AKP-BÜYÜK SERMAYE “BULU”ŞMASI:MELİH BULU VAK’ASI
Bir süredir ülke gündeminin 1 numaralı maddesi Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan protesto gösterileri. Bu protesto gösterilerinin odağında ise Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanan AKP’li Melih Bulu var doğal olarak.
Melih Bulu’nun bu atama ile Boğaziçi Rektörlüğüne gelişi bugüne dek hep “Liyakat” yerine “Sadakatin” esas alındığı,klasik AKP kadrolaşması çerçevesinden değerlendirilerek,protestolar da bu eleştiriler üzerinden gerçekleştirildi.
Biz ise bu yazıda olayı çok farklı bir açıdan ele alacağız ve bu atamanın aslında AKP ile büyük sermaye arasındaki uzlaşmasının bir iz düşümü olduğunu anlatacağız.
Yazımızın başlangıç kısmında yazının devamının çok daha net ve sağlıklı anlaşılması ve anlam kazanması için bir temel tespiti örnekleri ile kaleme alacağız bunu da not olarak buradan “Ön bilgi” olarak vermiş olalım…
Ve artık bu kadar “Girizgah yeter” diyerek, yazımıza geçelim.
Yazımızın ilerleyen bölümlerinin anlam kazanması için az önce de belirttiğimiz gibi öncelikle bir temel tespiti yapmamız gerekmekte: AKP’nin iktidara geldikten sonra“İktidar”olmaktan çıkıp“Muktedir”olmak adına gerçekleştirdiği en önemli operasyonlardan bir tanesi hiç şüphesiz özellikle 2007-2012 arasında en yoğun şekilde uygulanan ve kendi sermaye sınıfını oluşturduğu “Büyük sermaye transferi” operasyonudur.
Bu operasyon ile AKP bugüne dek devam eden şekilde kendi siyasetinin finansmanını sağlarken,ülkenin kritik kurumlarını kendi yarattığı zenginler eli ile kontrolü altına aldı.
Yine bu yaratılan AKP’nin kendi sermayesi, ülkenin en kritik sektörlerini ele geçirdiler, AKP için devasa bir medya yapılanması kurarak bir durmaksızın çalışan ve algı yöneten bir propaganda aygıtını finanse ettiler.
Tüm bunlar yaşanırken AKP kendisinin “Eski Türkiye’nin klasik hakim büyük sermaye sınıfı” olarak tanımladığı başta Mehmet Emin Karamehmet,Cem Uzan,Aydın Doğan,Dinç Bilgin,Cavit Çağlar gibi isimleri tasfiye etti.
AKP tarafından “KLASİK BÜYÜK SERMAYE” olarak tanımlanan bu sermaye gruplarının varlıklarını ve faaliyette olup hakimiyetr kurdukları iş kollarını kendi yarattığı “Sermayeye” transfer etti…
AKP’nin “Yeni Türkiye’sinin” “HAKİM BÜYÜK SERMAYE SINIFI” Ethem Sancak’lar,Mehmet Cengiz’ler,Kalyon’lar,Nihat Özdemir’ler oldu…
Ancak AKP kendisi için “Eski Türkiye’den” kalan ve kendisinden rahatsız büyük sermaye gruplarının en önemlisi ve onların sözcüsü durumundaki KOÇ AİLESİ ve KOÇ HOLDİNG’i tasfiye etmek istese de bunu başaramadı.
Zira KOÇ HOLDİNG sadece Türkiye’de değil küresel çapta bir sermaye grubuydu ve AKP’yi iktidara getiren güç odaklarının özel ve “Derin” dizayn edici kuruluşlarından CFR’den tutun,Chatham House’a kadar “Yönetici seviyesinde” ilişkileri olan bir yapıydı.
Ancak AKP ile KOÇ ailesi arasında “Derinden” devam eden bu çekişme hiç bitmedi…
AKP, 2013 yılında Koç Grubu’na ait RMK Marine’nin kazandığı 1.1 milyar Euro’luk MİLGEM savaş gemisi ihalesini iptal etti…
Yine 2013 yılında KOÇ-ÜLKER ve Malezyalı UEM Group’un 5.7 milyar dolar ile kazandığı otoyol ihalesini iptal etti. “Prototipini KOÇ’un ürettiği” Altay tankı projesinde Koç’u saf dışı bıraktı, OPET,PETKİM ve TÜPRAŞ’a Maliye müfettişleri ile baskınlar yaptı. “Yerli Otomobil” projesinde Koç “Babayiğitler” arasına alınmadı…
AKP,elindeki Petkim ve Tüpraş ve OPET ile ülkenin petrol alanındaki en büyük oyuncusu ve bu sektörde piyasanın hakimi KOÇ’u bu alanda pasifize etmek için SOCAR’ı Türkiye’ye soktu.
