Geçmiş dönem ABD Başkanı Trup’un İsrail için şu sözlerini yeniden anımsayalım:
“Bölgede bizim için İsrail, tüm müttefiklerimizden çok daha önemlidir. İsrail’in haklarını sonuna kadar savunacağız. İsrail’in karşısında olan da bizi karşısında bulur.”
Dikkat edilecek olursa Amerika İsrail’i korumak için özellikle Ortadoğu’yu tamamen abluka altına almış durumda.
Şimdi Başkan değişti Biden ve ekibi iş başına geldi. Peki, İsrail politikaları değişti mi? Koskocaman bir “hayır.”
Çünkü, Amerika’da yönetimler değişse de politikalarda pek fazla değişme olmuyor. Aşağıda okuyacağınız haber analizde bunu çok daha açık biçimde görebileceksiniz.
ABD, Uluslararası Ceza Mahkemesi savcılığının Filistin kararını reddettiğini açıkladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada mahkemenin Filistin’de gerçekleşen suçları araştırma kararı alan mahkemenin bu kararını Biden hükümlerini hayal kırıklığına uğrattığını söyledi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price “savcılığın verdiği inceleme kararına karşıyız” dedi. Sözcü Price, ABD’nin İsrail’i desteklemeye devam edeceğini söyleyerek, İsrail karşıtı hareketlerin karşısında olacaklarını belirtti.
Price mahkemenin konu ile ilgili yetkisi olmadığını iddia etti.
Uluslararası Suç Mahkemesinin araştırması 13 Haziran 2014’den bu yana Filistin’de gerçekleşen olayları kapsıyor.
Filistin tarafı, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında yeni Yahudi yerleşim yerleri açmasını, Filistinlilerin mülklerini hukuksuz şekilde yıkarak toplu cezalandırmalar uygulamasını, barışçıl gösterilere yönelik ihlallerini ve 2014’teki Gazze saldırılarında işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçları 2018’de Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) taşımıştı.
Uluslararası mahkeme geçen ay, 1967 sınırlarındaki Filistin topraklarında yargılama yetkisi olduğuna hükmetti. Dolayısıyla Filistin tarafından mahkemeye iletilen şikayetlerin kovuşturulması ve sorumluların yargılanmasının önünde bir engel kalmadı.
Mahkemenin kararı Filistin tarafında büyük sevinçle karşılanırken, İsrail kararın hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğunu ve muhtevası itibarıyla antisemitist bir karar olduğunu ileri sürdü. Bu kararla İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında işlemiş olduğu insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve soykırım nedeniyle yargılanması mümkün hale geldi.
Özetleyelim:
Amerika’nın desteği ve şemsiyesi altındaki İsrail, bugün bölgede çok daha güçlü konuma geldi.
Filistinliler istedikleri gibi hareket edemiyor. Kendi topraklarında adeta esir hayatı sürüyor. Giriş-çıkışlar bile İsrail tarafından kontrol ediliyor. Gıda yardımlarına bile engel çıkarılıyor.
Dünyayı kasıp kavuran koronavirüs belasında İsrail’de neredeyse aşılamalar sona erdi. Ya Filistin’de. Burada yaşayanlara aşılar sınırlı ve izinle gelebiliyor. “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” anlayışı ile Filistin halkı aşılamadan bile dışlanıyor.
Aşı sorunu İsrail ile Filistinliler arasındaki eşitsizliği de bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.
Doğu Kudüs’teki Augusta Victoria Hastanesi’nde çalışan Doktor Fadi El Atraş, “Ben aşı oldum ama rahatlayamadım. Bir eşitsizlik sorunu var” diyerek adeta isyan etme noktasına geldi.
İsrail’de, El Atraş’tan çok da uzak olmayan bir noktada halk, dünyanın diğer tüm bölgelerine kıyasla daha hızlı aşılanıyor.
Ancak Fadi El Atraş’ın çalıştığı yerde, İsrail tarafından işgal edilen Filistin topraklarında çok farklı bir manzara var.
Dr. El Atraş, “Hastalarımıza, Batı Şeria ve Gazze’deki ailelerimize aşı yapamıyoruz. Siz kendiniz aşı olup, halkınızın diğer kesimleri aşı olamadığında mutlu olamıyorsunuz” diyor ve ortadaki aşı eşitsizliğine sessiz kalınmaması gerektiğini vurgulamaya çalışıyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz