Irak petrolünden pay verirler mi? Ya da alabilir miyiz?
Belki de kapitalizm kurulduğu günden bu yana, en büyük bunalımını yaşıyor.
Büyük servet sahiplerinin, içinde bulundukları bu bunalımı aşmak için, hiçbir şey yapmadıklarını düşünmek, saflıktır.
Servet sahiplerinin kazanmaları yönünde yapacakları her hamle, halkların aleyhine gelişecektir. Çünkü kapitalizmin tarihi bunu böyle yazıyor.
Ülkemizde ki, servet sahiplerinin çok azının, çok uluslu şirket statüsüne ulaştığını biliyoruz. Çünkü dünyada ki, çok uluslu şirketlerle, ne teknoloji alanında, ne de servet büyüklüğü alanında, rekabet edecek çok uluslu şirketimiz yok. Borç bulamazsak üretim bile yapamıyoruz.
Sattığımız ürünlerin niteliğine baktığımız zaman, diğer çok uluslu şirketlerin bıraktıkları alanlarda iş yapabiliyoruz.
İçeri de ki servet sahiplerinin, iç pazarı sömürmek için imkanları çok daraldı. İnsanlar fiziksel yaşam sınırlarına indi. Hem de dışarıda, diğer çok uluslu şirketler ile rekabet edecek güçleri yok.
Kapitalizm büyümeye mahkûm bir ekonomik sistemdir. Büyüyemezse, yıkımdır.
Bu yıkımdan kurtulmak için her türlü gasp-ı göze alır. Büyüyemeyen, genişleyemeyen sermaye patlama noktasındadır.
Özetle, hem dış satımda hem iç pazarda sıkışan sermaye, bir çıkış yolu aramaktadır.
Servet sınıfının şu an ihtiyaç duyduğu en önemli araç, faşizmdir. Devleti, daha çok servet sınıfının, çıkarları yönünde hareket etmesini ister.
Servet sınıfını, en çok zorlayan konuların başında, enerji maliyetlerinin yüksekliği gelmektedir. “Enerjiyi ucuza mal edersek, rekabet ederiz” diye düşünmektedirler.
Böyle durumlarda, servet sınıfı ya define arar ya da üzerine çökeceği bir çıkar alanı arar.
Yani faşizm yolcuğumuz, sadece iktidarın muhalefeti susturma ve muhalefeti kapatma ihtiyacından ibaret değildir. Kapitalizmin, faşizm olmadan krizlerden çıktığı görülmemiştir.
Kapitalizm içinde kalarak, buhrandan çıkışın, tek yolu, faşizmdir.
Irak’ta Barzani ile varılan uzlaşma da içeride ortaya çıkan basıncın alınması da, servet sınıfına enerji imkanının sağlanması da hep tek bir amaca yöneliktir. Yeni pazarlar ve define arama işi.
Güvenlik dediğiniz şeyde, zaten üretimin ve sermayenin güvenliği işidir.
Eğer iktidar ile servet sınıfı uzlaşmaya varmışsa, yola Reis ile devam edip, sorunların fetih yoluyla çözümü aranacaktır.
Zaten kapitalizm, faşizm aşamasına gelmişse, dış savaş ve iç bunalım, kapitalizmin kanunu gereğince, had safhada demektir.
Irak çantada keklik gibi görünüyor.
Lakin tek bir şart var. Dünyadaki diğer çok uluslu şirketler ne diyecek? Çünkü Irak’taki petrolleri zaten çok uluslu şirketler alıp gidiyorlar.
Amerikalı, Fransız, İngiliz çok uluslu şirketleri ne der? Irak’taki petrolü mevut kaostan yararlanarak götürüyorlar. Yani oradaki farklı etnik çatışmalardan yararlanarak götürüyorlar.
Başka ortak isterler mi, orası karışık.
Türkiye bir yol ayırımındadır.
Yukarıda tanımladığım uzlaşma varsa; var olan demokratik hakların, siyasi partilerin tasfiyesini de gerekli kılmaktadır.
Peki halka bir çıkış yolu yok mu diye sual edecek olursanız, maalesef orada da fazla bir umut yoktur. Kendini umut diye pazarlayanlar bile, Bezirgân takımının yanında park etmişse umudu nerede arayacaksınız ki…
18 Şubat 2021
Bir yanıt yazın