Prof. Dr. İbrahim Ortaş, iortas@cu.edu.tr
Eğitim Kişiye Bütün Kavramayı kazandırmalıdır
Kişilerin içinde yaşadığı dünyayı ve onun işleyiş mekanizmasını öncelikle kavraması gerekir. Yaşamı bütünsel kavraması sosyal yaşamında da kişilerin olay ve olgular arasında doğru ilişki kurmasına yol açacaktır. Doğal olarak insan içinde doğduğu doğayı, toplumu ve ortanı tanımak ve ona göre kendine bir yaşam yol haritası çıkarmak ister. Bu süreçte insanı asıl insan yapan verdiği uğraşılarıdır. Bu süreçte doğal ihtiyaçların giderilmesi konusundaki çabaların ötesinde yaşama ne katmak istediği, savundukları ve bunları gerçekleştirmek için uğraşısı daha da önemlidir. Uğrunda mücadele edilmeyen hiçbir şeyin kıymeti yok ve kıymeti de bilinmez. Kişinin yaşam dair beslenme ve üremenin dışında bir ereği ve bu uğruda verdiği bir çabası olmalıdır. Ereği ve eylemi akla uygun, yapılabilirliği ve sonuçları da gerçeğe uygun olmalıdır. Eğitim birazda bu tür konuları kişiye kazandıracak ortam ve eylemlilik içinde olmalıdır.
“Goethe’ye göre ise, “eğitim temeli olarak bütün bir kültürü teşkil etmektedir”. Kızılderili kültürünü korumak için halen insanını kendi binlerce yıllık geleneksel kültürü ile eğitiyor. Eğitim kişiye farkındalık yaratıyorsa, kişinin kendi bilincini oluşturuyorsa önemlilik kazanmıştır demektedir. Yunus Emre’nin, “ilim ilimdir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmesen bu ne tür okumaktır”. Kişi kim olduğunu, ne yaptığını ne tür sorumlulukları ve sınırları olduğunu bilmiyorsa bir sorun var demektir. Eğitim ve öğretim alan kişinin bu süreçte kendini tanıması için bütün dünyada eğitmenlerin niteliği kadar eğitim ortamının yaratığı ortamda ayrı önem taşımaktadır. Okul üniversite ortamı kişinin içinde yaşadığı doğayı kavraması (başta kozmosu bilmesi), fen okuryazarı olması, tarih, coğrafya, sosyoloji felsefe, mantık ve psikoloji bilmesi önemli. Ayrıca çalışma prensipleri ve değerler eğitimi alarak yetişkin bir birey olması önemli. Ancak son yıllarda öğrencilerimizin gerek sınıf içindeki derse ilgisi, gerek sınıf dışındaki davranışları beni düşündüren derecede geride olmalardır. Ayrıca son dönemlerde öğrencilerin sınav kâğıtlarında yazdıkları çok daha korkutucu. Adeta bu gençlik ile ülkemiz “ileriye taşınamaz “dedirtiyor. Gençliğini koruyamayan geleceğini koruyamaz görünüyor.
Yetişkin Birey Olma Özeliğini Kazanmak Önemli
Birey olma yanı evet veya hayır kavramlarını yerine göre kullanmaktan geçer. Başkaları için yaşayan ve başkasını önemseyen kişi karşılığını almayanınca hayal kırklığına uğrar.
Birçok insan gerek eğitim sisteminin yetersizliği veya yaşamda aile ve arkadaş çevresinde ve kendi gözlemleri ile kendi yaşam yol haritası sağlıklı kuramamışsa muhtemelen hep sorunlu yaşayacaktır. Hayata mutlu olmak için değil de para kazanmak için mesleğini ve diğer hayatı derecedeki ilişkilerine yönelmişse başından sorunlu başlamış olabilir. Hep derler ya kendini tanımak en büyük başarıdır, kişinin kendi potansiyelini keşfetmesi veya farkına varması ve yeteneklerini ortaya çıkarması en büyük başarıdır. Kişinin kendi kendisi ile diyaloğa geçmesi, kendisini sorgulaması gerekiyor. Ben kimim, ben yaşamda ne istiyorum, hayallerim neler, nelerden hoşlanıyorum veya tersinden neyi istemiyorum sorularının cevaplarını sorularını kendimize sormalıyız. Görünen o ki, hayatında kendi kendisine “Ben ne istiyorum” veya ben ne istemiyorum sorularını kendine hiç sormayan o kadar çok insan var. Böyle kişilerin ezbere yaşadıkları çok rahatlıkla günlük yaşamdaki pratiklerinde söylemlerinde sıkça rastlarız.
