Terör Örgütü PKK’nın Bir Alt Birimi Olan HDP ve Onun İkizi olan DBP’nin kapatılması Hukuki Bir Gerekliliktir!
Siyasiler bu konuda hadlerini aşmamalıdır!
Aylardır Türkiye’de ki TV’lerde siyasi iltisaklı olarak konuşanları izlediğimiz zaman, bu konuşmacıların PKK’nın bir alt birimi olan HDP’yi kapatma konusunun, bir hukuk sorunu ve bu konuda ilgili olan kurumlarında bir Anayasal görevi olduğunu unuttukları görülmektedir.
Siyasilerin kapatılamaz ve kapatılmamalıdır demeçleri doğrudan hukukun işine karışmaktır.
Günlerdir televizyonlarda ki görüntüler ve anlatılanlar bize, orada söz alıp konuşan siyasilerin veya yandaşlarının sadece Türkiye’nin geleceğini düşünmeyen insanlar olduklarını göstermesini değil, kendileri için aman HDP kapatılırsa biz ne kadar oy kazanırız veya kaybederiz derdine düştükleri çaresizliği ve bir çürümüşlüğüde göstermektedir.
Bu durum bize esasında Türkiye’de siyasetin ve programlarda yer alan akademisyenlerin akademik cahilliğininde ne kadar ayyuka çıktığını ve tükendiğini yansıtmaktadır.
TV’de ki Gara olayını konuşanlara bakarsanız, konuşmalarında bir birlerine karşı aldıkları siyasi tutumlarla ve yaptıkları yorumlarla, ABD’nin PKK’nın tanınması için çizdiği çerçevede bir oyun oynadıklarının (BOP planı) farkında bile olmadıklarını göstermektedir.
Yada bu katılımcıların olayın farkında oldukları ama birer işbirlici etki ajanı olarak ABD’nin bu olaydaki ağırlığını ve rolünü bilerek görmek istememeleri işlerine gelmektedir..
Ama çoğu konuşmacıların, her halükarda TV’de ki sıkıcı ve döne döne söylediklerine bakarak ve kullandıkları aynı söylemlerdende anlıyoruzki konuşmacıların ABD’nin PKK’yı (HDP’yi) kullanarak Türkiye’de bu konuda taraftar bulmak için yaptığı stratejinin karşısında, ABD’nin istediği ölçekte davrandıklarınıda göstermektedir.
Gerçekten bugünün Türkiye’sinin siyasi arenasında yapılan söylemlerde ve slınan tutumlarda: HDP kapatılırsa veya kapatılmaz ise ne kadar oy kazanırız gibi terörizme karşı çözümsüzlük üreten bu çok bencil ve sığ yaklaşımlarla, iç cephede, PKK terörizmi ve onun esas patronu olan ABD’ye karşı istenilen oranda bir bütünlük göstererek gerekli başarıyı sağlanamamaktadır.
Türk milleti bugün bu durumda, mutlaka hukuken kapatılması gerekli olan HDP (PKK) konusunda açıkça siyasi olarak körlük yaratanlardan, terörizme karşı mücadele edecek olan hukukun işine karışmayı kendinde had gören bazı siyasi partilerden, bu konuyu tartışarak yanlış bilgilerle kamuoyu oluşturan kişiler ve akademik nesilden, bu konudaki tüm hukuki, fikirsel ve ilkesel tutarsızlıklardan ve çözümsüzlük üreten yaklaşımlarından kurtulmalıdır ve bu gibi kurum ve şahsiyetlerden hicap duymalıdır..
Böylesi güvenlikle ilgili milli konularda, HDP kapatılmasın diyen ve hukukun işine karışan bir cahilce veya yanlı tutumu, gelişmiş demokratik ülkelerdeki var olan siyasette ve akademik çevrelerde hiç bir zaman anlamak ve görmek mümkün değildir.
Çünkü gelişmiş batı ülkelerinde siyasi konular üzerine tartışmalar ile hukuk sisteminde yargılamalar ve karar vermeler ayrı ayrı kulvarlarda yürümektedir.
Bu dünyanın demokratik olarak bilinen hiç bir yerinde kabul görmeyen bir şey olmasına rağmen, Türkiye’de maslesef resmi olarak kabul görmektedir.
Bu konuda ABD’ci etki ajanlarınca kamuoyunu bilgisizce ve çarpıtarak manipüle etmek için gösterilen ETA ve IRA örnekleri, süreçleri ve sonuçlarıda Türkiye ile hiç bir benzerliği olmayan örneklerdir.
