Şimdiye dek hiç görmediklerimizi görüyor, yaşamadıklarımızı yaşıyoruz.
Kin ve nefret sözcüklerinin havada uçuştuğu, insanların birbirine düşmanca davrandığı; bencillik üstüne kurulmuş, karışık bir dönemden geçiyoruz.
Kimin eli kimin cebinde belli değil…
Hak – hukuk, adalet ortalarda görünmüyor, sadece adı var… Arayasın ki bulasın.
Çalan çalana, çırpan çırpana; vuran vurana, kıran kırana…
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de Hırsızlık 7 kat, kaçakçılık 9 kat, cinayet 6 kat, cinsel suçlar 10 kat artmış.
Şiddet, taciz, tecavüz, kadın cinayetleri o kadar çoğaldı ki kanıksadık artık…
Adamlar, bir süre önce, aracına binmek üzere olan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a ellerinde sopalarla, silahlarla saldırdılar. Öldüresiye dövdüler.
Parti yöneticisinin yüzü, gözü, başı kanlar içinde kaldı… Hastaneye zor yetiştirildi…
Kaçan saldırganlar sonra yakalandılar. Kameralar görüntüyü kaydetmişti. Suçları sabit olduğundan cezaevine atıldılar.
Ama ne var ki 20 gün sonra serbest bırakıldılar.
Kararı veren ağır ceza mahkemesi, “Asliye ceza mahkemesiyle yaşanması muhtemel görev uyuşmazlığı nedeniyle sanıkların mağduriyetine neden olabileceğini” gerekçe gösterdi.
Suç işlemek, yalan söylemek, adam dövmek artık ülkemizde sıradan, günlük olaylardan sayılıyor…
Bir zamanlar sinemalarda Teksas, kovboy filmleri izlerdik. Herifin başında şapka, belinde çift tabanca, canının istediğini yaralar, canının istediğini döver, canının istediğini kurşuna dizer, sonra da elini kolunu sallayarak çeker giderdi…
Teksas’a döndük…
Adam yüzümüze baka baka, açık açık suç işliyor… Sopalarla, silahlarla saldırıyor. Vatandaşın yüzünü gözünü kanlar içinde bırakıyor ve 20 gün dört duvar arasında kaldıktan sonra “Mağdur” olmaması için çıkarılıyor.
Ne güzel, ne sevecen ne düşünceli bir adalet… Ortalık dikensiz gül bahçesi gibi…
Çekinmeden, korkmadan, pervasızca suç işliyorlar…
Önderlerimizi, Kurtuluş Savaşımızı ve kurtuluş savaşı kahramanlarımızı küçümsüyorlar, önemsemiyorlar… Sövüp, sayıyorlar onlara…
Kurtuluş Savaşında milletimizi, halkımızı sırtından bıçaklayan, “Yunanla savaşmayın, Mustafa Kemal’i öldürün” bildirileri dağıtan, Teali İslam Cemiyetinin Başkanı, Kuvayi Milliye düşmanı İskilipli Atıf’ı, geçenlerde mezarının başında andılar…
Nereden nereye geldik…
Bu kadar kargaşanın, düzensizliğin, yoksulluğun, suç patlamasının ortasında sanki hiç derdimiz, sıkıntımız yokmuş gibi AKP – MHP politikacıları şimdi bir de reformdan söz ediyorlar.
“Yenilik” yapacaklarmış… Reform yenilik demektir.
Kuruluş – Diriliş Anayasası hazırlayacaklarmış…
AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, “Yüzyıllık serüvenin (maceranın) ardından, İstiklal mücadelemizin hedefine ulaşmasının neticesinden ‘Kuruluş Anayasası’ olarak, sivil, demokratik bir anlayışla hazırlanmış anayasayı inşallah gerçekleştirmiş olacağız.” Diyor.
Kurtuluş savaşının ardından gelen dönemi “Yüzyıllık serüven, yani macera olarak” nitelendiriyor! Daha önce de Balıkesir milletvekili Tülay Babuşçu Atatürk ve İnönü’nün oluşturduğu Cumhuriyet dönemi için “90 yıllık reklam arası” demişti…
Senin yüzyıllık serüven, 90 yıllık reklam arası dediğin dönemde her alanda “Kurtuluş Savaşı” yapıldı, kan döküldü, can verildi, yeni bir devlet kuruldu.
Yüzlerce fabrika üretime geçti. Tarım modernleştirildi. Osmanlının borcu bile o kanlı savaştan sonra iş başına gelen yönetim tarafından ödendi.
1938’de Atatürk’ün vefat ettiği yıl, 1 dolar neredeyse, 1 TL idi. 1946’da İnönü zamanında 1,38 TL civarındaydı ve 1958’de 12 liraya yükseldi.
Peki, sormazlar mı adama? Sen neyi kuruyorsun, neyi değiştiriyorsun? Bu iş bu kadar kolay mı? Çocuk oyuncağı mı?
Tamı tamamına Anayasamızı tam 19 kez değiştirmişsiniz, yine de istediğiniz sonuca ulaşamamışsınız.
Her isteyen, her istediğinde Anayasa yazabilir mi?
Yani, yeni bir anayasa yapmak için yeni bir kurucu meclis gereklidir. Yeni bir iktidar kurulmalı ya da köklü bir değişim yapılmalıdır.
Ama siz anayasadan önce hele işsizlere iş, aşsızlara aş bulun. Milletin karnını doyurun.
Yoksulluk, çaresizlik nedeniyle intihar edenleri yaşama bağlayın. Kadın cinayetlerini, hırsızlıkları, tacizleri, tecavüzleri önleyin…
Bakın, TÜİK’in, Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine suçlar 8 – 9 kat artmış.
Zaman anayasa, baba yasa yapma zamanı değil şimdi, ülkeyi bataklıktan çekip, çıkarma zamanıdır…