DQTK’den Tataristan’daki Baskınlara Tepki: Herkes Kendisini Soykırım Haberlerine Hazırlasın
Dünya Kırım Tatar Kongresi (DQTK) Genel Sekreteri Namık Kemal Bayar, işgalcilerin Tataristan’da gerçekleştirdiği baskınlara ve Tatar İçtimai Merkezi’nin muhatap kılındığı baskılara yayımladığı beyanatla tepki gösterdi.
Tatar İçtimai Merkezi Başkanı Farit Zakiyev’in evine yapılan baskına gerekçe gösterilen hukuksuz suçlamalara dikkat çeken Bayar, daha önce de Başkurdistan Milli Merkezi’nin benzer suçlamarla aynı süreçten geçtiğini ve kapatıldığını hatırlattı.
Herkesin kendisini bölgeden gelebilecek baskı, zulüm, asimilasyon ve hatta soykırım haberlerine hazırlaması gerektiğini ifade ederek ciddi bir uyarıda bulunan Bayar’ın beyanatının tam metni şöyle:
“Bugün, 04.03.2021 günü, Tataristan RF’de, 1994 yılındaki Bağımsızlık Anayasası’nın mimarı “Tatar İçtimai Merkezi” isimli sivil toplum kuruluşunun merkez ofisi ve yöneticilerinin evlerine Rus FSB’si tarafından baskınlar yapıldı.
Baskınlardan birinde Merkez yöneticilerinden birinin evinde bulunan süs eşyası mermi çekirdeği FSB tarafından kayda mühimmat olarak geçirildi.
Merkeze ve yöneticilere yöneltilen ana suçlama “1571 Kazan Şehitlerini Anma Etkinliği” düzenleyerek Rus Ceza Kanununa göre ayrımcılık yapmak. Komik olan merkez böyle bir etkinlik düzenlememiş.
Merkeze karşı daha evvel açılan kapatma davasının sebebi “Tataristan Anayasasından devlet dili olan Tatarca’nın çıkartılmasına karşı çıkmak.” Bugün Merkezin pek çok yöneticisi FSB baskınlarında uydurulan isnatlarla tutuklandı, gözaltına alındı veya sorgulandı.
Bu yöneticilerden biri ile yapılan görüşmede “Başkurdistan Milli Merkezi” adlı teşkilatın da yılbaşından önce benzer suçlamalarla kapatıldığı ve merkezin 15 yöneticisinin halen tutuklu olduğu bilgisi de geldi. Ne yazık ki bu bilgi bugüne kadar hiç dikkat çekmemiş.
Rusya’nın 2014 işgalinden beri Kırım’da sürdürdüğü ağır baskı ve zulüm siyaseti, Temmuz 2020’de yeni Rus Anayasası sonrası ve hatta öncesi öngördüğümüz üzere Rus işgalindeki diğer Türk yurtlarına da böylece sirayet etti.
Daha önceki yıllarda bu yurtlarda yaşayan Türk ve Müslüman halklara yönelik örtülü/yarı örtülü Rus asimilasyon ve yok etme siyaseti görülen o ki bundan sonra çok daha pervasız, açık ve bu halklar için acı verici olacaktır.
Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de bu halklarla ilişkili olan her kesim kendisini Rusya Federasyonunda işgal altında yaşayan Türk, Müslüman ve Rus olmayan bütün halklara yönelik baskı, zulüm, asimilasyon ve hatta soykırım haberlerine hazırlasın.
Ne yazık ki tarihi tecrübelerimiz bize Kremlin’de değişim olmadıkça veya Rusya topyekün dibe vurmadıkça gidişatın bu yönde olacağını bas bas bağırıyor. Umarız yanılırız ama konu Kremlin olunca bu gerçeklerde yanılgı payımız hep düşük oldu.
Altı ay önce birkaç sosyoekonomik rüşvete, ağızlarına çalınan bir parmak bala ram olup bütün ikazlara rağmen yeni Rusya Anayasasına “Evet” mührü basan bu halklar, bu rüşvetlerin Kremlin’in kendilerine sunduğu idamları öncesi son yemek olduğunu çok yavaş da olsa anlamaya başladılar. Ama ne yazık ki tepelerinde giyotin dururken o rüşvetin tadına bakıyorlardı. Umarız ki damaklarındaki tat erken yok olur ve cellatlarının kim olduğunu erken fark ederler.”