Türkiye’ye benzemediği içinde İngiltere ve İspanya’da devlet ve millet, ETA ve IRA’yı fiziki olarak imha etmiştir.
Aynısı Korsika ayrılıkçı terör hareketlerinin başınada gelmiş ve Fransa FLNC’yi aynı şekilde fiziki olarak imha etmiştir.
Çünkü hiç bir ciddi ve demokratik devlet böyle bir terör örgütünün bir alt biriminin legal olanaklardan faydalanmasına asla müsade etmez ve ezer.
Bunu Fransa, İspanya ve İngiltere hemde göstere göstere yapmıştır.
Bu konuda bu ülkeler haklıdır. Hesabınıda sadece kendi milletine vermiştir.
Bu devletler gibi İsrail devletide başkası ne der diye komik ve bağımlı hesaplar yapmamıştır.
Kimse gelişmiş demokratik ülkelerde, şu çok zengin yada şu kadar oyu var diye kanun karşısında işlediği suçtan dolayı muaf tutulmamıştır.
Bunu batıda herkes bilir.
Ona göre davranır.
Bunun içinde batıda, toplumda, siyasette ve devlette bu şekilde bir tartışma olmaz ve kaos yaşanmaz .
Onun içinde bu devletler terörle mücadelelerinde azami derecede amaçlarına ulaşmıştır ve başarılıdır.
Türkiye’de ise terörizme karşı bu şekilde mücadele edilmesi gerekilirken peki neden bu yapılmamaktadır?
Çünkü terörizmi Türkiye’de ve bölgede (BOP planı için) bir araç olarak kullanan ABD, hem muhalefeti hemde iktidarı iyi tanımaktadır ve yönlendirmektedir. Lafın tam deyişiyle dizayn etmiştir.
Burada ayrıca değinilmesi gereken bir başka konu ise, HDP’nin kapatılması konusunda muhalefetteki kapatılmaya yönelik olarak hadsiz karşı çıkmalardır.
Türkiye’de özellikle iktidara muhalif olanlar, iktidara karşı çıkıyorum babında, kendileride aynen iktidarın yaptığı gibi, kendini yargının yerine koymayı, karar vermeyi, ahkam kesmeyi kendinde hak olarak görmek alışkanlığı gibi kötü bir kültür edinmiştir. HDP’nin kapatılması konusunda ki muhaliflerin yorumlarında bu çok açık bir şekilde yer almaktadır.
Peki siz muhalifler olarak, madem iktidarın çeşitli konularda hukuka müdahalesini istemiyorsanız, peki siz neden HDP (PKK) konusunda hukuka müdahale ederek iktidar gibi müdehaleci bir tavır alıyorsunuz?
Peki neden sizde muhalifler olarak bu konuda iktidara benzemeye çalışıyorsunuz?
Bir kere hukukun üstünlüğüne inanmak içtenlik ve ilkeli bir tutum gerektirir.
Bu samimiyetin maalesef bazı konularda, Türkiye’de hem iktidar hemde muhalefet çevrelerinde olmadığı ve hukukun üstünlüğünün içselleştiremediği HDP kınusunda ki tavırlarındanda belli olmaktadır.
HDP’nin kapatılması konusunda ki hukuki süreçle ilgili olarak neredeyse televizyonlarda her gün konuşan veya demeç veren her kesimden siyasilere ve akademisyenlere sormak gerekir:
Bir kere siz kendiniz hukukmusunuz? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımısınız? Anayasamısınız? Mahkememisiniz?
Hayır değilsiniz .
Bu konuda ki Uluslararası teamülleri ve anlaşmaları biliyormusunuz?
Belliki hayır ve bilmiyorsunuz.
Siz hukukun üstünlüğüne inanıyormusunuz? Belliki inanmıyorsunuz.
İnansanız hukuki bir konuya oy ve çıkar hesabıyla karışmazsınız.
Peki siz televizyonlarda her gün konuşanlar, terör örgütü PKK’nın ( HDP) TBMM’de yer almasının ve hala legal olarak şımarıkça demeçler vermesinin toplumun büyük bir kısmında, sosyal ve psikolojik olarak ne tür travmalar yarattığını hiç düşündünüzmü?
Tabiki hayır.
Eğer düşünseydiniz her şehit evi ve sülalesinin yerine kendinizi kor ve empati yapmayı öğrenirdiniz.