Felsefe, Sanat ve Bilim İnsanın Aydınlanması İçin Şart
Kişilerin ve toplumların gerçeğe ulaşması için felsefe, bilim ve sanat en önemli yardımcı araçlardır. Bu araçlardan yoksun kişi ve toplumlar ne yazık ki gelişme ve uygarlaşma yolunda geride kalmaktadırlar. İleri bir gelişmişliğe ve medeniyet düzeyine ulaşmış toplumların tamamında felsefe, bilim ve sanat eğitiminin öğrenim programlarında önemli yer tutuğu görülecektir. Bugün Avrupa ülkelerinin bir bütün olarak 2500 yıllık bir geçmişten gelen felsefe ve sanat eğitimi ve tanışması ve Rönesans’la birlikte de bir bilim eğitimine sahip oldukları ve bu sayede görece ileri toplumlar olarak kabul edilmektedirler. Son yıllarda eğitim sistemimizin yaşadığı sorunlar ve öğrencilerimizin araştırmacı ve sorgulayıcı yönünün gelişmemesinin altında felsefe, mantık, sosyoloji, psikoloji ve sanat eğitiminin bilimsel esaslara göre verilmemesi sorgulanıyor. Araştıran, sorgulayan ve bilgi üreten ürettiği bilgiyi teknolojiye dönüştürmeyi bilen yaşama farklı boyutlarda bakabilen dünce geliştiren insanlar yetiştirmek istiyorsak, öncelikle eğitim sisteminin ve ortamının değişmesi acilen değişmesi gerekir. Tevfik Fikret’in belirtiği gibi fikir ve düşüncesi hür nesiler yetiştirmek için gençlerin mutlaka bu bilinci ve özgürlüğü sağlayacak bilime, felsefeye ve sanata eğitimi almaları gerekiyor.
Baştan Sona Eğitim Sitemimizi Gözden Gerekir Gerekir, Durum Çok Parlak değil
Ülkemiz düşün hayatı ve sağlıklı geleceği için nitelikli eğitim hayati önemde bir konu. Maalesef ülkemiz Cumhuriyetin ilk yıllarında benimsediği ve amaç edindiği muasır medeniyetler seviyesine çıkma konusunda amaç edindiği eğitim amacını soğuk savaş sürecinde kaybetti. Nitelikli eğitim kurumlarının başında gelen Köy Enstitülerini kapattı. Öğretmem yetiştirme sistemini sulandırdı. Üniversitelerini uluslararası ölçekte nitelikler kazandıracak özerk kurumlar durumunda muhafaza edemedi. Ulusal düzeyde bir bilim politikası ve stratejisi geliştiremedi. Üniversitelerinde nitelikli bilim insanı barındırmadı. İyi eğittiği çoğu insanın da beyin göçüne feda etti. Halende iyi gençlerini elinde tutacak bir mekanizması ve programı bulunmamaktadır. Son 40 yılda teste dayalı sınavlar kıskacında öğrencilerini hayata hazırlamadı. Temel eğitimde hayata nitelikli öğrenci hazırlama yerine sınava hazırlanan öğrenciler, hiçbir kültürel ve sanatsal yetkinlik kazanmadan, hiçbir değer ve bilinç kazandırılmadan mezun edilir oldu. Çoğu gencimiz tarih, edebiyat ve tartışmadan uzak görmek hepimizi üzüyor tabii. Dünyadaki olay ve olguları tartışmaktan çok genel bilgi sahibi ancak derinlemesine analiz etme, analitik sorgulamadan uzak oldukları görülüyor. Çoğunlukla sahip oldukları bilgi sosyal medya üzerinden kırıntı bilgiden öteye geçemiyor. Son sınavlardan sonra öğrencilerimizde gömdüğüm boşluğun korkunç boyuta olduğunu hissetim ve içim yanıyor. Sorun belki tek tek öğrencilerin kendi sorumluluğunda, ancak bir de işleyen bir yapı ve okul, üniversite yapısı var. Üniversitenin en azında kişinin kendisinin bilincine varması farkı fark ettirecek ortamlar sunması beklenir. Biraz analitik düşünme, yöntem kazandırması beklenir.
Bu bağlamda yeni eğitim dönemi hayırlı olsun. Önce sağlık, sonrada gençlerimizin kendilerine ve beyinlerine değer vermesi dileği ile.