HORMONLU BÜYÜMEDEN NASİBİNİ KİMLER? Dr. Noyan UMRUK
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2020 yılına ilişkin dönemsel gayrisafi milli hasıla rakamlarını açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisi 4 çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yıllık yüzde 5,8büyümüş.
Eveeet… 2020 dördüncü ceyreğinde %5.9 ’luk büyüme oranı sonrası, ikinci çeyrekte %9.9 luk küçülmeye rağmen 2020 yılı büyüme hızı %1.8 oranı ile hemen hemen nüfus artış hızımıza eşitlenmiş yani net büyüme oranı sıfırlanmış… Ama salgın döneminde bu büyüme hızı bile hayli şaşırtıcı gelebilir…
Nasıl oldu bu iş?
*Dayanıklı tüketim mallarında ve özellikle inşaat sektöründe devletin talep yaratıcı ve özendirici politikaları bu gelişmenin başat faktörü…
*Kredi ve garanti fonu uygulaması ile diğer bir faktör…
*Son yılların en büyük bütçe açığına yol açan kamu harcamaları…
*Ve nihayet alıp başını giden enflasyon…
Uzun lafın kısası söz konusu büyüme, üretimde hatırı sayılır artışlardan değil “özendirilen giderek zorlanan” harcamalar ve talep hacminden kaynaklanıyor…
Nitekim yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %20’lere yakın bir oranla en çok katma değer yaratan inşaat sektörü…
İmalat sanayi can çekişirken, Tarım sektörüne ise ithalat vergilerinin sık sık sıfırlanması nedeniyle yine üvey evlat muamelesi yapılırken…
Ossun ithalatçılar kazansın!
Gelelim asıl konumuza bu büyüme kimlere yarıyor???
Gelir dağılımında adaleti ölçmek için kullanılan araçlardan en önemlisi Gini katsayısı. Gini katsayısı bir ülkede yaratılan ekonomik değerin nüfusa ne derece adil paylaştırıldığını ölçmek için kullanılan bir ekonomik gösterge…
Sıfır ile bir arasında değişen katsayı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımı eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımı eşitsizliği söz konusu.
Dünyada yapılan gelir dağılımı araştırmaları Gini katsayısının gelişmiş ülkelerde, özellikle K.Avrupa’da (İngiltere, İsveç, Norveç gibi) 0.25-30’larda seyrettiği, en iyi durumdaki Almanya’da 0.28 olduğu, az gelişmiş ülkelerde ise uçurumun büyüklüğüne göre 0.50’leri aştığını gösteriyor.
Bu açıdan Türkiye’nin durumu yıllar itibariyle daha da kötüye giden bir trend sonucu 0.402- 0, 404 düzeylerinde. (Mahfi Eğilmez, “Gelir dağılımında düzelme yok!”, Yazılarım Portalı)
Görülüyor ki; Türkiye gelir dağılımında adaleti ifade eden %25 Gini oranından çok uzaklardayız.
Zaten milli gelir 750 milyar dolara saplanmış durumdayken, FBMG ise 12500 dolardan, 7500 dolara çekilerek 13 sene gerilere gitmiş durumda…
Nitekim,1950’lerde yardımına koştuğumuz ve büyüme yarışında çok gerimizde olan G.Kore şimdilerde 1.650 milyar dolarla bizi ikiye katlamış durumda…
Toplumun en üst %20’lik gelir grubunun payına gayrisafi milli hasılanın %47-50’sini, geriye kalan tüm çalışanlar(%80’i) %49- 53’ünü, en alt %20’lik gelir grubunun %5-6’sını aldığı bir ülkede fazla söze ne hacet…
Nitekim İktisadi İş Birliği ve Kalkınma Teşkilatı da (OECD), son raporunda tüm dünyada üye ülkeler arasında zengin ve fakir arasındaki uçurumun giderek arttığı, üye ülkelerin çoğunda son 30 yılın en büyük gelir dağılımı eşitsizliğinin yaşandığı vurgulanırken, gelir dağılımı eşitsizliği hesaplamalarında kullandığı Gini parametrelerine göre 21 ülke içinde gelir eşitsizliğinde Meksika zirvede yer alıyor; Türkiye ikinci, ABD üçüncü, Yunanistan ise dördüncü sırada.
Diğer taraftan, Türkiye’ye ilişkin karşılaştırmalı göstergeler bununla da sınırlı değil. Türkiye’de göreli yoksulluk oranı yüzde 20’i aşarken OECD ortalaması % 11.