2018’de KOÇ’un PETKİM ve TÜPRAŞ’ına karşılık SOCAR’a STAR RAFİNERİ’sinin kurulması için AKP tarafından açık destek verildi.
++
Bunun siyasi bir karşılıklı çekişmeye dönüşmesi kaçınılmazdı..AKP ve KOÇ GRUBU ilk kez KOÇ’un milyar dolarlık ihalelerinin iptal edilmeye başlandığı 2013 yılında meydana gelen Gezi Parkı olaylarında açıkça karşı karşıya geldiler…
KOÇ GRUBU,Gezi’de biber gazından kaçanlara Divan Otel’in kapılarını açtı…İpler iyice gerildi…
Ve en nihayetinde 2019 seçimlerinde başta İstanbul olmak üzere KOÇ GRUBU CHP adaylarına destek verdi, İstanbul kazanıldığı andan itibaren İBB’nin üst düzey yönetim kadrolarına KOÇ HOLDİNG’in eski üst düzey isimleri atandı..
Yani AKP ile “ESKİ BÜYÜK SERMAYENİN” tasfiye edilemeyen tek ana temsilcisi KOÇ GRUBU karşı karşıya bir konumlanma içerisinde yıllardır.
“Arkadaş şimdi sen bunları niye yazıyorsun? Boğaziçi Üniversitesi ile Melih Bulu ile bunların ne alakası var şimdi?” diyorsanız sakın demeyin zira çok alakası var…
Şimdi sizlere bazı isimleri tanıtacağız ve adım adım ilerlemeye devam edeceğiz..
Dünya’yı yöneten en önemli gizli örgütsel yapılanmalardan birisi olan Councul of Foreıgn Relations ya da kamuoyunda bilinen adı ile CFR’nin her ülkede de farklı isimlerde kurulmuş olan “Yerel konseyleri” bulunmaktadır.
CFR’nin Türkiye’deki “Ayağını” size tanıtmadan önce tarih yapraklarını biraz geriye doğru saracağız…
Tarih: 20 Ekim 1999 Yer: Koç Müzesi Restoranı…29-Koç Müzesi Restoranı belki de bir daha hiç yaşamayacağı önemde,tarihi bir toplantıya ev sahipliği yapmaktadır… Toplantının davetlileri “Dünyanın En Seçkin” kişilerinden oluşmaktadır ve bu “seçilmiş” davetli grubunun başını David Rockefeller çekmektedir…
20 Ekim-24 Ekim 1999 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret programlarına alan David Rockefeler başkanlığındaki bu “Dünyanın En Seçkin Kişilerinden” oluşan ekip 21 kişidir ve CFR’nin “Boğanın Gözü” olarak da anılmakta olan “iç yönetim halkasını” oluşturan isimlerdir…
Tabii ki böylesi muhteşem bir davetli grubu Türkiye’ye gelmemiştir.Türkiye’ye gelişlerinin “özel” bir sebebi vardır…
Ve o sebebi gecede sahneye çıkarak kısa bir konuşma yapan David Rockefeller açıklayacaktır.