Peki siz kimsiniz? ne adına konuşuyorsunuz? ve sadece bu konuda kanaatlerinizimi söylüyorsunuz?
Eğer evet ise, o zaman hukuki bir konuyu siyasi konulardan ayırarak konuşacaksınız.
Bunu yapmaz iseniz, ABD ‘nin kurduğu BOP minderinde figüran olursunuz.
Yani PKK’nın ( HDP’nin) iradesini kerhen yada doğrudan kabul etmiş olursunuz.
Anayasayı çiğnersiniz.
Devleti zaafa uğratma mücadelesinde bilerek yada bilmeyerek objektif olarak PKK’nın yanında yer alırsınız.
Çünkü bu tür güvenlikle ilgili konularda alınacak olan ulusal kararlar her zaman bir bütünlük içinde alınır.
Milet, devlet, siyaset olarak hukuki ve siyasi tahkim yapılır.
Bilgi ile millet içinde terörizme ve arkasındaki patrona karşı bir seferberlik yapılır.
İç cephede mutlaka e bir birlik ve bütünlük oluşturulur.
Yani, son Gara operasyonundan sonraki televizyonlarda bazı konuşmacılar tarafından yapılan, yorucu, ahkamcı, seviyesiz tartışmalar ve PKK’nın bir alt birimi olan HDP’yi kapattırmamak için verilen söylemsel çabalar, PKK’ya taviz verme eğilimindeki tavırlar, esasında bu ABD’ye bir teslim olmanın ve PKK ile ittifak kurmanın bir başka işareti sayılmalıdır.
Nitekim PKK, Gara operayonundan sonra yaptığı açıklamada, bazı sözde muhalif güçler arasında aynen bu teslimiyet ve çaresizlik saçan bir psikolojiyi hesap ettiğini ve bunu derinleştirmek için çaba gösterdiğini ve bunun kendileri için çok önemli olduğunu belirtmektedir.
PKK ve ABD bu konuda açık oynamaktadır.
Burada terör konusunda muğlak ve ikili oynayan bazıları ise Türkiye’de ki siyaset sahnesinde olanlardır.
Bu psikolojiyi Türkiye’de ki siyasette estiren güç ABD’dir. ABD yandaşlarıdır.
Bu söylemlerin bazı muhalefet güçleri içinde etkin bir şekilde yer bulması ve yayılması ise bir ABD projesi ve mühendislik başarısıdır.
Çünkü bazı muhaliflerin ( PKK) HDP’nin kapatılması konusunda ki duruşlarından da anlıyoruzki, ABD gerçekten bazı muhaliflerin siyasi psikolojisini ve söylemlerinide bu konuda çok iyi etkilemiştir..
ABD bu şekilde içerideki etki ajanları vasıtasıyla Türkiye’de bir iç gerginlik yaratmada başarılı olmuştur.
ABD bu şekilde PKK’ya (HDP ve DBP ile) Türkiye içinde yarattığı olgularlada iyi bir siyasi alan açmaya çalışmaktadır.
ABD ve destekçi devletler sayesinde bugün, Türkiye’de, PKK yani HDP ve ikiz partisi olan DBP bu şekilde alan bulmuş ve PKK’da legal olarak Türkiye’ye yani TBMM’ne yerleşmiştir.
Bu yüzdendir ki HDP ve DBP, PKK’nın alt birimleri olarak faliyetlerine Türkiye’de halen devam etmektedir.
Bugün ABD, Türkiye’de ki iktidar ve muhalefet içinde ki kendi yanlısı bir çok etki ajanını kullanarak, Türkiye’de kendi istediği gibi gündemi yaratmaktadır ve çözümü istediği anda tıkamaktadır.
Buda ABD’nin Türkiye’de ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.
ABD’nin konu üzerindeki tartışmalarda ve açıklamalarda doğrudan suçlanmamasınında sebebi budur.
Örneğin, bugün Türkiye’de hem terör örgütü PKK’ya karşı olduğunu belirtip hemde terör örgütünün bir alt birimi olan HDP’yi meşru bir parti olarak gören anlayışın yerleşmesine ses çıkarmamak siyasette bir anlamda şizofrenik bir tavır almaktır.