Ayrıca, gelir dağılım eşitsizliğinin en yüksek olduğu Meksika’da, en zengin yüzde 10’un geliri, en yoksul yüzde 10’dan 27 ila 30 kat daha fazla (Tevekkeli değil Meksika başkanlık modelini pek sevdik…) Bu oran, ABD, İsrail, Yunanistan ve Türkiye grubunda 13 ila 16 kat… Türkiye nüfusunun en zengin yüzde 10’luk kesiminin sahip olduğu gelir, en yoksul yüzde 10’luk kesimin elde ettiği gelirin 15 katına denk geliyor. Bu oranın ideali 8… OECD’de ortalamasının ise 9.8 olduğu görülüyor…
Bütün bunlar yetmiyor…
*Bütçe gelirlerinin % 67’inin son derece adaletsiz, yükü daha çok düşük gelir gruplarının sırtına yükleyen dolaylı vergilerden oluşması…
*Son 15 yılda daha ziyade yüksek gelir gruplarını ilgilendiren 9 vergi affı…
Gelir dağılımındaki adaletsizliğin üzerine tuz biber ekiyor…
Bütün bunların sonucu manzara: Uluslararası refah sıralamasında 78nci, dolar milyarderleri sıralamasında 12nci sırada bir Türkiye…
Gelir eşitsizliği ekonomik büyümeye zarar verir mi?
Ülkelerin Gini katsayılarını karşılaştırmalı olarak inceleyen raporda bir önemli nokta da “Gelir dağılımındaki eşitsizliğin ekonomik büyümeye de zarar verdiği” tesbiti… Kullanılan tablolar, son yıllarda Türkiye’nin büyümesinin yüzde 4,6’sını gelir adaletsizliği nedeniyle kaybettiğini gösteriyor. Aynı dönemde Meksika’nın yüzde 10, Yeni Zelanda’nın ise yüzde 9’luk büyüme kaybı yaşadığı vurgulanıyor. Rapor büyüme-gelir eşitsizliği ilişkisi şöyle açıklıyor:
“Gelir eşitsizliği dezavantajlı grupların eğitim fırsatlarını ve motivasyonlarını azaltıyor. Ayrıca, sınıf değiştirme sıklığını ve olasılığını da aşağı çekiyor. Bireyler yeteri kadar beceri geliştiremiyorlar.”
Rapordan çıkan sonuç ise ülkelerin gelir eşitsizliğini azalttığı ölçüde daha fazla ve sağlıklı büyüyebilecekleri şeklinde.
Sonuç:
Kurumsallaşmış sosyal devlet yerine siyaset ve oy mekanizması ile doğrudan bağlantılı olarak, “itaat eden herkese çapına göre” yukarıdan aşağıya ihale, iş, para, makam, makarna, kömür, erzak, yeşil kart vb. dağıtılarak kendi dünya görüşlerine, “cemaat sosyolojisine” uygun düşen bir paylaşım sistemi…
Pek tabii ki; çalışanlar söz konusu olunca akla gelen ” Kemer Sıkma Politikaları” adı altında uygulanan ücret politikaları ile gelir dağılımındaki bu uçurumun küçültülmesi mümkün değil.
Ezcümle bizim Davazlı’nın ifadeleriyle durum şu durum:
“Böyüyoz be daayı , eyi de kimlee ne gadaa büyyo… Güççüklee eyice bi deri bi gemik galıkene böyyüklee eyice bi obezleşiyo be yaa… Aha bu böyümeden heç bi şee ağnemeyon gaari… Maademkine o gaden böyüveedik, esgeri ücreti insan gibisine yaşayıveecek gade attırıveesinlee, veegi meegide alıvemeesinlee milyonlaaca(6.5-7milyon) ademi sevindiriveesinlee deyyon be daayı… ”
Keşke Davazlı’yı bir nebze dinleseler…Bir yanda işsizlik ve yoksulluk labirentinde günü kurtarma çabası ve hayat gailesi ile hemhal çaresiz emekçi ve emekli kesimler…
Öte yanda “Kumarhane Kapitalizmini” arsızca oynayanlar …(1)
İşte böyle… Tamam mı, devam mı? Karar hepimizin…
(1)Işıklı, Alpaslan, Kumarhane Kapitalizmi, Otopsi Yay.,2002
Bir yanıt yazın