Rockefeller, davetliler huzurunda Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç’un CFR’nin “DIŞ İLİŞKİLER ULUSLARARASI GRUP”üyeliğine kabul edildiğini açıklayarak,Koç’a bir de madalya verecektir…
Rahmi Koç çok uzun yıllardır üyesi olduğu CFR içerisinde artık “EN ÜST DÜZEYDE” YÖNETİCİ pozisyonundadır…
CFR’nin Dünya’nın önemli ülkelerinde çeşitli “ayakları” vardı… Bu “ayaklar” “Yerel Konseyler” olarak faaliyet yürütmekteydiler. Almanya’da SWP,Arjantin’de CARI,Brezilya’da FGV,Fransa’da IFRI,G.Kore’de EAI,Hindistan’da ORF, S.Arabistan’da GRC,Rusya’da ise INSOR…
Bu “Yerel Konseyler” bir araya gelerek “Council of Councils” yani “KONSEYLERİN KONSEYİ”ni oluşturuyor, en tepede ise Council on Foreign Relations yani “CFR” bulunuyordu…
İşte Türkiye’de 2008 yılında düğmesine basılan “YEREL KONSEY” kurma çalışmaları kısa sürede meyvesini verecek ve 40 kişiden oluşan “özel ve seçkin” bir grup RAHMİ KOÇ başkanlığında Global İlişkiler Forumu (GİF) temellerini atacaklardı…
Yapılanma 11 Mayıs 2009’da tüzel kişilik statüsü kazandı ve “Dernek” adını aldı.Ancak “Dernek” İSMİNİ HİÇ KULLANMADI…
İşte Türkiye’nin ismi çok kamuoyu gündeminde olmasa da en stratejik ve etkin STK’larından birisi olan Global İlişkiler Forum’un kurulmasından kısa süre sonra NTV televizyonunda ‘Dünyayı Yönetenler’ programını hazırlayıp sunan 2007’den bu yana Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi (EDAM) Yönetim Kurulu üyesi, Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER) kurucusu, KAGİDER’de 2004-2005 yıllarında Yönetim Kurulu üyeliği yapan, 1999-2002 yılları arasında Genç Yönetici ve İşadamları Derneği’nde (GYİAD) sırasıyla Yönetim Kurulu üyeliği ve Başkan Yardımcılığı yapan İpek Nur Cem Taha bu seçkin “Gruba” dahil olacaktır…
+
Kimdir bu İpek Nur Cem Taha diyecek olursanız kendisi Dışişleri eski Bakanlarından,Yeni Türkiye Partisi’ni Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan ile kurarak Türkiye’de AKP’nin önünü açan seçim sürecini tetikleyen isimlerden rahmetli İsmail Cem’in kızı olur.
Biz yazmaya devam edelim..
Prof.Dr.Hayri Erdoğan Alkin Türkiye’nin en önemli profesörlerinden birisiydi… Hayri Erdoğan Alkin aynı zamanda da SOROS’un fonladığı TESEV’in 16 numaralı kurucu üyelerinden bir tanesiydi…
Prof.Dr.Hayri Erdoğan Alkin’in oğullarını da Türkiye çok yakından tanıyor…Son dönemde özellikle AKP iktidarı sonrasında oğullardan Prof.Dr.Kerem Alkin’i çok daha iyi tanıdı Türkiye…
“Oğul” Prof.Dr.Kerem Alkin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Medipol Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak ders verirken,bir yandan da yandaş havuz medyasının “Amirali” Sabah ve Daily Sabah gazetesinde köşe yazıyordu…
Aynı zamanda Halk Bankası Yönetim Kuruluğu üyeliği de yine Prof.Dr.Kerem Alkin’in bir başka önemli ünvanı.Ama tabii Prof.Dr.Kerem Alkin’in aynı zamanda Türkiye Varlık Fonu’nun eski yönetim kurulu üyelerinden birisi olduğunu da atlamamak lazım.
Sn.Alkin “Bulunmaz Hint kumaşı” olduğu için her halde Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne bir Genel Sekreter atanacağı zaman da bu göreve atanan kişi kendisi oluyor…
Ama tüm bu ünvanlar,kartvizitler,yönetim kurulları yetmiyor son olarak Alkin en son AKP iktidarı tarafından büyükelçi yapılarak OECD nezdinde Türkiye’nin daimi temsilciliği görevine atanıyor…
Bu arada Kerem Alkin’in babası Erdoğan Alkin’in 16 numaralı kurucu üye olduğu TESEV’in 188 numaralı kurucu üyesi de Ömer Koç…AKP 2005 itibariyle “Ticaret Odası Seçimlerine” müdahale etmeye başlıyor ve bu seçimleri kendisine yakın isimlerin kazanmasını sağlayarak ticaret dünyasının önemli güçleri üzerinde de kontrol sağlama politikasını yürürlüğe koyuyor…
Tabii bunun için en önemli olan şey İstanbul Ticaret Odası’nın yönetimini almak…Ve 2005 seçimlerinde İstanbul Ticaret Odası seçimlerini Murat Yalçıntaş kazanıyor.Yalçıntaş’ın kendisi AKP kurucularından ve babası da AKP’nin en önemli isimlerinden birisi olan Nevzat Yalçıntaş.