Bu tür milli meselelerde, siyaset ve medya kürsüsü, bu tür olayları iyi analiz edemeyip, ABD’nin kara gücü olan PKK’nın, TBMM’de olmaması gerekirken, hala TBMM’de ve Türkiye’nin her yerinde HDP ( Demokratik Bölgeler Partisi’de ( DBP) HDP’nin bir ikizidir) adıyla hala yer alıp almamasını tartışıyorsa, kafaları legal olanaklar vermeyi durdurmaya çalışmıyorsa, Türkiye’de ki bu siyasiler, akademisyenler ve medya asla PKK’ya karşı mücadele edemez.
Türk milletine yardım edemez.
Aksine bu kişi ve kurumlar ABD yönlendirmesi içeren tartışmalara ve yaklaşımlara girerek ABD’nğn kara hücüm dedipi terör örgütü olan PKK’ya (BOP yani 51. Eyalet planına) dolaylı veya bilerek hizmet ederler.
Bunun sebebi ise, bu insanların ve kurumların Türkiye ve dünya gerçeklerinden uzak düşünceleri, siyasi, akademik ve gazeteci olarak bu gibi konularda, ya taraflı, ya cahil yada yetersiz olmalarıdır.
Demokrasiyi bilmemeleri ve bildikleri *demokrasinin’ türününde çağdaş dünyada olmadığınıda bilmemeleridir.
Son olarak kısaca değinmek gerekirse, Türkiye’de Gara harekatı sonrasında her alanda yapılan son bir haftalık tartışmalar ve demeçlerde gösteriyorki, Türkiye’nin terörizm ile mücadele konusunda verdiği çabalara karşı, bazı siyasilerin ve akademisyenlerin Türkiye coğrafyasında, PKK’nın bir alt birimi olan HDP hakkında pervazssizca sığ ve ürkek siyasi ortam oluşturulmaya çalışılması, Türkiye’de terörizm ve emperyalizm ile mücadele edilmemesi için bir işlevsizlik ve çürüme bataklığnında oluşturmaktadır.
Bu konuda pervazsızlık her gün yapılmaktadır. Gündem oluşturmaktadır. Bu pervazsız tutum şehitlere, gazilere, ailelerine, TC’ne ve Türk milletine karşı bir hadsizlik yaratmaktadır.
HDP ( PKK) Türkiye’de legal iken, resmi seçimlere HDP ve DBP olarak katılırken ve milletvekilleri olarak TBMM’de yer alırken, ( PKK) HDP’ye hazineden bile para yardımı yapılırken, Belediye Başkanlıklarına ve Belediye Meclis üyeliklerine seçimlerde seçilmek için aday olup seçtirilirken, Türkiye’de bunlara tüm legal olanakları kullanmalarının yolunu açılırken sizin öte yandan nasıl olurda başka ülkelere siz neden PKK’ya : temsilcilik açtırıyorsunuz, kamuya açık yerlerde toplantı, miting ve yürüyüş yaptırıyorsunuz, AP ve ülkelerin Parlementolarında neden PKK temsilcilerini konuşturuyor ve toplantı yaptırıyorsunuz, neden PKK liderinin fotoğraflarını oraya buraya asılmasına müsade ediyorsunuz, neden değişik isimde örgütlenmelerini önlemiyorsunuz diye sorma hakkınız varmı?
Bu sürdürülemezliği kabul etmek yada devam ettirmek kabul etmek gerekiyorki şizofren bir siyasettir. Türkiye bu konuda aklını kaybetmemelidir.
Toparlanmalıdır.
Açıkça Anayasa’ya karşı her gün suç işleyen HDP’yi (PKK’yı) hukuken kapatma proseslerini ivedilikle başlatmalıdır.
PKK’nın Türkiye’de legal planda yer alamayacağını dosta düşmana göstermelidir.
Türkiye yeni bir strateji ile eski tecrübeleride yeni duruma göre harmanlayarak, PKK terörizmi ve arkasındaki ABD konusunda da daha sert bir milli bir tutum içine girmelidir.
Türkiye’de ki siyasi partiler ve akademisyenlerde konuya ilişkin yaklaşımlarında veya söylemlerinde de kendilerine çeki düzen vermelidir.
Ve teröre, arkasındaki ABD’ye ve destekçilerine karşı sıfır tolerans göstermelidir.
Sefa Yürükel
Sosyal Antropolog ve Etnograf
Soykırımlar ve terörizm araştırmacısı
HDP VE ONUN İKİZİ DBP’NİN KAPATILMASI HUKUKİ BİR GEREKLİLİKTİR!
Bir yanıt yazın