvet mi diyeceğiz? Tabii ki hayır! (Turkish international striker)
Yabancı kaynaklarda Orhan Pamuk kısaca ünlü “Türk romancısı ” olarak anılmıyor mu? Almanya’da Hitler’in iktidara gelmesiyle Nazilerden kaçan, aralarında ünlü hukukçu Prof. Dr. Ernst Hirsh ve ünlü maliyeci Prof. Dr. Frizt Neumark’ın da bulunduğu Yahudi asıllı Almanlar ve aileleri, “Türk vatandaşı” olmaları ve “Türküm” dedikleri için hayatta kalmışlardır. Kürt liderler Mesud Barzani ve Celal Talabani geçmişte kullandıkları pasaport dolayısıyla “Türk vatandaşı” olarak görünmekten, kayıtlara “Türk” olarak geçirilmekten rahatsızlık duymamışlardır.
1992 yılında, Arjantin’in o dönemdeki Cumhurbaşkanı Carlos Menem Ankara’ya geldiğinde Arjantin’deki lakabının El Turco olduğunu açıklamıştır. Anne ve babasının Osmanlı devleti zamanında Suriye’de doğup büyüdükleri ve sonradan Arjantin’e göç ettikleri için Arjantin’de El Turco olarak adlandırıldıklarını söylemiştir. Amerikalı “Amerikanım”, Fransalı “Fransızım”, Almanyalı “Almanım” derken, Türkiye’de “Türküm” demeyip, “Türkiyeliyim” demek, gaflet ve dalalet değil de nedir?”