Geçiyoruz bir başka isme…
SOROS’un Türkiye’de en yakın olduğu isimlerden birisi Hakan Altınay…
Hakan Altınay, SOROS’un AÇIK TOPLUM ENSTİTÜSÜ’nün Türkiye temsilciliğini yapan isim.
Aynı Hakan Altınay az önce etkinliğini ve stratejik önemini aktardığımız Rahmi Koç tarafından kurulan Global İlişkiler Forum’un da üyesi.
Hakan Altınay, KOÇ Grubu’nun en çok önem verdiği sektörlerden birisi olan “SAVUNMA SANAYİİ” için çok stratejik bir kurum olan İSTANBUL TEKNOPARK’ın AR-GE PROJELERİ DEĞERLENDİRME KURULU üyesi…
Efendim Koç Holding’in çok önem verdiği ve “Geleceğe yatırım yaptığı” bir şirketi var.Bu şirketin adı:İNVENTRAM
Koç Holding bu şirketi vasıtası ile yüksek teknoloji ve inovasyon odaklı projelere ciddi yatırımlar yapmakta.
Koç Holding çok önem verdiği bu holdingin en tepesine ise Genel Müdür olarak Cem Soysal’ı getirmiş durumda…
Cem Soysal kendisi de bir “Melek Yatırımcı” ve teknoloji alanında önemli yatırımları var…
Soysal Türkiye’nin en önemli “Üst düzey yöneticilerinden” birisi olarak nitelendiriliyor…
Kenan Yavuz ismini Türkiye’de ekonomi ile biraz ilgilenen her bir kişi ezbere bilir…,
Kenan Yavuz, PETKİM’in Genel Müdürü pozisyonunda enerji sektörünün en belirleyici birkaç isminden belki de en önemlisi konumundadır…
Boğaziçi Üniversitesi’nin en önemli akademisyenlerinden birisi de hiç şüphesiz Prof.Dr.Aslıhan Nasır’dır…2012 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Bilgi Sistemleri Araştırma Merkezi yürütme kurulunda yer almakta kendisi.
2017 yılından beri Sürdürülebilir İş Ödülleri (Sustainable Business Awards) jüri üyesi olarak görev yapmaktadır.
Prof.Dr.Aslıhan Nazır’ın Bilgi Teknıolojileri alanında başarılı çalışmalarını yürüttüğü yıllarda Ali Koç’un da KOÇ HOLDİNG’te Kurumsal İletişim ve Bilgi Grubu Başkanı olarak Yönetim Kurulu’nda olduğunu hatırlatalım…
Aykut Özüner ismi KOÇ HOLDİNG için çok çok önemli bir isim. KOÇ HOLDİNG’in en önemli şirketlerinden birisi de TÜRK TRAKTÖR…Türk Traktör’ü piyasanın en önemli oyuncularından birisi haline getiren ve 2019’dan beri de Genel Müdürlüğü’nü yapan isim ise Aykut Özüner.
Erkan Gürkan ismi AKP’nin ilk yaptığı bürokrat atamalarından birisi. Gürkan 2003 yılında AKP tarafından KOSGEB’in başına getirilmişti…
Tabii o görevden sonra Erkan Gürkan jet hızı ile yükseldi ve biz kendisini kısa bir süre sonra KOÇ HOLDİNG’in “Pırlantası” PETKİM Yönetim Kurulu’nda gördük…
Şimdi sizlere bu isimleri neden yakından tanıttık?
Çünkü yukarıda saymış olduğumuz ve her birinin yolu mutlaka KOÇ HOLDİNG ile kesişen bu önemli isimlerin ortak bir özelliği var…
Bu saydığımız önemli isimler ULUSLARARASI REKABET ARAŞTIRMALARI KURUMU isimli “Derneğin” Yönetim Kurulu üyeleri…
Ama sizlere sürprizimiz bitmedi… Bu “KOÇ” gibi güzide derneğimizin yönetim kurulu içerisindeki “Ağır top” Ali Koç! Evet Ali Koç da bu derneğin yönetim kurulu üyesi…
Şimdi bana “Arkadaş sen bizi çıldırtacak mısın? Ne alakası var Melih Bulu ile bu saydığın deve dişi gibi adamların…Hem zaten 3-5 aya nükleer silah yapılabileceğini söyleyen müthiş bir dehaya (!) sahip Melih Bulu nasıl bu adamlar ile yan yana gelir” diyorsunuz muhtemelen…
İşte günün asıl bombası da bu zaten…Zira böylesi “YILDIZLAR GEÇİDİ” gibi bir yönetim kurulu olan “Koç” gibi güzide derneğimiz Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu “Derneği” nin başkanı Boğaziçi’ne atanan AKP’li rektör Melih Bulu desek size!
Yok yok yanlış okumadınız…Az önce hepsini detayları ile anlattığımız, “YILDIZLAR GEÇİDİ” gibi yönetim kurulunun başta Ali Koç olmak üzere “Başkanı” bildiğiniz Melih Bulu…Şimdi tabii daha iyi anlıyoruz Sn.Bulu’nun ülke yanarken gevrek geverek gülerek “İstifa etmeyi kesinlikle düşünmüyorum” derken kendisine olan tavan yapmış,bizi çıkldırtan özgüveninin altında yatan sebeb-i hikmetini…İşin daha da ilginci Cumhurbaşkanı Erdoğan,adını vermeden Osman Kavala’nın eşi üzerinden protestoculara SOROS göndermesi yaparken,Melih Bulu SOROS’a ve Kavala’ya çok yakın isimlerin bu dernekte “BAŞKANLIĞINI” yapıyor!
AKP, “Küresel sistem” ile “Tasfiye olmamak” adına pazarlıklar yapıyor…Yaptığı tüm yeni atamalar ekonomiden,büyükelçiliklere kadar bu kaygı hissedilerek yapılıyor…
ABD dahil olmak üzere “Küresel sistem” ise ABD ayağında CFR’de,İngiltere ayağında Chatham House’da dizayn ediliyor…
Koç Grubu ise Rahmi Koç ve Ali Koç vasıtası ile CFR’de, Ali Koç vasıtası ile “Mütevelli Heyeti Üyesi” ve Türkiye Ortağı olarak Chatham House’da “Yönetim seviyesinde” etkin…
AKP oyları erirken “Küresel sistemle” anlaşabilirken erken seçim yapmak istiyor…
Bu tabloda AKP sizce küresel güç odakları ile “Aynı protokol masasında” oturan KOÇ HOLDİNG ile sizce daha fazla uğraşmak mı ister uzlaşmak mı ister?
AKP yönetiminin Melih Bulu’nun KOÇ ile bu yakın ilişkisini bilmemesi,KOÇ HOLDİNG’in ise Melih Bulu’nun Boğaziçi rektörlüğüne aday olacağından habersiz olması ve kendisini desteklememiş olması mümkün mü?
Ve tüm bu ilişkiler ve stratejik tablo ortadayken buna tüm toplumsal olaylarda tepkisini koymaktan çekinmeyen KOÇ’un ve temsil ettiği “KLASİK ESKİ BÜYÜK SERMAYE” gruplarının temsilcisi TÜSİAD’ın Boğaziçi protestoları boyunca çıt çıkartmamasını ekleyin…
İşte tüm bunlar alt alta konulduğu zaman ortaya çıkan tablo göstermektedir ki ne Melih Bulu sıradan bir rektördür,ne onun Boğaziçi gibi “Simgesel” bir üniversiteye atanması sıradan bir olaydır.Olay bir AKP kadrolaşmasının çok çok ötesinde bir büyük “UZLAŞI” olayıdır…
AKP siyasal hayatını devam ettirebilmek için,kendisi ile masaya oturmayı reddeden “Küresel” sistem ile pazarlık yapmak istemektedir ve bu nedenle Boğaziçi gibi simgesel bir üniversiteye “Mesaj” verme amaçlı olarak “KOÇ ile yakın ilişkileri” olan Melih Bulu atanmıştır…
“Mesaj” verilenlerin “Mesajı” aldığını yahut “Mesajı” gönderene “Aradığınız küresel güce şu an ulaşılamıyor” dediğini ise önümüzdeki süreç bize gösterecektir…
Celal Eren Çelik
Yazıları posta kutunda oku